21. Hukuk Dairesi 2005/1103 E. , 2006/5003 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Kartal 2.İş Mahkemesi
Tarih : 28/12/2005
No : 216-842
Davacı, Kurum işleminin iptaliyle, tahsis talebinin kabul edilerek 01.08.1999 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 17.07.1984 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının ve 1988 tarihinden sonra S.S.K."ya kısmen bildirilen çalışmalarının geçerli kabul edilerek, S.S.K."dan yaşlılık aylığı bağlanmasına gerektiğinin tesbiti ile yaşlılık aylığı bağlanmasına yönelik talebini red eden S.S.K."nın işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece S.S.K. işleminin iptali ile davacıya 01.08.1999 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmişse de, bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten davacı, 17.7.1984 tarihinde başlayan vergi kaydı nedeniyle 17.7.1984 tarihi itibarıyla kayıt ve tescilinin yapıldığı, vergi kaydının son bulduğu 1.12.1999 tarihinde terkin edildiği, ancak 01.1.1988 tarihi ile 30.11.2000 tarihi arasında, zorunlu Bağ-kur sigortalılığı ile çakışan aralıklı 506 sayılı yasaya tabi zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılığı bulunmaktadır. Bu durumda yapılacak iş, “çatışan sigortalılık durumunda” hangi kurumdaki çalışmanın esas alınacağını saptamaktır.
“Çatışan sigortalılık sorununu” gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp, sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında da bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I.(F) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” (K) bendinde ise, “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı ve 29.06.2005 gün 2005/21-389 E.-430 K. sayılı kararı.) Bu nedenlerden dolayı davacının önceden başlayıp kesintisiz devam eden vergi kaydı nedeniyle Bağ-kur zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanınarak, 17.07.1984-0112.1999 tarihleri arasındaki dönemin tümünde Bağ-kur sigortalısı kabul edileceği ortadadır. Sonuç itibariyle konusu ve tarafları aynı olan, kesin hükme konu Kartal 1.iş Mahkemesinin 2002/565 esas, 2003/167 Karar sayılı 21.03.2003 tarihinde kesinleşen dosyada da bu dosyada dava konusu yapılan dönemlerde Bağ-Kur"lu olduğu sabittir. Bu durumda davacının Bağ-Kur sigortalılığına öncelik tanınması gerektiğinden anılan dönemde çakışan 506 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalılığa geçerlilik tanınması söz konusu olamaz. Diğer yandan 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık süresi ile çakışan 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık süresinin dışlanması halinde geriye kalan sigortalılık gün sayısının hizmet birleştirilmesi yapılmaksızın tek başına S.S.K."dan yaşlılık aylığı bağlanmasına yeterli olmadığıda görülmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmadan davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.