7. Hukuk Dairesi 2015/5272 E. , 2016/504 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı belediyenin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, işverence haklı neden gösterilmeksizin iş akdine son verildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin ve ödenmeyen ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., davacının Belediye bünyesinde çalışmadığını, şirket elemanı olduğunu bu nedenle husumet yönünden davanın reddi gerektiğini savunmuş, diğer davalı şirketler cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece davalılar arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisinin bulunmadığı, davalılar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile şirketlere açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının çalışma süresi ve bu çalışma süresine göre hesaplanıp hüküm altına alınan tazminat ve alacaklar ile ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı iş yerinde kesintisiz çalıştığını iddia ederek tazminat ve bazı ücret alacakları ile hizmet döküm cetvelinde çalışması gösterilmeyen 2 aylık yaz dönemlerine ait ödenmeyen ücret alacakları olduğunu iddia etmiş, davalı ise davacının sigorta kayıtlarında gösterilen süre kadar çalıştığını savunmuştur. Yargılama aşamasında dinlenen davacı tanıkları davacının 12 ay boyunca çalışma yaptığını ve yazın 2 ayda öğrencilere danışmalık yaptığını beyan etmiş iseler de davacı tanıkları aynı tarihte davacı ile işten ayrılan öğretmenler olup davacı ile birlikte aynı tarihte dava açmak üzere avukata vekalet veren kişilerdir ve dolayıyla davacı ile aralarında menfaat birliği bulunmaktadır. Davacı bu kişiler haricinde tanık da dinletmemiştir. Bu nedenle mahkemece dinlenen davacı ile aralarında menfaat birliği bulunan tanık beyanlarına itibarla yapılan hesaplama uyarınca davacının kesintisiz çalışma olgusu üzerinden bulunan tazminat ve alacaklara karar verilmesi ve haftada 3 saat fazla mesai yaptığının kabulü ile fazla mesai ücret alacağının kabulü hatalı olup bozma sebebidir.
3- Taraflar arasında davalı şirketlerin tazminat ve alacaklardan sorumlu olup olmadıkları noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Alt işveren; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren - alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesi zorunludur. 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunması şarttır. Yasanın 2 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır. Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11 inci maddesinde de yukarıdaki anlatımlara paralel biçimde, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla İş Kanununun 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka İş Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanunî karineler olduğu kabul edilmelidir.
Ayrıca muvazaalı bir hukuki muamele ile üçüncü kişinin ızrar edilmesi ona karşı bir haksız eylem niteliğindedir. Üçüncü kişiler muvazaa nedeniyle hakları halele uğratıldığı takdirde haksız fiil sorumluluğuna dayanarak muvazaalı hukuki işlemi yapan taraftan zararının tazminini isteyebilir. Haksız fiil işleyen kimse uygun illiyet bağı çevresine giren bütün zararlardan sorumludur. Ayrıca muvazaa sebebiyle akdin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması sayılan hallerde muvazaa ileri sürülemez.
Somut olayda, davalı ... ile diğer davalı şirketler arasındaki ihale sözleşmelerinin konusunun SBS-LYS-YGS’ ye yönelik hizmet alımı işi olduğu ve hizmetin yapılması adına davacı da dahil olmak üzere farklı branşlarda öğretmenlerin çalıştırıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisinin bulunmadığı, hizmet alım sözleşmelerinin muvazaaya dayandığı gerekçesiyle davalı şirketler açısından husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Ancak kişinin kendi muvazaasından faydalanamayacağı ilkesi gereği davacının tespit edilen işçilik alacaklarından davalı ... ile davalı şirketlerin birlikte sorumlu tutulmaları gerektiği düşünülmeden davalı Şirketler hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi hatalı olup bu yön kararı temyiz eden davalınında hak alanını ilgilendirdiğinden bozma nedenidir.
O halde davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı Belediyeye iadesine, 20.01.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.