Davacı, yaşlılık aylığı almaya hakkazandığının tespiti ile fazladan ödediği primlerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 1.1.2001 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığını ancak kurumun hatası sonucu 1.8.2003 tarihinden itibaren aylık bağlandığını belirterek 1.1.2001 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının kabulüyle 1.1.2001-1.8.2003 tarihleri arasındaki mahrum kaldığı aylıkların tazminat olarak ödenmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile de aylıklara faiz yürütülmesini talep etmiştir.
Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
Davacının 24.5.2000 tarihinde Kuruma verdiği dilekçe ile sigortalı hizmetlerinin çıkartılarak emeklilik durumunun bildirilmesini istediği, kurumca davacıya 5.10.2000 tarihli cevabi yazısında, 1.10.1978-2000/1 dönem arasında 7124 gün sigortalı çalışmasının bulunduğu, 48 yıl ve 25 yıl sigortalılık süresini doldurduğu tarihten sonra müracaatı halinde yaşlılık aylığı bağlanabileceğinin bildirildiği, davacının 20.8.2002 tarihli dilekçesine 27.6.2003 tarihli yazı ile verilen cevapla T.C. Emekli Sandığında geçen tüm hizmetlerinin nazara alındığı ve müracaatı halinde yaşlılık aylığı bağlanabileceği bildirilmiş 3.7.2003 tarihli tahsis talebine istinaden 1.8.2003 tarihinden yaşlılık aylığı bağlanmıştır.
Sorun, davacının S.S.K. sigortalı çalışmalarında önce 1.10.1978-25.2.1991 tarihleri arasında Emekli Sandığına tabii astsubay olarak geçen hizmetleri dolayısıyla hak kazandığı fiili hizmet zammı süresinin kurumun davacıya verdiği ilk cevapta dikkate alınmamasından kaynaklanmaktadır.
Davacı, astsubay olarak görevli bulunduğu 1.10.1998-25.2.1991 tarihleri arasındaki hizmeti nedeniyle 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunun 31. ve 32. maddeleri uyarınca 2 yıl 9 ay 25 gün fiili hizmet zammı kazanmakta, bu sürenin Emekli Sandığına tabi hizmetinin eklenmesi durumunda 1.10.1978 olan hizmet başlangıç tarihi geriye çekilerek 30.12.1975 tarihi olmakta, Sosyal Sigortalar Kurumuna verilen 24.5.2000 tarihli ilk dilekçe sırasında Kurumun bu hususu gözönünde bulundurarak cevap vermesi halinde, davacı yönünden yaşlılık aylığı koşullarının 30.12.2000 tarihinde oluştuğunun kabul edileceği, buna göre de 1.10.2001 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanacağı, kurumun bu hatasını davacının ikinci defa verdiği 20.8.2002 tarihli dilekçesine verdiği cevapta anladığı da ortadadır. Bu durumda davacıya 1.10.2001 tarihinden aylık bağlanmamasında kurumun açık kusuru bulunduğundan mahkemece davacıya 1.1.2001 tarihinden itibaren aylık bağlanmasında yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Borçlar Kanunun 44. maddesinde zarar gören tarafın, buna razı olduğu veya davranışı ile zararın meydana gelmesine yol açtığı yada zararın çoğalmasına sebep olduğu ve böylece zararlı eylemde bulunanın durumunu ağırlaştırdığı takdirde, hakimin zararı indireceği veya tamamen kaldırabileceği bildirilmiştir. Emekli Sandığına tabi hizmetini astsubay olarak ifa eden davacının ağır ve yıpratıcı işte çalıştığını, erken yıpranma karşılığında erken emeklilik olanağının bulunduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği, kurumun verdiği cevap üzerine hakkını aramadığı, herhangibir itirazda bulunmadığı bu durumda davacının da hakettiği aylığın geç bağlanmasında ihmalinin bulunduğu ortada olup, Borçlar Kanunun 44.maddesi uyarınca hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğinin düşünülmemesi, öte yandan dava dilekçesinde faiz talebi bulunmayan davacının, ıslah dilekçesinde tüm miktar için yasal faiz talebinde bulunduğu dikkate alınmaksızın, dava dilekçesinde istenilen miktar için, dava tarihinden yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek yazılı hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.