Esas No: 2022/1224
Karar No: 2022/2745
Karar Tarihi: 11.04.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/1224 Esas 2022/2745 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/1224 E. , 2022/2745 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten yaralama
HÜKÜMLER : 1) Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/09/2021 tarih ve 2020/170 Esas, 2021/454 Karar sayılı kararları ile;
a) Sanığın mağdura yönelik 05.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nin 36/1. maddesi delaletiyle 86/1, 86/3-a, e, 87/1-c, 53. maddeleri gereğince 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna,
b) Sanığın mağdura yönelik 04.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nin 86/2, 3-a, 52/2. maddeleri gereğince 3600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararları,
2) Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 23/11/2021 tarih ve 2021/2245 Esas, 2021/2113 Karar sayılı kararı ile; sanığın mağdura yönelik 05.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği kasten yaralama suçundan “istinaf başvurusunun esastan reddine dair” kararı.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 23.11.2021 tarih ve 2021/2245 Esas, 2021/2113 Karar sayılı kararının sanık müdafii tarafından 5271 sayılı CMK'nin 291/1. maddesinde belirtilen süre içinde temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanığın mağdura yönelik 04.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği kasten basit yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara yönelik vaki itirazın merciince incelenerek reddine karar verildiği anlaşıldığından tebliğnamenin red görüşüne iştirak edilmemiştir.
Sanığın mağdura yönelik 05.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği kasten yaralama suçundan ilk derece mahkemesince hükmedilen hapis cezasının 5 yılın üzerinde olması nedeniyle, bölge adliye mahkemesi kararının 5271 sayılı CMK’nin 286/2-a maddesi gereğince temyize tabi olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 23.11.2021 tarih ve 2021/2245 Esas, 2021/2113 Karar sayılı “istinaf başvurusunun esastan reddine dair” hükmünün tüm dosya kapsamına göre hukuka uygun olduğu anlaşıldığından; sanık müdafiinin; sübuta, takdiri indirim uygulanması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine, 5271 sayılı CMK’nin 302/1. maddesi gereğince tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA,
Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun'un 8. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 304/1. maddesi gereğince “Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ise Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.04.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sanık ...'nın annesi Refiye'yi öldürmek kastı ile bıçakla yaraladığı ve ancak annesinin kurtulması için ambulansa haber verdiği, ambulans gelince hastaneye kaldırılan mağdurenin tedaviye alındığı olayda yerel mahkemece sanık hakkında TCK'nin 36. maddesi delaleti ile 86-1, 3-e, 87/1-c, 62. maddelerinden verilen 6 yıl hapis cezasının sanık lehine istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi tarafından istinaf talebi esastan reddolunmuş, kararın sanık müdafii tarafından temyizi üzerine de Dairemiz çoğunluğu tarafından verilen karar onanmıştır. Dairemizin bu kararına katılmıyorum.
Şöyle ki;
Yerel mahkeme sanık savunmasını alırken savunmasının anlam bütünlüğü içermediği, orta seviyede bir insanın zekasına sahip olmadığını anladığı sanığı kendisi Adli Tıp Kurumuna göndermiş ve rapor aldırmıştır. Sanığın mantık bütünlüğü ile uyuşmayan beyanlarına bu nedenle mahkemece itibar olunmamış olup olayın oluşu mağdur anlatımlarına dayandırılmıştır. Yerel mahkemenin bu kabulü doğrudur.
Aynı evde beraber yaşayan sanık ..., mağdur olan Refiye'nin oğludur. Sanık alınan raporlara göre her ne kadar TCK'nin 32. maddesi kapsamında akıl hastası değil ise de dosya kapsamı ve mağdur olan annesinin beyanlarına göre uzun süreli psikolojik tedaviler görmekte ve ilacını almadığı zamanlarda rahatsızlığı artmaktadır.
Olay günü ve olay öncesinde yine anne oğul tartışmışlar ve mağdur kendisini darp eden oğlunu şikayet etmiş, onun tedavi edilmesini talep etmiştir.
Mağdurun sanığı karakola şikayet edip eve gelmesinden sonra sanık tekrar eve gelmiş, annesinin namaz kıldığı sırada mutfaktan aldığı meyve bıçağı ile boyunda, cilt ve cilt altında kesi, göğüste kesi olacak şekilde annesini yaralamış, kan aktığını görünce korkan sanık, bıçağı atarak annesine "Ben gidiyorum sen ambulansı çağır." diyerek kaçıp gitmiştir.
Dosyada ifadesi bulunan tanık ... beyanında: Olay günü Kılıçarslan Parkı içerisinde köpeğini gezdirdiği sırada bir şahsın yanına gelerek telefonunu istediğini ve birini arayacağının söylediğini ve kendisine ait telefondan 112'yi aradığını "Fatih Mahallesi 4150. Sokağa gidilerek acil ambulans gönderin, çilingir de gönderin." dediğini, 112 çalışanı, kendisine "Ambulans gitti o adrese zaten, çilingire falan ne gerek var yoksa olayı yapan kişi siz misiniz?" dedi. Bu soruya cevap vermedi daha sonra 112 çalışanı "Siz kimsiniz?" diye sorunca "Ben oğluyum." dedi ve telefonu kapattı. Daha sonra benim yanımdan da uzaklaştı. "Şahıs şapkalı, uzun boylu, 175-180 cm. boylarında, sol el serçe parmağı kesik ve boynunda kan izleri vardı" demiştir.
