16. Hukuk Dairesi 2014/16143 E. , 2015/4309 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda ... Köyü çalışma alanında bulunan 103 ada 41 parsel sayılı 1.527,12 metrekare yüzölçümündeki iki adet ahşap samanlık ve garaj ve bahçe vasıflı taşınmaz, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği uyarınca Halil oğlu ... mirasçıları, ... oğlu ... ve ... mirasçıları ... ve arkadaşları adına tespit ve hükmen tescil edilmiştir. Davacı ... ve çocukları çekişmeli taşınmazda ... eşi ..."dan gelen miras hisseleri de olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras hisseleri oranında adlarına tescil istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacıların, tapu maliklerinden davalı ..."nin ölü olması nedeniyle bu kişi hakkında açılan davalarının HMK"nın 114/1-d maddesi uyarınca usulden reddine, davacılardan ..."in açtığı davanın kesin hüküm nedeniyle, davacı ..."in davasının ise aynı zamanda davalı olduğu belirtilerek kendi aleyhine dava açmakla hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle HMK"nın 114/1-h maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiş; hüküm, diğer davacıların vekili ile davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava tarihinden önce davalı ... ölmüş olduğundan taraf sıfatını haiz bulunmadığı ve davanın ... mirasçılarına karşı açılması gerektiğinden bahisle ... aleyhine açılan davanın HMK"nın 114/1-d maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şeklidir. Maddede, gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı; 4721 sayılı TMK"nın 28. maddesinde ise, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesinde de tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartları olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanunun “dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115/2. maddesinde yer alan düzenlemede de “dava şartı noksanlığını tespit eden mahkemenin davanın usulden reddine karar vereceği, ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verip bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedeceği hükmüne yer verilmiştir. Anılan maddenin “gerekçe” bölümünde de aynı şekilde dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise usul ekonomisine uygunluk sağlanabilmesi için hakimin usulden ret kararı vermeden önce, eksikliğin tamamlanması için ilgilisine kesin süre verileceği esasının benimsendiği belirtilmiş olduğu gibi, diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124/4. maddesinde de dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda davalı Şerife"nin çekişmeli taşınmazın kadastro tutanak sureti ve tapu kaydına göre sağ olduğu ancak yargılama sırasında kadastro tespitinden önce 1964 yılında bekar olarak vefat ettiği anlaşıldığına göre HMK"nın 124. madde kapsamında kabul edilebilir ve dürüstlük kurallarına aykırı olmayan yanılgının varlığı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; ..."nin kardeşlerinin de davada taraf olduğu ve bekar olarak vefat etmesi sebebiyle ..."nin mirasçılarının, davalı kardeşleri olduğu göz önüne alındığında dava şartının yokluğundan söz edilemez.
Öte yandan davacı ..., çocukları olan ... ve diğerleri Av. ..."a davalarını takip etmesi amacıyla vekalet vererek iş bu davada, çekişmeli 103 ada 41 parsel sayılı taşınmazda Aliye"nin babası ... yanında davacılardan Aliye"nin çocuklarının babaları olan ..."dan da gelen hisselerinin olduğu iddiasında bulunmuşlardır. Yargılama sırasında davacılar vekili ..."dan gelen pay nedeniyle açılan davanın aslında ..."ın diğer mirasçılarına yöneltildiğini, aynı zamanda ... mirasçısı da olan davacı ..."nin isminin dilekçede yanlışlıkla davalılar arasında zikredildiğini beyan etmiş olduğuna göre, davada ..."nin hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur.
Mahkemece ayrıca davacı ... aleyhine kesin hüküm varlığı gerekçesiyle ret kararı verilmiş ise de; kesin hükme esas alınan ... Kadastro Mahkemesinin 28.06.2006 tarih 2006/67-8 Karar sayılı ilamı incelendiğinde, davacı ... tarafından bir kısım tespit malikleri aleyhine dava açılarak 103 ada 41 parsel sayılı taşınmazın tespitine itiraz edildiği, 3402 sayılı Yasa"nın 28/2. maddesi uyarınca davetiye çıkarılmasına rağmen davacının ilk duruşma oturumuna kadar dava sebep ve delillerini dilekçeyle veya ilk oturuma gelmek suretiyle bildirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Ancak, söz konusu karar şeklen “ret” kararı olmakla beraber 3402 sayılı Yasa"nın 28/2. maddesindeki düzenlemeye göre aslında “davanın açılmamış sayılması” mahiyetinde olmakla, kesin hüküm oluşturduğundan söz edilemez. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, hatalı değerlendirmeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 20.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.