
Esas No: 2016/9195
Karar No: 2020/5162
Karar Tarihi: 07.12.2020
Danıştay 4. Daire 2016/9195 Esas 2020/5162 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/9195
Karar No : 2020/5162
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. … - Av. ….
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
… Başkanlığı/…
İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, 2010/1 ayında işveren … Çimento AŞ (… Çimento AŞ) tarafından "ücret benzeri brüt" adı altında ödenen 134.794,00 TL tazminattan yapılan gelir vergisi kesintisinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesinin 1. bendinde “Ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımlar”ın gelir vergisinden istisna edildiğinin belirtildiği, bu nedenle işe başlatmama tazminatı ödemelerinin tamamının gelir vergisinden istisna olduğu hususunda kuşku bulunmadığı, ancak dava konusu olayda davacının iş akdinin feshinin Mahkeme kararı ile iptali ve bunun üzerine işverenin işe başlatmaması gibi bir durum ve işe başlatmama tazminatı şeklinde bir ödeme bulunmadığı görüldüğünden davacıya Ocak/2010 döneminde ödenen ücret, tazminat ve benzeri ödemeler üzerinden yapılan gelir vergisi tevkifatında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, söz konusu ödemenin işe başlatmama tazminatı olduğu, davalı idarenin savunmasında hatalar ile yanlış yönlendirmelerin bulunduğu ve gelir vergisi kesintisi yapılmasının kanuna aykırı olduğu belirtilerek kabule ilişkin Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin mevcut içtihata göre kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ücretin Tarifi” başlıklı 61. maddesinde, “Ücret, işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez…” hükmü yer almış olup, aynı Kanunun “Tazminat ve Yardımlarda” başlıklı 25. maddesinin 1 numaralı bendinde, ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımların gelir vergisinden müstesna olduğu öngörülmüştür.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde ise kimlerin tevkifat yapacağı belirtilmiş olup; 1. bendinde; “Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61. maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104. maddelere göre” tevkifat yapılacağı hükmü yer almıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının iş akdinin feshi üzerine işveren şirketle çalışanlar arasında imzalanan protokol gereği davacıya 2010 yılı Ocak ayında işveren … Çimento A.Ş. (… Çimento A.Ş) tarafından "Ücret Benzeri Brüt" adı altında ödenen 134.794,00-TL üzerinden yapılan 39.101,90-TL tutarlı kesintinin, Gelir Vergisi Kanunu'nun 25/1. maddesi hükmüne göre ödenen işsizlik tazminatı üzerinden vergi kesintisi yapılmaması gerektiği iddia edilerek yapılan düzeltme başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve kesintinin tahsil tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte iadesi istemiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda anılan Kanun maddesinde ücret veya farklı ad altında ödenip ücret niteliği taşıyan ödemelerin de tevkifata tabi olduğu belirtilmiştir. Dava konusu kesintinin ait olduğu tazminatın davacının çalıştığı … Çimento A.Ş adlı şirketin davacının iş akdinin tek taraflı fesih edilmesi nedeniyle işsiz kalan davacıya yasal zorunluluk olmadan aralarındaki protokol uyarınca işsizlik sebebiyle yardım amaçlı ödenmiş olup, işine son verilen kişiye yapılan ödemenin hizmet karşılığında yapılması da söz konusu olamayacağından, bu ödemenin ücret niteliği taşımadığı açıktır. Ücret niteliği taşımayan ve davacının işine son verilmesi nedeniyle yapılan ödemenin hangi ad altında yapıldığının vergisel açıdan bir önemi bulunmadığı gibi, kurumun yasal sorumluluğu ve zorunluluğu olmadan yapılmış olması da tevkifata tabi tutulmasını gerektiren bir durum değildir.
Buna göre ücret niteliği taşımayan ve 193 sayılı Kanun'un 25. maddesi uyarınca vergiden istisna edilen tazminat ödemesinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması gerektiğinden, aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulanmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 07/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Davacı tarafından, iş akdinin feshi üzerine işveren şirketle çalışanlar arasında imzalanan protokol gereği "Ücret Benzeri Brüt" adı altında yapılan 134.794,00-TL tutarlı ek ödeme üzerinden yapılan 39.101,90-TL tutarlı gelir vergisi kesintisinin iadesi istemiyle yapmış olduğu 09/03/2015 tarihli şikayet başvurusunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.
