8. Ceza Dairesi 2015/9775 E. , 2016/949 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçların oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanıklar müdafiilerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak:
1- 5237 sayılı TCK.nun 245/1. madde ve fıkrasında düzenlenen başkasına ait banka veya kredi kartını kötüye kullanmak suçunun mağduru kart sahibi olan gerçek ya da tüzel kişiler olduğu, aynı kişiye ait birden fazla banka veya kredi kartının değişik tarih ve zamanlarda kullanılması halinde, kart sayısına göre bağımsız ayrı suçlardan bahsedilemeyeceği, kart ve kullanım sayısı ile yarar miktarına göre TCK.nun 3 ve 61. maddeleri uyarınca temel ceza ile zincirleme suç hükümleri nedeniyle cezada yapılacak artırım oranının değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek, somut olayda; sanıkların, aynı banka tarafından mağdura tahsis edilen iki bankamatik kartı ile değişik zamanlarda para çekme ve harcama yapma şeklindeki eylemlerinin TCK.nun 245/1, 43. maddelerine uyan tek suç oluşturacağı gözetilmeden, sanıklar hakkında yazılı şekilde iki ayrı suçtan hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre;
2- Sanıklar hakkında zincirleme şeklinde işledikleri kredi kartının kötüye kullanılması suçuna ilişkin kurulan hükümlerde temel hürriyeti bağlayıcı ceza alt sınırdan tayin edilmesine karşın, hürriyeti bağlayıcı ceza yanında tayin olunan adli para cezasının farklı gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üstünde tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,
3- Hükümden sonra Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı ilamı ile bir kısım ibareleri iptal edilerek, Resmi Gazetede 24.11.2015 tarihinde yayımlanıp yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinde yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK.nun 321. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 25.01.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KISMİ KARŞI DÜŞÜNCE
İlamda belirtilen bozma gerekçelerinin dışında, sanıklar ... ve ...’ın müsnet suçu işlediklerine ilişkin delil bulunmaması nedeniyle beraatlerine karar verilmesi gerekçesiyle de kararın bozulması gerekirken, sadece ilamda yazılı gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi yerinde değildir. Şöyle ki;
Sanık ... aşamalardaki savunmalarında özetle; 20 yıllık arkadaşı ... ile kart sahibi ...’ın portakal bahçesi almak için yanına geldiklerini, kart sahibi ...’ın yakıt almak için şifresini bir kağıda yazarak kartı kendisine verdiğini, akşam Maraş’a gitmek için ayrıldıklarında ...’in kalsın demesi üzerine kartın kendisinde kaldığını, petrolden akaryakıt aldığını, ayrıca ameleye para ödemesi nedeniyle toplamda 2.000,00 TL nakit çektiğini, ...’le cep telefonu ile konuştuklarında çektiği paralar için fişleri kaybetmemesini, sorun olmayacağını söylediğini, hesapta 25.000,00 TL olmasına karşın ihtiyacı kadarını çektiğini, aksi durumda tamamını çekebileceğini, üç kez aramasına karşın gelmediklerini söylemiştir.
Sanık ... aşamalarda değişmeyen savunmalarında özetle; sanık ... ile birlikteliğinin olduğunu, olay tarihinde İbrahim’de kartları görünce sorduğunda, kartların iş yaptığı tüccara ait olduğunu, nakit olmaması nedeniyle kendisine verdiğini söylediğini, ...’in ATM’den para çekmeyi bilmemesi nedeniyle para çekmesi için kartı ve şifresi yazılı kağıdı kendisine verdiğini, 2.000,00 TL çekmesini istediğini, bir kezde çekemeyeceği için ayrı ayrı toplamda bu miktarı çektiğini, dekontlar ile para ve kartı İbrahim’e verdiğini, ayrıca ... Bankası ATM’sinden de 5,00 TL çektiklerini, kart sahibi ...’ı tanımadığını, suçlamayı kabul etmediğini söylemiştir.
Sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan açılan kamu davasında Mahkeme “mağdurun söz konusu kartları kendi rızası ile verdiğine ilişkin savunmasının aksine kartların zorla alındığına ilişkin her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delillerin bulunmadığı” gerekçesiyle beraatlerine karar verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 04.04.2006 tarih, 2006/3-35 E, 2006/97 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere “… ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.”
Tüm bu anlatılanlar, dosya kapsamı, sanık İbrahim’in aşamalardaki savunmalarında suça konu kartı kart sahibi ...’ın şifresini de kağıda yazarak rıza ile verdiğini söylemesi, diğer sanık ...’ın anlatımları, suça konu işlemlerin şifre ile yapılmış olması ile sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan açılan davada “mağdurun söz konusu kartları kendi rızası ile verdiğine ilişkin savunmasının aksine kartların zorla alındığına ilişkin” delil bulunamadığı belirtilerek beraat kararı verilmiş olması karşısında, sanıkların kart sahibi ...’ın rıza ve bilgisi dışında kartları kullanmak suretiyle haksız yarar sağladıklarına ilişkin somut, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle beraatlerine karar verilmesi yerine, yağma suçundan beraate ilişkin kararın gerekçesiyle de çelişir şekilde, dosya kapsamına uymayan yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması gerekçesiyle de kurulan hükmün bozulmasına karar verilmemesi yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 25.01.2016