10. Hukuk Dairesi 2015/14512 E. , 2016/2612 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, öncelikle muris kocanın emeklilik an iptali ve ödenen aylıkların iadesi istemli kurum işleminin iptali ile 01.01.2010 tarihinden itibaren kendisine ölüm aylığı bağlanarak yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece verilen 26.03.2013 tarihli ve 2012/55 Esas, 2013/135 Karar Sayılı kararın Dairemizin 18.06.2013 tarihli ve 2013/11030 Esas, 2013/13784 karar sayılı ilamıyla bozulduğu ve bozma ilamımızda mahkemece, davacı murisine ödenen aylıklar bakımından yersiz ödemenin olup olmadığı hususunun tespiti ve hangi tarihler arasında ödenen aylıkların yersiz sayılması gerektiğinin tespiti bakımından, kurumdan gelen cevabi yazılarda aylık bağlanması halinde başlangıcının 01.08.2002 olarak tespit edilmesi nedeniyle mahkemece belirlenen 01.10.2004 tarihi ile çelişkinin giderilmesi ve davacı murisine yapılan aylık ödemeleri bakımından 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “a” veya “b” bentleri kapsamında hangisinin kapsamına girdiğinin belirlenmesi gereğine işaret edildiği anlaşılmakta olup, mahkemece bozmaya uyulmuş ise de verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, 10.09.1948 doğumlu davacı murisinin, sigortalılık sürelerindeki çakışma nedeniyle 9137 günden 8020 güne düşürülmesi nedeniyle aylık şartlarının yitirildiğinden bahisle uyuşmazlığın çıktığı anlaşılmakta ise de, 1479 sayılı Kanun"un Geçici 10. maddesinin son fıkrasında; “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olanlardan, 15 tam yıl prim ödeme süresi ile kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurma koşulunu, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren,
a) 2 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az süre içinde yerine getiren, kadınlara 51, erkeklere 56 yaşını,
b) 4 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az süre içinde yerine getiren, kadınlara 52, erkeklere 56 yaşını,
c) 6 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha az süre içinde yerine getiren, kadınlara 53, erkeklere 57 yaşını,
d) 8 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az süre içinde yerine getiren, kadınlara 54, erkeklere 57 yaşını,
e) 10 tam yıldan fazla süre içinde yerine getiren, kadınlara 56, erkeklere 58 yaşını, doldurmaları ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır.” hükmü yer almakta olup, anılan madde hükmü uyarınca 10.09.1948 doğumlu olan davacı murisinin, 15 tam yıl prim ödeme koşulunu Kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.1999 tarihinden itibaren 4 tam yıldan fazla sürede yerinde getirdiğinden 56 yaşını doldurduğu 10.09.2004 tarihini takip eden 01.10.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanacağı gözetilmelidir.
Diğer taraftan, davacı kurum alacağının belirlenmesi bakımından mahkemece 5510 Sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “b” fıkrası kapsamında murisin ve davacının sorumlu olması gerektiğine dair yaklaşım isabetli olup, 14.12.2009 tarihli kurum işlemine göre 14.12.2004-14.12.2009 tarihleri arasındaki ödemeler bakımından 9137 gün üzerinden bağlanmış olup da murise ödenen aylıklar ile 8020 gün üzerinden davacı murisinin hak ettiği aylıklar Kurumdan sorularak, her iki aylık arasındaki farkın yersiz ödeme sayılması ile yasa kapsamında faizi ile birlikte belirlenmesi gerekli olup, bu belirleme yapılırken, davacının da 01.01.2010 tarihinden itibaren eşi üzerinden hak ettiği ölüm aylığı nedeniyle birikmiş aylık tutarının kurumdan sorulması ile kurum alacağından mahsubunun yapılması gerekeceği dikkate alınmalı ve sonucuna göre denetlenebilir şekilde bir hesap raporu aldırılmak suretiyle kurum alacağının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde; davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 07.03.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.