İşçi ile işverenin kendi aralarında bir anlaşma yapma yoluna giderek aralarındaki iş ilişkisini sonlandırmaları uygulamada ikale sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. İkale sözleşmesine ilişkin gerek 4857 sayılı İş Kanunu'nda gerekse de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda herhangi bir düzenleme yer almamakta, bu sözleşme türüne ilişkin uygulama daha çok Yargıtay tarafından verilen kararlarla şekillenmektedir.
Buna göre, ikale sözleşmesinde sözleşmenin amacı işçi ile işverenin anlaşarak ve özgürce belirleyecekleri koşullar çerçevesinde iş ilişkisini sonlandırmak olup, işçi ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı talebinde bulunmama, iş güvencesi kapsamında olsa bile işe iade davası açmama ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatı ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer haklarından vazgeçme karşılığında kayıplarını telafi edecek bir ödemenin yapılmasını, işveren ise işçi ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı, işe başlatmama tazminatı ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer hakları ödeme yükümlülüğü ve işe iade davası açılması yükünden kurtulmaktadır.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olarak belirlendiği; 2. maddesinde gelire giren kazanç ve iratların ticari kazançları, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlar olarak tadat edildiği; 25. maddesinin 1. bendinde; ölüm, sakatlık hastalık (Değişik ibare:16/06/2009-5904 S.K./1.madde) ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımların gelir vergisinden müstesna olduğu açıklanmıştır.
Aynı Kanunun 61. maddesinde, ücretin, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olduğu; ikinci fıkrasında, ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartıyla kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği, 94. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde de, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61. maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104. maddelere göre tevkifat yapılacağı öngörülmüştür.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre çalışanlara ücret, ödenek, tazminat veya başka bir ad altında yapılan ödemelerin ücret olduğu, yapılan ödemenin gelir vergisinden müstesna olması için 4857 sayılı İş Kanunu'nda tanımlanan tazminatlardan olması veya mahkeme kararına dayalı işe iade edilmeme tazminatı olması gerektiği, dolayısıyla davacıya "ek ödeme" adı altında ödenen tutarın ücret olarak kabulü gerektiği, bu değerlendirmelerden de görüleceği üzere bu durumun hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu ve söz konusu iddiaların ancak ilgili vergi kesintisine karşı süresi içerisinde açılacak bir davada dikkate alınabileceği anlaşılmıştır.
Öte yandan, anılan Kanunun 61. maddesine 7103 sayılı Kanunun 7. maddesiyle 21/03/2018 tarihinde eklenen 7. fıkrasında "Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar"ın ücret sayılacağı; yine anılan Kanunun 06/04/2018 tarihinde yürürlüğe giren geçici 89. maddesinde, 27/03/2018 tarihinden önce karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar üzerinden tevkif edilerek tahsil edilen gelir vergisinin, hizmet erbabının düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca red ve iade edileceği, bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere vazgeçilen davalarla ilgili olarak yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmeyeceği, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunan iade talepleriyle ilgili olarak bu madde hükmü uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıdaki mevzuat hükümlerinin ve dosyanın birlikte değerlendirilmesinden, davacıya "Ücret Benzeri Brüt" adı altında yapılan ek ödemenin ücret kapsamında gelir vergisine tabi olduğu, ancak olayda 27/03/2018 tarihinden önce karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında yapılan ek ödeme üzerinden yapılan kesintinin iadesi istemiyle düzeltme ve şikayet kapsamında yapılmış bir başvuru bulunduğundan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 89. maddesi kapsamında düzeltme ve şikayet başvurusunun kabulü ile ödenen vergilerin iadesi gerektiğinden davacının temyiz talebinin bu gerekçeyle kabulü gerektiği görüşüyle Dairemiz kararının gerekçesine katılmıyorum.