Esas No: 2020/21
Karar No: 2020/2915
Karar Tarihi: 07.12.2020
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/21 Esas 2020/2915 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/21
Karar No : 2020/2915
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Emekçileri Sendikası
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/09/2019 tarih ve E:2016/8388, K:2019/7264 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 20/04/2016 tarih ve 29690 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği'nin 7., 12., 17. ve 26. maddelerindeki azami süre düzenlemeleri ile 8. ve 18. maddelerinde yer alan "Tez çalışmasının niteliğinin birden fazla tez danışmanı gerektirdiği durumlarda atanacak ikinci tez danışmanı, üniversite kadrosu dışından en az doktora derecesine sahip kişilerden olabilir" şeklindeki düzenlemenin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/09/2019 tarih ve E:2016/8388, K:2019/7264 sayılı kararıyla;
Davacı tarafından dava konusu Yönetmeliğin yetki yönünden hukuka aykırı olduğu iddia edildiği, ilgili mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesi neticesinde dava konusu edilen Yönetmeliğin öncelikle yetki yönünden hukuki denetiminin yapılması gerektiği;
2547 sayılı Kanun'un "Yönetmelikler" başlıklı 65. maddesinin (b) fıkrasının birinci bendinde lisansüstü öğretim esaslarının Üniversitelerarası Kurul tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükmüne yer verildiği; anılan Kanun'un 44/c maddesinde yapılan 19/11/2014 tarihli değişiklik ile lisansüstü eğitim usul ve esasları ile öğrenim sürelerinin Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceğinin kurala bağlandığı; Kanun'un 65/b-1 maddesi yürürlükte iken kanun koyucunun 44/c maddesinde daha sonradan yaptığı değişiklik ile lisansüstü eğitim usul ve esasları ile öğrenim sürelerine ilişkin yönetmeliğin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından çıkarılacağı yönünde iradesini ortaya koyduğu; Kanun'un 44/c maddesinde yapılan 2014 tarihli değişiklikten sonra yürürlüğe giren 20/04/2016 tarihli dava konusu Yönetmeliğin anılan Kanun'daki değişikliğe uygun bir şekilde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından çıkarıldığı ve Yönetmelik'te yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı;
Dava konusu Yönetmeliğin 7., 12., 17. ve 26. maddelerindeki azami süre düzenlemeleri yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı 2547 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (c) fıkrası olup; anılan Kanun maddesinin 25/02/2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 13/02/2011 tarih ve 6111 sayılı Kanun'un 171. maddesi ile değişiklik yapılmış halinde; bir yıl süreli yabancı dil hazırlık sınıfı hariç, kayıt olduğu programa ilişkin derslerin verildiği dönemden başlamak üzere, her dönem için kayıt yaptırıp yaptırmadığına bakılmaksızın önlisans programlarını azami dört yıl, lisans programlarını azami yedi yıl, lisans ve yüksek lisans derecesini birlikte veren programlarını azami dokuz yıl, yüksek lisans programınını azami üç yıl, doktora programını ise azami altı yıl içinde başarı ile tamamlayarak mezun olamayanların bu Kanun'un 46. maddesinde belirtilen koşullara göre ilgili döneme ait öğrenci katkı payı veya öğrenim ücretlerini ödemek koşulu ile öğrenimlerine devam etmek için kayıt yaptırabileceği, bu durumda ders ve sınavlara katılma ile tez hazırlama hariç, öğrencilere tanınan diğer haklardan yararlandırılmaksızın öğrencilik statülerinin devam edeceği düzenlemesine yer verilmiş iken; aynı Kanun maddesinde 19/11/2014 tarih ve 6569 sayılı Kanun'un 28. maddesi ile değişiklik yapıldığı ve bu değişiklik kapsamında önlisans programları ve lisans programları yönünden azami öğrenim sürelerine yer verildiği ve azami süreler içinde katkı payı veya öğrenim ücretinin ödenmemesi ile kayıt yenilenmemesi nedeniyle öğrencilerin ilişiklerinin kesilemeyeceği düzenlemesine yer verildiği, ancak lisansüstü eğitim usul ve esasları ile öğrenim sürelerinin anılan Kanun maddesinde düzenlenmediği ve bu konuların Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikle belirleneceği hususuna yer verildiği;
Anılan Kanun'un 44/c maddesinin kendisine tanıdığı yetki çerçevesinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından çıkarılan Yönetmeliğin dava konusu edilen maddeleri ile lisansüstü eğitim programlarının belli bir dönem veya sürenin sonunda tamamlanması gerektiğine ilişkin düzenlemelerin yapıldığı, anılan düzenlemelerin devamı maddelerde ise belli bir dönem veya sürenin sonunda lisansüstü eğitim ve öğretiminin belli bir aşamasını süresinde bitiremeyen, tamamlayamayan yada başarısız sayılanların yükseköğretim kurumlarıyla ilişiğinin kesileceği düzenlemesine yer verildiği;
