Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, davalılar ile birlikte paydaşı bulundukları 196, 677, 679 ve 7 parsel sayılı taşınmazların tümünü davalıların ekip biçmek ve semerelerinden faydalanmak suretiyle paylarına tecavüz ettiklerini ileri sürüp, paylarına yönelik elatmanın önlenmesini istemişler, yargılama sırasında 7 parsele yönelik davadan feragat ettiklerini bildirmişlerdir.
Davalılar, duruşmalara katılmamış, yanıt da vermemişlerdir.
Mahkemece, 196, 677 ve 679 parsel sayılı taşınmazların tümünün davalıların kullanımında olduğunun saptandığı gerekçesiyle bu parseller yönünden davanın kabulüne, 7 parsel sayılı taşınmaz yönünden feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı C.E. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği için davalı C.E.e çıkartılan tebligatın 24.01.2009 tarihinde "gösterilen adreste yeğeni M.A." imzasına tebliğ edildiği, dosyaya getirtilen nüfus kayıtlarından M.in diğer davalı S.nin oğlu olduğu, kararın ise 05.12.2009 tarihinde dava dilekçesinde bildirilen adreste bu kez Tebligat Kanununun 21.maddesine göre tebliğinin sağlandığı ve hükmün yasal süresi içinde temyiz edildiği görülmektedir.
Dosyadaki tebligat evrakları ve diğer belgelerden taraf teşkili konusunda gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davalı C."de temyiz dilekçesinde; dava dilekçesini tebliğ alan yeğeni M.ile birlikte yaşamadığını, dava dilekçesi ve duruşma gününden haberdar olmadığını ve savunma hakkının kısıtlandığını savunmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK" nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür
Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması,güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.
Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir.Bu nedenle,tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasaanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS"nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez.Bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.
O halde, usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği, taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken usulsüz tebligat ile yetinilip yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.