Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan H.K.nun 689 ve 690 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı damadına bedelsiz temlik ettiğini ileri sürüp, miras payı oranında tapu kaydının iptalini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşımazlarını bedelini ödeyerek satın aldığını, satıştan sonra taşınmazları kendisinin kullandığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, işlemin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan H.K.nun 689 ve 690 parsel sayılı taşınmazlarını 07.06.1993 tarihinde davalı damadına satış suretiyle intikal ettirdiği anlaşılmaktadır.
Davacı, tescil isteği olmaksızın sadece tapu iptali isteği ile eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği -dolu pafta sistemi- genel ilkesi ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 tarih, 1981/8-80 esas 1983/1162 sayılı kararı)
Hal böyle olunca, öncelikle davada tescil isteği bulunmadığı gözetilerek, davacıya bu istek bakımından dava açması için olanak tanınması, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.