22. Hukuk Dairesi 2015/35658 E. , 2016/5904 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, iş sözleşmesinin haksız feshini beyanla bir kısım işçilik alacaklarının hükme bağlanmasını istemiştir.
Davalı vekili, yetki itirazında bulunmakla birlikte tüm alacaklar ödendiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, yetkili mahkeme konusunda uyuşmazlık konusudur
Hükmü temyiz eden davalı taraf ikametgâh adreslerinin Hacı Reşit Sokak, No:4, Üsküdar-İstanbul olduğunu davanın yetkili mahkemede açılmadığını davanın İstanbul İş Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini belirterek yetkisizlik itirazında bulunmuştur.
Temyiz incelemesi sonucunda Dairemizin 2013-36846 esas, 2015-11064 karar sayılı 23.03.2015 tarihli bozma ilamı ile “davalı, şirket adreslerinin gerek ticaret sicil kaydı gerek dosya kapsamındaki tüm belgelerden İstanbul Anadolu İş Mahkemesi yetki alanı içerisinde olduğunu anlaşıldığına göre, mahkemece yetkisizlik karar verilmesi …” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulmasına karar verilmiş ve dosyanın yetkili mahkemede yapılan yargılama sonrasında 15.11.2015 tarihli 2015-797 esas, 2015-655 karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda davacının işyerinde 17.02.2006 tarihinden beri kaynakçı olarak çalıştığı, tanık anlatımları gözönüne alınarak fesih tarihi itibariyle ücretini 3.250,00 TL olduğu kabul edilmiştir. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmadan davacı iddiasının kabulü isabetsiz olmuştur. Davacının kıdemi, işi, teknik yeterlilikleri dikkate alınarak yukarıda değinildiği üzere emsal ücret araştırıldıktan sonra tüm dosya kapsamına göre belirlenecek ücret kapsamında alacakların hesaplanması gerekir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 29.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.