8. Hukuk Dairesi 2014/10657 E. , 2014/9940 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/04/2011
NUMARASI : 2009/101-2011/131
A.. T.. ile Hazine, S.. Ç.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil, tescil davasının kabulüne dair Tortum Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 21.04.2011 gün ve 101/131 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro çalışmaları sırasında eklemeli olarak 30-35 yıl süre ile zilyetliğinde bulunan bir kısım taşınmazın 125 ada 1 parsel sayılı taşınmaz kapsamında, bir kısmının da tescil harici alanda kaldığını açıklayarak bu kısımların adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, Meydanlar Köyü"nde 125 ada 1 sayılı parselde bulunan 18.04.2011 tarihli teknik bilirkişinin krokili raporunda B harfi ile gösterilen 4.919,74 m2 yüzölçümüne sahip taşınmazın tapusunun iptali ile, aynı raporda C harfi ile gösterilen 8509,63 m2 yüzölçümlü kısmın dere yatağı vasfının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; teknik bilirkişi raporunda C harfi ile gösterilen dava konusu yer: 25.01.2005 tarihinde “dere yatağı” olarak bırakılmış, iş bu ilk dava 20.07.2009 tarihinde açılmıştır. Dairemiz"in yerleşmiş uygulamalarına göre; tescil harici bırakıldığı tarihten itibaren makul süre içerisinde açılmış bulunan davalara bakılması ve tescil harici bırakıldığı tarihten geriye doğru kazanmayı sağlayan sürenin nazara alınması gerekmektedir. Somut olayda, dava konusu taşınmazın tescil harici bırakıldığı tarihten itibaren makul süre geçirildikten sonra açılmış bulunan dere yatağında kalan yerle ilgili iş bu davanın dinlenme olanağı yoktur. Tespit sonrası nedenler için ise tescil harici dere yatağı olarak bırakıldığı tarihten dava tarihine kadar yirmi yıllık kazanma süresi dolmadığından C harfi ile gösterilen taşınmaza yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
Dava konusu 125 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, kadastro çalışmalarında, senetsizden, “ham toprak” niteliğiyle 6341,47 m2 yüzölçümlü olarak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu açıklanarak 25.01.2005 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, 19.05.2005 tarihinde kesinleşen tutanağa istinaden tapu kaydı oluşmuştur.
Mahallinde yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar: dava konusu taşınmazın davacı tarafından 1982 yılında Süleyman Güney’den satın ve devralındığını, önceleri sebze ekerek, daha sonra otunu biçmek suretiyle zilyet ettiğini, bitişiğindeki dereye yakın kısmının davacı tarafından eğiminin düşürülüp, selden korunması amacıyla da doldurulduğunu, bu kısımların altının esasında çayırlık olduğunu açıklamışlardır. Ziraatçı uzman bilirkişi ise 125 ada 1 parselin içinde bir kısmın taş temizliğinin yapıldığını, dereye bitişik konumda olup üzerinde bölgeye has çayırlıklarda yayılım gösteren bitkilerin olduğunu, biçilme kabiliyeti olan doğal çayır otu vasfında bitki örtüsünün bulunduğunu, dereye yakın bölgesinde davacı tarafından dolgu yapılarak arazi taşkınlarından etkilenmemek için yükseltilerek eğiminin azaltılmaya çalışıldığını, bu nitelikteki taşınmazın toprak işlemeli tarım için uygun arazi olup sulu çayır vasfında olduğunu bildirmiştir.
Dava konusu taşınmaz, 125 ada 1 sayılı parsel altında ham toprak niteliğinde Hazine adına yazılmış ise de, bitişiğinde dere yatağı olarak tescil harici bırakılan kısım ile “Sokturuk Deresi” ismiyle maruf dere bulunmaktadır. Kural olarak, dere yatakları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Bilindiği üzere aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin ve dolgu yapılan kısımların kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya yoluyla kazanılmaları mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan ve dolgu yapılmayan bir yerin koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılmaları olanaklıdır. Ne var ki, dava konusu taşınmazın Sokturuk Deresi yatağından kazanılıp kazanılmadığı ve etki alanında kalıp kalmadığı ve dolgu yapılan kısmın yüzölçümü jeolog ve fen bilirkişiler marifetiyle araştırılmamıştır. Ayrıca, dosya kapsamından tespit edilen niteliğine göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, muhtaç ise imar-ihyanın nasıl, ne şekilde ve ne zaman başlayıp bitirildiği usulüne uygun bir biçimde belirlenmemiştir. Taşınmazın niteliğinin belirlenmesi bakımından hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır. O halde; tespit tarihinden geriye doğru en az 20-30 yıl öncesine ait (1975-1985 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı"ndan, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise, İl Kadastro Müdürlüğü"nden, getirtilerek dosyaya eklenmesi, yeniden yapılacak keşifte uzman bilirkişi, jeodezi ve fotogrametri uzmanı mühendis, jeolog bilirkişi, teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla açıklanan hava fotoğrafları, Kadastro Müdürlüğü"nden getirtilecek paftalar ve dayanak belgelerinin keşifte uygulanması, hava fotoğraflarının çekildikleri, Kadastro Müdürlüğü"nden gelen paftaların ise, düzenlendikleri (1975-1985 yılları arasında düzenlenen paftalar olacak) tarihlere göre dava konusu taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, sınırında bulunan derelerin aktif yatağında ya da etki alanında olup olmadığı, dere yatağına ve etki alanına tecavüzün bulunup bulunmadığı, imar-ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı veya hangi nitelikte bulundukları konusunda uzman bilirkişilerden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK"nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, davacı ile bayisinin hangi tarihte taşınmazın imar ve ihyasına başladıkları, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri ve hangi tarihte imar ve ihyanın tamamlandığı konularında yerel bilirkişi ve tanıkların bilgilerine başvurularak belirlenmesi, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten tespit tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolup dolmadığının hesaplanması, daha önce götürülmeyen başka bir uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenerek yukarıdaki açıklamalarda göz önünde tutularak kendilerinden gerekçeli, denetime açık, karşılaştırmalı rapor istenmesi, yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki bulunduğu takdirde HMK"nun 261. maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle aykırılığın giderilmesi, dava konusu alanda ıslah çalışmasının yapılıp yapılmadığının DSİ Genel Müdürlüğü"nden sorulup belirlenmesi gerekirken Mahkemece, yukarıda yazılı araştırma ve incelemeler yapılmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.