Karşı oy gerekçelerimiz şöyledir:
1) Sanığın eylemi kasten öldürmeye teşebbüs değil kasten yaralamadır. Zira sanık suç tarihinde 37, annesi 63 yaşındadır. Aynı evde ikisi yalnız yaşamakta, 3. Kişi bulunmamaktadır. Sanık olayı 05.05.2020, saat 05.00 sularında birlikte yaşadıkları evde gerçekleştirmiştir. Sanık annesi namaz kılarken mutfaktan aldığı meyve bıçağını annesinin boynuna bir kaç kez sürtmüş yine göğsüne de bıçakla vurmuştur. Ancak yaralardan hiç birinin hayati tehlike oluşturmadığı (tek başına veya topluca) Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi raporuyla sabittir. Mağdurun boynundan kan gelince sanık korkarak bıçağı bırakmış, kaçarken de annesine sen ambulansı ara demiştir. Mağdur kendisi ambulansı arayarak yardım istemiş ve hastaneye gitmiştir.
Sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini gösterir dosyada hiç bir bulgu yoktur. Mağdur oğluna karşı mücadele vermemiş, oğlu olan sanık kendisi kan görünce eylemine son vermiştir. Sanık öldürme kastı ile hareket etse idi eylemlerini kendi iradesi ile sonlandırmayıp çok daha ağır yaralanmalar yapma imkanına sahip idi. Bu nedenle, sanığın eylemi kanaatimizce TCK'nin 86/1-3, a, e, 87/1-c, son maddeleri kapsamında nitelikli yaralama suçunu oluşturmaktadır.
2) Yerel mahkeme öncelikle eylemi adam öldürmeye teşebbüs olarak vasıflandırmış ancak TCK'nin 36. maddesi (Gönüllü Vazgeçme) hükümleri gereğince sanığı yaralama suçundan cezalandırmıştır.
Dosya kapsamındaki kabule göre dahi sanığın TCK'nin 36. maddesinden yararlanamayacağı kanaatindeyim. Şöyle ki;
TCK'nin 36. maddesi gönüllü vazgeçmeyi düzenlemekte "Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabaları ile suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önler ise teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu taktirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayımızda sanık annesi olan mağduru bıçakla yaralamış (Mahkeme sanığın öldürmeye teşebbüs ettiğini kabul etmiş.) kan görünce kaçarken annesine "Sen ambulansı ara." demiş, annesi de ambulansı aramış ve talebi üzerine ambulans gönderilmiştir. Olay yerinden kaçan sanık da parkta karşılaştığı tanık ...'ndan cep telefonunu isteyerek kendisi ayrıca 112'yi arayarak evin adresini bildirip eve ambulans ve çilingir gelmesini istemiş, ancak 112 görevlisi "Biz o adrese ambulans gönderdik, siz kimsiniz?" deyince "Ben oğluyum." diyerek telefonu kapatmıştır.
Dosya kapsamındaki mağdur ...'nin beyanından oğlu sanık kendisini bıçaklayıp kaçtıktan sonra kendisi 112'yi arayarak eve çağırmıştır.
Sanıktan önce mağdurun çağırması üzerine 112 zaten mağdurun adresine giderken daha sonra sanığın 2. kez 112'yi araması, TCK'nin 36. maddesinden faydalanmasını gerektirmez. Olsa olsa TCK'nin 62. maddesinin uygulanmasını sağlamaya yönelik sanık lehine takdiri neden oluşturabilecek "Fiilden sonraki davranışları" bir husus sayılabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulumuz 06.12.2018 tarih ve 1062-612 sayılı, 09.06.2015 tarih ve 600-194 sayılı kararlarında TCK'nin 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçmenin varlığı için aranan şartları sıralarken "Fail tamamladığı fiilden sonra sonucu önlemeye yönelik aktif davranışlarda bulunmalıdır. Suçun tamamlanması söz konusu aktif davranışlarla ve çabalarla önlenmelidir. Böylece icra hareketlerini tamamlayan failin çaba göstererek neticenin gerçekleşmesini önlemesi durumunda gönüllü vazgeçme gerçekleşecektir. Suçun tamamlanmasının önlenmesi veya sonucun gerçekleşmesinin engellenmesi failin çabalarıyla meydana gelmelidir. Sonuç başka bir nedenle önlenmiş ise kural olarak gönüllü vazgeçme oluşmayacak ve fail 5237 sayılı TCK'nin 36. maddesinden yararlanamayacaktır, demiştir.
Yukarıda anlatılan gerekçelerle sanığın eyleminin nitelikli kasten yaralama olduğunu kabul etmekteyim. Sanığın eyleminin öncelikle kasten adam öldürmeye teşebbüs olduğunu ancak gönüllü vazgeçme nedeniyle TCK'nin 36. maddesi gereği yaralama suçundan cezalandırılmasını hükme bağlayan yerel mahkeme kararını onaylayan Dairemizin çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.