Davacı tarafından; düzenlemelerin dayanağını ve kaynağını oluşturan 2547 sayılı Kanun'da belli bir dönem veya sürenin sonunda lisansüstü eğitim ve öğretiminin belli bir aşamasını süresinde bitiremeyen, tamamlayamayan yada başarısız sayılanların yükseköğretim kurumlarıyla ilişiğinin kesileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği ve azami sürelerle ilgili düzenlemelerin sebep unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu iddia edilmekte ise de; 2547 sayılı Kanun'un 44/c maddesinde 26/11/2014 tarihinde yapılan değişiklikten sonraki halinde, sadece önlisans ve lisans yönünden azami sürelere açıkça yer verildiği, ilişik kesme uygulamasının tekrar başladığı, lisansüstü eğitim yönünden azami sürelerin düzenlenmesinin ise Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca çıkarılacak yönetmeliğe bırakıldığı ve bu bağlamda dava konusu edilen Yönetmelik'te lisansüstü eğitim yönünden azami sürelere ilişkin düzenlemelere yer verildiği;
Bu durumda; dava konusu edilen Yönetmelik maddelerinin Kanun'un 44. maddesinin (c) bendinin Yükseköğretim Kuruluna düzenleme yapmak konusunda yetki verdiği konular arasında olduğu ve bu kapsamda davalı idarenin anılan düzenlemeleri eğitimdeki kalitenin arttırılması ve lisansüstü eğitimden çok daha fazla öğrencinin faydalanması amacıyla yaptığı anlaşıldığından anılan düzenlemelerde üst hukuk normu olan 2547 sayılı Kanuna ve kamu yararı ile hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı;
Ayrıca davacı tarafından anılan düzenlemelere ilişkin olarak herhangi bir geçiş hükmüne yer verilmediği iddia edilmekte ise de; 2547 sayılı Kanun'un Geçici 67. maddesindeki hükme paralel şekilde, dava konusu edilen Yönetmeliğin "Geçiş hükümleri" başlıklı Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasında; bu Yönetmelikle getirilmiş hükümlerin uygulaması ve belirlenmiş sürelerin Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihinden itibaren başlayacağı düzenlemesine yer verildiğinden, uygun bir geçiş süreci öngörüldüğü sonucuna ulaşıldığı;
Dava Konusu Yönetmeliğin 8. ve 18. maddelerinde yer alan "Tez çalışmasının niteliğinin birden fazla tez danışmanı gerektirdiği durumlarda atanacak ikinci tez danışmanı, üniversite kadrosu dışından en az doktora derecesine sahip kişilerden olabilir" düzenlemesi yönünden;
Mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesi neticesinde; tezli yüksek lisans ve doktora programında, enstitü anabilim/anasanat dalı başkanlığının her öğrenci için kendi üniversitesinin kadrosunda bulunan bir tez danışmanını enstitüye önereceği, tez danışmanının enstitü yönetim kurulu onayı ile kesinleşeceği, tez danışmanının senatonun belirleyeceği niteliklere sahip öğretim üyeleri arasından seçileceği hususunun kurala bağlandığı; tez çalışmasının niteliğinin birden fazla tez danışmanı gerektirdiği durumlarda atanacak ikinci tez danışmanının ise üniversite kadrosu dışından seçilmesi halinde en az doktora derecesine sahip kişilerden olabileceği;
Bu durumda; dava konusu düzenleme ile tez çalışmasının niteliği gereği ikinci tez danışmanın atanması gerektiği durumlarda üniversite kadrosu dışında da atama yapılabilmesine imkan sağlandığı ancak üniversite kadrosu dışından atanacak kişiler yönünden en az doktora derecesine sahip olma kriterinin getirilmesi suretiyle lisansüstü eğitim ve öğretim kalitesinin korunmasının amaçlandığı anlaşıldığından dava konusu düzenlemede kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmediği;
Her ne kadar davacı tarafından; dava konusu edilen Yönetmeliğin ilgili maddeleri uyarınca tezli yüksek lisans ve doktora programında danışmanlar öğretim üyeleri arasından seçilmekte iken, sanatta yeterlik programında danışmanların nitelikleri ilgili senato tarafından belirlenen öğretim üyeleri ile doktora/sanatta yeterlik derecesine sahip öğretim görevlileri arasından seçilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddia edilmekte ise de; bakılan davada anılan düzenlemelere ilişkin maddelerin dava konusu edilmediği görüldüğünden, bu iddiaya itibar edilmediği, dava konusu Yönetmelik hükümlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, yüksek lisans ve doktora programlarında tez danışmanının öğretim üyeleri arasından seçileceği, ikinci tez danışmanının en az doktora derecesine sahip ve üniversite kadrosu dışından seçileceği düzenlemesine yer verilmiş iken sanatta yeterlilik programları için hem öğretim üyelerinin hem de öğretim görevlilerinin danışman seçilebilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu, sanatta yeterlilik programı haricinde öğretim görevlilerinin danışman olmasının engellendiği; azami sürelerle ilgili düzenlemelerin ise sebep unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu, 2547 sayılı Kanun'un 44. maddesinde yapılan 2014 değişikliği ile belirtilen süre içinde eğitimlerini tamamlamayan öğrencilerin öğrencilik statülerinin devam edeceği, anılan Kanun'un 44. maddesindeki sürelerin 46. madde uyarınca ödenecek katkı payı ve öğrenim ücretlerini belirlemeye yönelik olduğu, akademik başarıya ilişkin herhangi bir ölçüt içermediği, azami sürelerde programın tamamlanmaması halinin öğrencilik sıfatını sona erdiren bir neden olmadığı, sadece katkı payı ve öğrenim ücretlerini belirlemeye yönelik olduğu ve azami sürelere ilişkin değişikliklerle ilgili herhangi bir geçiş hükmünün bulunmadığından söz konusu düzenlemelerin hukuka aykırı olduğu ve iptali gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 12/09/2019 tarih ve E:2016/8388, K:2019/7264 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 07/12/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.