Ceza Genel Kurulu 2017/55 E. , 2018/229 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : TRABZON Çocuk
Sanık ... hakkında hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda hırsızlık iddiasına konu eylemin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanığın TCK"nun 165/1, 31/3, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis ve 40 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının aynı Kanunun 50/1-c maddesi uyarınca 2 yıl süreyle bir meslek ve sanat edinmeyi sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme seçenek tedbirine çevrilmesine, iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan ise beraatine ilişkin Trabzon Çocuk Mahkemesince verilen 29.09.2011 gün ve 26-245 sayılı hükümlerin, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 19.03.2014 gün ve 19730-7521 sayı ile;
"Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Oluşa, tanıkların beyanlarına ve tüm dosya içeriğine göre suça sürüklenen çocuğun hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçlarını işlediği sabit olduğu hâlde, suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kısa süreli hapis cezasından çevrilen seçenek tedbirin yerine getirilmemesi hâlinde hapis cezasının tamamen veya kısmen infaz edileceği ihtarı yapılamayacağının gözetilmemesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 03.06.2014 gün ve 112-218 sayı ile; (2) numaralı bozma nedenine uymuş, (1) numaralı bozma nedeni bakımından önceki hükümlerde direnmiştir.
Bu hükümlerin de sanık müdafii ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.10.2015 gün ve 264023 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 843-1876 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 25.01.2017 gün ve 300-820 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin hukuki niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanık ve müdafiine bozma ilamı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanığın tebliğe rağmen duruşmaya katılmadığı, mahkemece sanığa aleyhe olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan, müdafiin dinlenilmesi ile yetinilip önceki hükümlerde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu itibarla, yerel mahkemece verilen direnme kararına konu hükümlerin aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Trabzon Çocuk Mahkemesinin 03.06.2014 gün ve 112-218 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.