11. Hukuk Dairesi 2014/911 E. , 2014/19859 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2013
NUMARASI : 2012/16-2013/102
Taraflar arasında görülen davada İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/09/2013 tarih ve 2012/16-2013/102 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16/12/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. M.. S.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “Alfemo” ibareli tanınmış markasının bayilik sözleşmesi feshedilmesine rağmen davalılarca kullanmaya devam edildiğinin tespit edildiğini ileri sürerek, markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturan eylemlerin durdurulmasını, önlenmesini, 20.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket temsilcisi ve davalı, yargılama sırasında davanın husumet ve esas yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davalının bayilik yetkisi sona erdirildiği halde, markasından yararlanmayı davacı şirketle organik bağlantısı varmışcasına sürdürdüğü, basiretli bir tacir gibi davranıp markayı taşıyan unsurları kaldırmak, üstlerin örtmek, bir şekilde kullanmamak çabasını göstermediği, davalılardan E.. S.."nun marka sahibince levhaların sökümü için gönderilen işçiyi engellediği, davalının feshe rağmen markayı kullanmaya devam etmesinin marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının "elindeki malları satma eylemi", markaya tecavüz olarak nitelenmese de söz konusu işareti markasal biçimde kullanmasının haklılığının bulunmadığı, davalının eylemi markaya tecavüz olmakla birlikte, elde ettiği gelirin tamamını yalnızca davacı markası sayesinde gerçekleşmiş olmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacıya ait markanın kullanımının 556 sayılı KHK"nın 12. maddesi bağlamında bir kullanım sayılamayacağının belirgin olmasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, davacının markasının davalılar tarafından haksız kullanımının önlenmesi, tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulması ile maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, davalı tarafın davacının tescilli markasını bayilik sözleşmesinin fesh edilmesine rağmen haksız bir biçimde kullanmaya devam ettiği dosya kapsamı ile sabittir. Esasen uyuşmazlık maddi tazminat ve buna bağlı olarak manevi tazminat miktarının ne olması gerektiği noktasında toplanmakta olup, mahkemece, davalı şirket defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda davalı şirketin elde etmesi muhtemel gelir üzerinden soyut bir şekilde yapılan hesaplama sonucunda belirlenen tutar esas alınmak suretiyle yazılı gerekçelerle istem gibi maddi tazminat miktarı hüküm altına alınmıştır.
Oysa, davacı tarafından fesh edilen bayilik sözleşmesi çerçevesinde davalı şirketin elinde kalan ve davacının orjinal markasını taşıyan ürünlerini pazarlamasının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle de, davacı markasını taşıyan orjinal ürünlerin satışı nedeniyle elde edeceği gelir dışında kalan ve mahkemenin hüküm fıkrasında tespit ve önlenilmesine karar verilen davalıların tecavüz oluşturan kullanımları nedeniyle davalı şirketin elde etmesi muhtemel gelirine, başka bir ifade ile bu şekildeki kullanımın davalıların orijinal ürünlerin satışından dolayı elde edeceği kârına ne oranda etki yapacağının bilirkişi incelemesi ile belirlenmesi suretiyle davacının maddi tazminat isteminin değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak da daha makul bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken bu yönden eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalılara iadesine, 16/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.