Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/6307
Karar No: 2019/1351

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2018/6307 Esas 2019/1351 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2018/6307 E.  ,  2019/1351 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve asli müdahiller vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı ... ve arkadaşları vekili 29/07/2010 havale tarihli dilekçesi ile, ... beldesinde 400 parsel numarası verilen yaklaşık 4899,33 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapulama harici bırakıldığı, tapulama çalışmaları öncesinde 03/01/1970 tarih ve 31 sıra numaralı tapu kaydı ile davacıların murisi ... adına kayıtlı olduğu, taşınmazın Kasım 1933 tarih 106 sıra nolu tapu kaydı ile revizyon gördüğü ve belirtilen tapu kaydı ile muris ... tarafından satın alındığı, davacıların zilyet ve tasarrufunda bulunduğu iddiasıyla tespit harici bırakılan 400 parsel sayılı taşınmazın verâset ilâmındaki hisseleri oranında tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
    Davacı ... ve arkadaşları vekili 02/11/2010 havale tarihli dilekçe ve birinci duruşmadaki beyanında tescili istenilen yerin 400 parsel sayılı taşınmazın bitişiği ve doğusunda kalan parsel numarası verilmeyen yer olduğunu bildirmiştir.
    ... ve arkadaşları vekili; müvekkillerinin dayanak tapuda davacılar yanında hisse sahibi olduklarını ileri sürerek davaya müdahil olmuştur.
    Mahkemece davanın kabulüne, (A) harfi ile gösterilen 12.104,72 m² taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı ve katılanlar adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25/02/2014 gün ve 2013/7608-2014/2459 E.K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında “Yapılan incelemede dava tescil davası olduğu halde ... Belediyesi"nin davalı olarak gösterilmediği, usûlüne uygun taraf teşkilinin sağlanmadığı gibi davacılar ve müdahiller tapu kaydına dayandıkları halde iki kez keşif yapılmasına rağmen davacıların tapusunun tüm geldi ve gitti kayıtları da getirtilip keşif mahallinde uygulanmamıştır. Duruşma tutanaklarında davanın ıslahı için mehil verilmiş ve ıslah edildiği belirtilmiş ise de usûlüne uygun ıslah işlemi yapıldığı tesbit olunamamıştır. Ayrıca ilk celsede yapılan açıklama ile 400 parsel numaralı taşınmazın dava konusu olmadığı anlaşılmış olmasına rağmen bu taşınmazın eski tapu kaydı uygulanmış, ilânlar 400 numaralı parsel üzerinden yapılmış, kısa kararda da yine 400 numaralı parselin tapu kaydının iptaline karar verilmiş, tescil edilen miktar ise belirtilmemiştir. Gerekçeli kararda ise 400 numaralı parselin tapu kaydının iptalinden söz edilmediği gibi talepten fazlaya da hükmedilmiştir.Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik olması mutlak bozma nedeni oluşturur (İBBGK 10/04/1992 tarih ve 1991/7 E. - 1992/4 K.).” denilmiştir.
    Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında Hazine vekili 08/10/2015 tarihli dilekçe ile, 28/09/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) ve (C) harfi ile gösterilen alanların tarla, (B) harfi ile gösterilen alanın harman yeri vasfı ile Hazine adına tescili talebinde bulunmuştur.
    Mahkemece, davanın reddine, dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... mahallesinde kain fen bilirkişisinin 28/09/2015 tarihli raporunda (A) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımların Hazine adına tesciline, (B) harfi ile gösterilen harman yerinin Kadastro Kanununun 16/B maddesi gereğince orta malı olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve asli müdahiller vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, TMK’nın 713. maddesi uyarınca açılan tapusuz taşınmazın tescili davasıdır.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 3116 sayılı Kanuna göre yapılarak 1949 yılında kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1969 yılında yapılan Istıranca Vakıf Ormanlarının tahdidi ile 09.06.1993 tarihinde ilân edilerek kesinleşen evvelce sınırlaması yapılmış ormanların aplikasyonu ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
    Yörede genel arazi kadastrosu 1982 yılında kesinleşmiş, taşınmaz orman vasfı ile tespit harici kalmıştır.
    Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir: Şöyle ki; Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiş, davacı yanca dava konusu yapılan taşınmazın neresi olduğu hususu netleştirilmemiştir.
