1. Hukuk Dairesi 2010/1700 E. , 2010/2559 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ,YIKIM
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 9 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğunu, yapılan imar düzenlemesi ile davacıya ait yapının bir kısmının paydaşı olduğu taşınmaz içinde kaldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı, binanın...’a ait olduğunu belirterek husumet itirazında bulunmuş ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacı parseline olan taşkınlığının imar uygulaması ile oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve depo edilen yapı bedelinin davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, taşkınlığın imar uygulaması sonucunda meydana geldiği benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu yapının bir bölümünün 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde, bir bölümünün imar yolunda ve bir bölümünün de 7 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kaldığı anlaşılmaktadır.
9 parsel sayılı taşınmazın sicil kaydında, krokide A harfi ile gösterilen taşkın yapının davalıya ait olduğu yazılı olduğu gerekçesiyle onun hakkındaki dava kabul edilmiştir. Davalı savunmasında, her ne kadar sicil kaydında muhtesat şerhinde kendi adı yazılı ise de, bunun yanlış olduğunu belirtmiş ve eksiğin tamamlanması yolu ile getirtilen İzmir Narlıdere Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 09.07.2009 tarih ve 4685 sayılı yazısından ve 7 parsel sayılı taşınmazın dağıtım cetvelinde, taşkın olan binanın sicil kaydında belirtildiği şekilde davalıya ait olmadığı, 7 parsel sayılı taşınmazda imar uygulaması ile paydaş kılınan ...’a ait olduğu ve sicil kaydındaki yanlışlığın da giderilmesi gerektiği bildirilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davada elatmanın önlenmesi yanı sıra yıkım isteği de bulunduğuna göre, yıkılması istenen binanın maliklerinin tümünün davada davalı sıfatı ile yer alması zorunludur. Değinilen belediye yazısıyla da taşkın yapı ile davalının ilgisinin bulunmadığı, dava dışı kişilerin malik oldukları bildirildiğine göre, bu kişiler davada yer almadan neticeye gidilmiş olması doğru değildir. Esasen kabul tarzı itibariyle de, imar şuyûlandırmasından önce kadastral parselde inşa edilen yapı sebebiyle 3194 Sayılı Yasa’nın 18. maddesinde öngörülen kaim bedelden gerçek malikin yararlanacağı kuşkusuzdur. Oysa, gerek dağıtım cetvelinde ve gerekse ana binanın üzerinde olduğu parselde davalının mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı görüldüğü halde, kaim bedelin davalı olarak gösterilen ...’a ödenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
Bununla birlikte, taşkın yapının bir bölümünün 7 parselde kaldığı, bu parselin dava dışı malikleri bulunmakla beraber, hakim taşınmazdaki yapının diğer paydaşlarla bir ilgisi bulunmadığına göre, davanın hakim taşınmazın tüm paydaşlarına yöneltilmesine gerek bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, 7 parselin dağıtım cetvelinde binanın dava dışı ... ve...’a ait olduğunun şerh edilmiş olduğu ve yıkım isteği de bulunduğu gözetilerek, davada taraf olmayan yapı malikleri hakkında dava açılması için davacıya olanak tanınması, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, iddia ve savunma doğrultusunda gerekli değerlendirme yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,8.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.