14. Hukuk Dairesi 2015/7124 E. , 2015/7074 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Göle Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2013
NUMARASI : 2009/135-2013/131
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.07.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Köy temsilcisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı köy temsilcisi Ardahan İli, G.. İlçesi, Ç...K... yapılan kadastro çalışmaları sırasında köylerine ait kadim meranın davalılar adına tespit edildiğini, tapuların ve tespitin iptaliyle adlarına mera olarak sınırlandırılmasını istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (Mera Kanunu m. 3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve i.. köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de kanun hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığıyla uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece davanın kabulüne karar verilen ve davalı köy tarafından temyize getirilen taşınmazlar yönünden yapılan inceleme sonucunda; mahkemece mahallinde yapılan keşif hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. Taraf köyler tahsis kaydına ve bir takım dava dosyalarına dayanmışlar bu deliller keşif mahallinde bilirkişi
eşliğinde uygulanmamıştır.
Ayrıca davaya konu taşınmazların bir kısmının malik hanelerinin boş olduğu dosya içindeki kayıt örneklerinden anlaşılmaktadır. Kadastro komisyonları ve mahkemelerinin meralar hakkındaki görev ve yetkileri bunların nitelikleri ile geometrik şekillerini belirlemekten ibarettir. Meraların hangi köye veya köylere ait olduğu hususunun tesbiti ise genel mahkemelere aittir. Buna göre kabulüne karar verilen ve temyize gelen taşınmazlar hakkında varsa
davalı olanların sonucu araştırılmalı, tarafların gösterdiği deliller mahallinde yapılacak keşifte tarafsız mahalli bilirkişiler ve uzman bilirkişiler eşliğinde uygulanmalı, fen bilirkişisine keşfi izlemeye uygun ve uygulanan kayıtların kapsadığı yerleri gösterir şekilde rapor tanzim ettirilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı köy temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.