    Bozma öncesinde davacılar ve müdahiller tapu kaydına dayandıkları halde iki kez keşif yapılmasına rağmen davacıların tapusunun tüm geldi ve gitti kayıtları getirtilip keşif mahallinde uygulanmadığı gibi düzenlenen fen bilirkişi rapor ve ekindeki krokilerde 400 parsel sayılı taşınmaz dışında kalan (A) harfi ile gösterilen 12.104,72 m² yüzölçümlü taşınmazın dava konusu olduğu belirtilmiş, mahkemece bu taşınmazın davacı ve katılanlar adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
    Davacı yanca dava dilekçesinde; dava edilen taşınmazın 400 parsel olduğu bildirilmiş, davacı vekili 02/11/2010 havale tarihli dilekçe ve birinci duruşmadaki beyanında ise tescili istenilen yerin 400 parsel sayılı taşınmazın bitişiği ve doğusunda kalan parsel numarası verilmeyen yer olduğunu bildirmiş, ... ve arkadaşları davaya müdahil olmuş, yapılan keşif sonrasında davacı vekilince sunulan 25/04/2012 günlü dilekçe ile de dava konusu edilen taşınmazın yüzölçümünün sehven 4899,33 m2 olarak bildirildiğini, oysa ki 12.104,72 m2 olduğu bildirilmiştir.
    Bozma sonrasında yapılan keşfe katılan fen bilirkişi ... tarafından düzenlenen 19/04/2015 tarihli raporda dava edilen taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 4899,33 m² yüzölçümlü taşınmaz olduğu ve davacı yanın dayanağı tapunun bu alanı kapsadığı bildirilmiş, ekindeki krokide 400 parsel ile dava konusu (A) harfli kısım arasında kalan alanın yüzölçümü belirtilmeksizin harmanlık ve yol olarak gösterimi yapılmış, davacı vekilinin itirazı sonrasında keşif mahallinde dinlenen yerel bilirkişilerin duruşmada beyanları alınmış, sonrasında dosya fen bilirkişiye tevdi edilerek davacı yanın itirazları ve yerel bilirkişinin beyanları nazara alınarak ek rapor sunması istenmiş, alınan 28/09/2015 tarihli ek rapor ekindeki krokide ise (B) harfi ile gösterilen “harmanlık” alan ilk rapora göre daha dar bir alan olarak gösterilmiş, yol batıya kaydırılmış, yol ile (A) harfi ile gösterilen kısım arasında (C) harfli taşınmaz bilgisi girilmiş, (A) harfi ile gösterilen kısmın 4899,33 m2, (B) harfi ile gösterilen “harmanlık” olan kısmın 3844,80 m2 ve (C) harfi ile gösterilen kısmın ise 2600,67 m2 olduğu bildirilmiştir.
    Dosyada davacı yan dayanak tapunun 4/6, müdahiller ise 2/6 hissesine sahip olduklarını iddia etmekte olup bozma sonrasında davacı yanın 4/6 hisse ile malik oldukları iddiası yönünden tapunun tedavülleri kısmen getirilmiş, müdahillerin 2/6 hissesine ilişkin ise tedavüllü kayıtlar getirilmemiş, yapılan keşifte uygulanmamış, müdahillerin iddialarına ilişkin olarak yerel bilirkişilerin bilgisine başvurulmamıştır.
    Bu hali ile dosya kapsamında; dayanak tapu kayıtlarının kapsamında kalan yerler ile davacı ve asli müdahiller tarafından dava konusu edilen taşınmazların hangileri olduğu net bir şekilde tespit edilmemiş, kullanım durumu belirlenmemiş, müdahalenin ancak başta dava edilen bölüme yönelik olabileceği gözönünde bulundurulmamıştır.
    Bunun yanı sıra, hükme esas ziraat ve orman bilirkişi tarafından ortak düzenlenen raporda dava konusu taşınmazın fen bilirkişinin asıl raporundaki gibi 4899,33 m² yüzölçümlü taşınmaz olduğu kabul edilerek bu taşınmazın değerlendirmesi yapılmış, dava konusu
    taşınmazın kuru tarım arazisi olduğu, son 4-5 yıldır ekilmediği, toprak yapısının killi-tınlı bünyeli, su tutma kapasitesinin yüksek, nemli ve yeterli derinliğe sahip olduğu, evveliyatı itibariyle orman sayılmayan tarım alanı olduğu bildirilmiş, fen bilirkişi tarafından ek raporda bildirilen ve hakkında hüküm kurulan (B) ve (C) harfli taşınmazlara ilişkin ise değerlendirme yapılmamış, mahkemece bilirkişi raporlarındaki değerlendirme eksiklikleri giderilmeksizin karar verilmiştir.
    Ayrıca, bozma sonrasında yapılan keşfe katılan yerel bilirkişilerce dava konusu yerin yaklaşık 5 senedir kullanılmadığı, ziraat ve orman bilirkişinin sadece (A) harfli yere ilişkin olan raporunda ise taşınmazın son 4-5 yıldır toprak işlemesi yapılmadığı açıklandığı, (C) harfli kısma ilişkin ise değerlendirme yapılmadığı halde mahkemece davacı yanın (A) ve (C) harfli taşınmazlardaki zilyetlik iradesinden vazgeçtiği değerlendirilerek bu kısımların vasıfları bildirilmeksizin Hazine adına tesciline karar verilmiş, 4-5 yıldır kullanmamanın iradi terk olmayacağı düşünülmemiş, (B) harfli bölümün ise dinlenen yerel bilirkişi beyanında davacılar ve babaları tarafından kullanılan özel harman yeri olduğu bildirilmiş iken mahkemece bu kısmın Kadastro Kanununun 16/B maddesi gereğince orta malı olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilmiş, hüküm gerekçesinde ise yerel bilirkişi beyanı karşısında bu kısmın orta malı olarak sınırlandırılmasına karar verme gerekçesi açıklanmamış, taşınmazın 3402 sayılı Kanunun 16. maddesi (B) fıkrasında yazılı orta malı niteliğindeki köy harman yeri mi? yoksa, özel harman yeri mi? olduğu hususu da usulünce araştırılmamıştır. Bu hali ile eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak karar verilmiştir.
    Tüm bu nedenlerle; öncelikle dava konusu taşınmazın belirlenmesi amacıyla 6100 sayılı HMK"nın 31. maddesi gereğince davacı yana dava dilekçesi açıklattırılmalı, hangi taşınmazı dava ettiği belirlenmeli, müdahalenin ancak başta dava edilen bölüme yönelik olabileceği gözönünde bulundurulmalı, dayanılan tapu kayıtlarının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile TMK’nın 713. maddesine dayanılarak dava açıldığından dava tarihinden 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları, 1990"lı yıllara ait ortofoto haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak, ayrıca 2000"li yıllara ait uydu fotoğrafları da incelettirilip, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/6/2005 tarihli ve 2005/9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği (BÖHHBÜY) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumunu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı; dayanılan tapu kayıtları yöntemince yerel bilirkişi ve fen bilirkişi yardımıyla zemine uygulanmalı, hudutları yerel bilirkişiden sorulup irdelenmeli, davacının dayandığı tapu kaydı, yörede yapılan 1982 arazi kadastrosu sırasında revizyon görmediğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/B maddesi uyarınca kayıt kapsamında kalan yerlerin dava tarihi itibariyle kayıt sahibi tarafından kullanılıyor ise tapu kaydına değer verileceğinden, tapu kaydı uyuyor ise, tapu kayıtlarına 3402 sayılı Kanunun 20/B maddesi bağlamında öncelikle kapsam tayin edilmelidir.
    Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ile dava konusu taşınmazın zilyetlikle edinilebilecek taşınmazlardan bulunduğu ve tapu kaydına değer verilemeyeceği anlaşıldığı takdirde ise taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, taşınmazın bir kısmının öncesinin harman yeri olup olmadığı, harman yeri ise özel harman yeri mi genel harman yeri mi olduğu maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, somut olayın özelliği gözönünde bulundurularak ayrıca; keşif sırasında taşınmazların çeşitli yönlerinden hâli hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulmalı, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri gözönünde bulundurularak yapılacağı düşünülerek adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazların sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalıdır.
    Davanın kabulüne karar verilecek olması halinde ise; davanın TMK’nın 713. maddesi uyarınca açılan tapusuz taşınmazın tescili davası olduğu değerlendirilerek böyle bir davada TMK"nın 713/4. maddesine göre tescile konu edilen yerin gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunması ve aynı Kanunun 713/3. maddesi uyarınca davanın, yasal hasım olan Hazine ve ilgili kamu tüzel kişiliğine birlikte yöneltilmesinin zorunlu olduğu, karar tarihinden önce 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun gereğince, mahkemece, ... Büyükşehir Belediye Başkanlığına da husumetin yöneltilmesi ve taraf eksikliğinin giderilmesi gerektiği gözönünde bulundurulmalı ve bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar ve asli müdahiller vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/03/2019 günü oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi