Esas No: 2018/1087
Karar No: 2021/1311
Karar Tarihi: 02.11.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/1087 Esas 2021/1311 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Düzce İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; 01.07.1981 tarihinde çalışmaya başlayan müvekkilinin 5092 gün 506 sayılı Kanuna tabi hizmeti ile 10 yıl 4 ay 18 gün de Bağ-Kur hizmeti bulunduğunu, 28.06.2013 tarihinde yaşlılık aylığı bağlanması için yaptığı başvurunun 04.12.2014 tarihli ve 17908752 sayılı yazı ile Bağ-Kur hizmetlerinden dolayı prim borcu olduğu gerekçesiyle reddedildiğini, Kuruma 01.01.1987 - 22.05.2001 tarihleri arasındaki Bağ-Kur hizmeti nedeniyle prim borcu bulunmamasına karşın 22.05.2001 tarihinden sonraki hizmetleri için 59.890,72TL prim borcu çıkarıldığını, 2829 sayılı Kanuna göre hizmet birleştirilmesinin amacının hizmetlerin zayi olmasını önlemek olduğunu ileri sürerek müvekkiline 22.05.2001 tarihinden sonraki Bağ-Kur hizmetleri nazara alınmaksızın 28.06.2013 tarihli tahsis istemini takip eden aybaşı olan 01.07.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına ve Kurumun aksi yöndeki işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için sigortalıların tahsis talep tarihinde prim borcu bulunmaması gerektiğini, bu durumun davacıya 04.12.2014 tarih ve 17708752 sayılı yazı ile bildirildiğini ileri sürerek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Düzce İş Mahkemesinin 03.12.2015 tarihli ve 2014/1195 E., 2015/1061 K. sayılı kararı ile; bilirkişi raporunda 28.06.1967 tarihinde doğan ve sigortalılık başlangıcı 18 yaşını doldurduğu 28.06.1985 tarihi olarak kabul edilen davacının yaşlılık aylığına hak kazanabilmesi için 25 yıllık sigortalılık süresi, 49 yaş ve en az 5300 prim ödeme gün sayısı gerektiği, davacının aylık bağlanması için gerekli koşullarının tümünün gerçekleştiği 28.06.2016 tarihini takip eden aybaşı olan 01.07.2016 tarihinden itibaren aylığa hak kazanacağının belirtildiği, davacı vekilinin 23.10.2015 tarihli rapora itiraz dilekçesi değerlendirilerek Kurum tarafından yayımlanan 2011/58 sayılı Genelge uyarınca 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesine göre davacının ilk işe giriş tarihine göre 25 yıl sigortalılık süresi, 46 yaş ve 5075 gün prim sayısı şartlarını taşıdığı, davalı Kurumun da 49 yaş şartını uygulamayarak 01.06.2015 tarihi itibariyle davacıya aylık bağladığı gözetildiğinde tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.07.2013 tarihinden itibaren aylığa hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Düzce İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararını davalı ... vekili süresinde temyiz etmiştir.
8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.04.2017 tarihli ve 2016/4070 E., 2017/3659 K. sayılı kararı ile; “..Davaya konu somut olayda, davacının 28.06.2013 tarihli tahsis talebinde bulunduğu, 22.05.2001 tarihi sonrasına ilişkin Bağ-Kur sigortalılığından prim borcu bulunması nedeniyle talebinin reddedildiği, 22.05.2001 tarihi sonrasına ilişkin zorunlu Bağ-Kur sigortalılık süreleri dikkate alınmadan 01.07.2013 tarihinden itibaren 506 sayılı yasa kapsamında aylık bağlanması için işbu davanın açıldığı, yargılama sırasında yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın Geçici 63. maddesi gereği söz konusu sigortalılığın durdurularak 2829 sayılı yasa kapsamında, 01.07.1981 - 30.09.2012 tarihleri arası (5090 gün) 506 sayılı yasa, 01.01.1987 - 19.04.1988 ve 23.05.2001 - 31.12.2001 tarihleri arası (686 gün) 1479 sayılı yasa, 28.02.2001 - 22.02.2001 tarihleri arası (84 gün) 2926 sayılı yasa kapsamına göre toplam 5860 gün üzerinden 506 sayılı Yasa kapsamında 01.07.2015 tarihinden itibaren aylık bağlandığı, Mahkemece, davalı Kurum ile yapılan yazışma ve mevzuat kapsamında sigorta başlangıç tarihi (01.07.1981) dikkate alınarak tahsis talep tarihinde 25 yıl 46 yaş ve 5075 gün şartlarını taşıdığından bahisle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmış ise de, söz konusu hüküm yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Davacı 28.06.1967 doğumlu olup sigortalılığın başladığı 01.07.1981 tarihinde henüz 18 yaşını doldurmadığı sabittir. Mahkeme gerekçesinde, Kurum genelgesinde, davacının 18 yaşından önceki sürelerdeki sigortalı olması halinde sigorta başlangıç tarihinin önceki tarih olarak esas alınacağı hususuna yer verilmiş ise de; aslen, normlar hiyerarşisi gereği genelgenin kanuna aykırı olamayacağı, 506 sayılı Yasanın 60/G maddesinde yer alan hükümde “18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir.” düzenlemesinin açık olduğu, aynı Yasanın Geçici 54. maddesi uyarınca 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmayan davacı sigortalının; 18 yaşını ikmal ettiği tarihten önceki sürelerdeki sigortalılığının başlangıcının 18 yaşını doldurduğu tarih olan 28.06.1985 tarihi olarak kabul edilip bu tarihe göre gerekli 25 yıl 49 yaş 5300 gün şartlarının yerine geldiği tarih (28.06.2016) dikkate alındığında, davacının 28.06.2013 tarihli tahsis talebine göre aylık bağlanmaması gerektiği belirgindir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bozma sonrası dosyanın tevzi edildiği Düzce 2. İş Mahkemesinin 15.02.2018 tarihli ve 2017/303 E., 2018/81 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; 2011/58 sayılı Genelgenin iptal edilmediği ve hâlen yürürlükte olduğu, Kurumca tüm hak sahiplerine aynı şekilde uygulandığı, Genelgede konuyu somutlaştırmak adına verilen örneğin davacının somut durumu ile örtüştüğü, davalı Kurumun 2011/58 sayılı Genelgenin Kanuna aykırı olduğu ve uygulanamayacağı yönünde itirazının bulunmadığı, Kanun ile Genelge uyuşmasa da davacının kendisine hak tanıyan iki hukuk normundan istediğine dayanarak talepte bulunma hakkına sahip olduğu, 4447 sayılı Kanun ile 506 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 81. maddeye göre yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarının kademelendirildiği ve 01.04.1981 tarihine göre 18 yaş ile ilgili sınırlamanın sadece 506 sayılı Kanun’un 60. maddesini kapsadığı, bu nedenle Geçici 81. maddeye göre aylığa hak kazanma koşullarının belirlenmesinde 18 yaş uygulamasına bakılmazsızın sigortalıların durumlarının değerlendirilmesinin kanunun özüne, hukuka ve hakkaniyete uygun olduğu, aksi hâlde aynı tarihte işe başlamış biri 17, diğeri 19 yaşında iki kişinin haklarında farklılıklar olacağı, Kurumun 49 yaş şartını beklemeyerek davacının 2015 yılında yapmış olduğu tahsis talebini anılan Genelgenin hükümlerine dayanarak kabul ettiği, Kurumun 26.11.2015 havale tarihli yazısında tahsis talep tarihi itibariyle Bağ-Kur prim borcu bulunmamış olsaydı davacının talebini kabul edeceklerini bildirdiği, Genelge hükümleri çerçevesinde değerlendirildiğinde tahsis talep tarihi itibariyle davacının yaşlılık aylığı şartlarını sağladığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 28.06.1967 doğumlu ve hizmet döküm cetveline göre ilk defa 01.07.1981 tarihinde tüm sigorta kollarına tabi prim ödemesi bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmayan davacının, 506 sayılı Kanun’un 60/G maddesi ve 2011/58 sayılı Kurum Genelgesi dikkate alındığında yaşlılık aylığı şartları belirlenirken sigorta başlangıcının 01.07.1981 tarihi mi yoksa 18 yaşını doldurduğu 28.06.1985 tarihi olarak mı alınması gerektiği; buradan varılacak sonuca göre 28.06.2013 tarihli tahsis talebine istinaden 01.07.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bu hak bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo–ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır (Arıcı Kadir, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s. 95). Diğer bir ifadeyle sosyal güvenlik hakkı ortaya çıkabilecek sosyal riskleri önlemeyi amaçlar.
13. Sosyal güvenlik hakkı içerisinde malullük, yaşlılık ve ölüm ise insanın kaçınamayacağı sosyal risklerden bazılarıdır. Bu risklerden bireylerin korunması için malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları düzenlenmiştir.
14. Bununla birlikte bireylerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından yararlanması kanun ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Bu koşullardan biri de kişinin belirli bir süre sigortalı olması diğer bir ifadeyle sigortalılık süresidir.
15. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) Geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20"inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun)’dur.
16. 5510 sayılı Kanun’un Geçici 7. maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun"un 108. maddesine göre, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir".
17. Yaşlılık aylığına hak kazanmak için geçmesi gerekli sigortalılık süresinin başlangıcı ise 506 sayılı Kanun’un 108. maddesi uyarınca sigortalının sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih, bitimi ise sigortalının tahsis yapılması için Kuruma başvurduğu tarihtir. Ancak 06.03.1981 tarihli 2422 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile 506 sayılı Kanun 60. maddesinde yapılan değişiklik ile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları açısından sigortalılık süresinin en erken 18 yaşın doldurulması ile başlayacağı kabul edilmiştir.
18. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Yaşlılık aylığından yararlanma şartları”nı düzenleyen 60. maddesinin “G” bendinde “Bu maddenin uygulanmasında: 18 yaşından önce Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
19. Diğer taraftan 506 sayılı Kanun’un Geçici 54. maddesinde “01/04/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60 ıncı maddenin (G) fıkrası hükmü uygulanmaz” yönündeki hüküm ile 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar istisna tutulmuştur.
20. Sonuç itibariyle 01.04.1981 tarihinden sonra çalışmaya başlayanlar yönünden 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığına hak kazanılabilmesi için geçmesi gerekli sigortalılık süresinin başlangıcı Kanun’un 60. maddesinin “G” bendi uyarınca en erken 18 yaşının doldurulduğu tarih olacaktır. Sigortalının 18 yaşından önce çalışması var ise sigorta başlangıç tarihi 18 yaşını doldurduğu tarihten itibaren başlayacak, 18 yaşından önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri ise prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilecektir.
21. 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un (2829 sayılı Kanun) 6.maddesinde, “Kurumlardan herhangi birine ilk defa sigortalı olunan tarih, sigortalılık süresinin başlama tarihidir.
Şu kadar ki; emeklilik veya yaşlılık aylığına hak kazanılıp kazanılmadığının tespitinde, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa 1425 sayılı Kanunla eklenen ek 7 nci madde kapsamına girenler hariç, 18 yaşından önce kurumlardan herhangi birine sigortalı olanların sigortalılık sürelerinin başlama tarihi, 18 yaşını doldurdukları tarih kabul edilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
22. Ayrıca 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun"da uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi 38. maddede “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, mülga 2/6/1949 tarihli ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanununa, mülga 4/2/1957 tarihli ve 6900 sayılı Malûliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Hakkında Kanuna, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.
Aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınan sigortalılık süreleri, sigortalılığın başlangıç tarihi ile sigortalının aylık bağlanması için yazılı istekte bulunduğu, aylık bağlanması için istekte bulunmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasında geçen süredir. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılar bakımından sigortalılık süresi; sigortalılığın başlangıç tarihi ile 48 inci maddeye göre yetkili makamdan emekliye sevk onayının alınarak görevi ile ilişiğinin kesildiği ayın son günü arasında geçen süredir.
Vazife malûllüğü aylığı almakta iken, çalışmaya başlamaları nedeniyle haklarında uzun vadeli sigorta hükümleri uygulananlar için malûllük, yaşlılık ve ölüm aylığı bağlanmasında veya toptan ödeme yapılmasında esas alınacak sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ve prime esas kazancın hesaplanmasında, vazife malûllüğü aylığı bağlandığı tarihten önceki süreler dikkate alınmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
23. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 108. maddesi ile 2829 sayılı Kanun’un 6. maddesi ve 5510 sayılı Kanun"un 38. maddesi değerlendirildiğinde sigorta başlangıcının yaşlılık aylığından yararlanma şartları arasında yer alan “sigortalılık süresini” doğrudan etkilediği görülmektedir.
24. Yaşlılık aylığı bağlanma koşulları arasında sayılan prim ödeme gün sayısı ise sigortalının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak geçen sürelere ait gün sayısını ifade eder. Bu durumda sigortalıya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için Kanun’da belirtilen gün kadar malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödenmiş olması gerekmektedir.
25. Yaşlılık aylığı ile ilgili yasal düzenlemeye bakıldığında ise; yukarıda belirtildiği üzere 5510 sayılı Kanun"un Geçici 7. maddesinin 1. fıkrası hükmü gereğince uygulanması gereken ve 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun"un Geçici 81. maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki “sigortalılık süresi”nin kaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.
26. Buna göre, Geçici 81. maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun"un yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.
27. 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesinin (B) bendi ile maddenin (A) bendindeki şartları taşımayan sigortalılar yönünden 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak kademeli bir sistem benimsenmiştir. Bu nedenle 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının olup oluşmadığı belirlenecektir.
28. Öte yandan Sosyal Güvenlik Kurumu 22.07.2011 tarihinde “Kanuna Göre 4/1-(a) ve 4/1-(b) Kapsamındaki Sigortalıların Tahsis İşlemleri” konulu 2011/58 sayılı Genelgeyi yayımlayarak tahsisler yönünden uygulamasını belirlemiştir. Genelgenin “Tahsis Mevzuatına İlişkin Hükümler - Temel Tahsis Kavramları” başlıklı 1. kısmında yer alan “18 yaşın altında geçen hizmetler” başlıklı 1.1.3. maddesinde,
“Kanuna göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında, 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık sürelerinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başladığı kabul edilecektir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilecektir.
Kanunun geçici 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, 506 sayılı Kanuna göre 1/4/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında, Kanunun 38 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki sigortalılık süresinin 18 yaşın doldurulduğu tarihten başlayacağına ilişkin hükmünün uygulanmayacağı öngörülmüştür. Buna göre, 4/1-(a) sigortalılarının, sigortalılık süresinin başlangıcı;
1/4/1981 tarihinden önce ise yaşa bakılmaksızın sigortalılık süresinin başlangıç tarihi,
1/4/1981 (dahil) tarihinden sonra ise 18 yaşın doldurulduğu tarih,
olarak dikkate alınacaktır. Ancak, 18 yaş öncesinde geçen çalışma süreleri prim ödeme gün sayısına ilave edilecektir. Bu durum, Kanunun yürürlük tarihinden önce sigortalı olan 4/1-(a) sigortalıları için yalnızca yaşlılık aylığı bağlanmasında geçerli olup, malullük ve ölüm aylıklarında uygulanmayacaktır.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun Kanunla mülga 60 ncı maddesinin (G) fıkrası, “Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.” hükmüne amir olup, söz konusu fıkra, 1/4/1981 tarihinde 2422 sayılı Kanunla 506 sayılı Kanuna eklenmiştir. Yine aynı Kanunla 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 54 üncü maddede, 1/4/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60 ıncı maddenin (G) fıkrası hükmünün uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 4447 sayılı Kanunla 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 81 inci maddeye göre yaşlılık aylığına hak kazanma koşulları kademelendirilmiş ve 1/4/1981 tarihine göre 18 yaş ile ilgili sınırlamanın sadece 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesini kapsadığı, bu nedenle geçici 81 inci maddeye göre aylığa hak kazanma koşullarının belirlenmesinde 18 yaş uygulamasına bakılmayacağı talimatlandırılmış olmasına rağmen uygulamada ünitelerce farklı işlemlerin yapıldığı anlaşılmıştır.
Sigortalıların 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesine göre aylığa hak kazanma koşullarının belirlenmesinde 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın, ilk işe giriş tarihine göre yaş, prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresi koşulları tespit edilecektir. Söz konusu koşullardan sigortalılık süresi koşulunun tahsis talep tarihinde yerine gelip gelmediği incelenirken ise, 18 yaş uygulamasına bakılacaktır.
Örnek : 10/1/1969 doğum tarihli kadın sigortalı 17 yaşında iken 20/3/1986 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başlamıştır. Sigortalının 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin (B) bendine göre aylığa hak kazanma koşulları 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın 20/3/1986 tarihli girişine göre 20 yıl, 42 yaş, 5075 gün olarak tespit edilmiştir. Sigortalı tahsis talebinde bulunduğu zaman bu şartlardan 20 yıllık sigortalılık süresi şartının yerine gelip gelmediğinin tespitinde sigortalının 18 yaşını doldurduğu 10/1/1987 tarihi sigortalılık başlangıç tarihi olarak dikkate alınacak ve 20 yıllık sigortalılık süre şartı bu tarihe göre belirlenecektir. Dolayısıyla, sigortalılık süresi 10/1/2007 tarihinde dolacaktır.” açıklamaları yer almaktadır.
29. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (2709 sayılı Anayasa/Anayasa) 11. maddesi; “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” şeklinde düzenlenmiş olup bu madde ile Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulanmıştır.
30. Hâkimler, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler (Anayasa m. 138/1). Hâkim, hukuk kurallarını bu sıraya göre uygular; bunu yaparken, kendisinden daha üstün olan hukuk kuralına aykırı olan hukuk kuralını uygulamamakla ödevlidir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, C:II, s.1927).
31. Nitekim Anayasa, bir devletin en yüksek hukuk kuralı olup, normlar hiyerarşisinde en üst sırada bulunmaktadır (Gözübüyük, A. Şeref: Anayasa Hukuku, Ankara, 2010, s.10 ; Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2018, s.11).
32. Normlar hiyerarşisi, hukuk normlarının derece ve kuvvetini belirlemekte ve bir hukuk düzeninde var olan normların çokluğu anlamına gelmektedir. Hukuk sistemimizde anayasa, kanun, yönetmelik ve adsız düzenleyici işlemlerden oluşan birden çok norm bulunmakta olup, bu normlar farklı kademelerde yer almakta, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Anayasalar ülkelerin temel hukukî metinleri olarak ele alınmakta, buna istinaden kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, yönetmelikler ve benzeri isimler altında hukukî metinler çıkarılmaktadır. Ayrıca son yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin de normlar hiyerarşisinde yerini aldığını söyleyebiliriz.
33. Normlar hiyerarşisinde bir alt norm üst norma aykırılık teşkil etmemeli, üst normun kendisine verdiği hukukî sınırların dışına çıkmamalıdır. Hukuk normları arasında var olan hiyerarşinin anayasal ölçüler içerisinde temin edilmesi hususu hukuk devleti açısından da önem taşımaktadır.
34. Nitekim HGK"nın 15.10.2019 tarihli ve 2015/21-3362 E., 2019/1067 K. ile 25.02.2021 tarihli ve 2017/10-284 E., 2021/160 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere normlar hiyerarşisinin benimsendiği sistemimizde, kanuna aykırı düzenlenen genelgenin uygulanma alanı bulması hukukî değildir.
35. Somut olayda 28.06.1967 doğumlu davacının hizmet döküm cetveline göre ilk defa 01.07.1981 tarihinde tüm sigorta kollarına tabi prim ödemesi bulunduğu, 28.06.2013 tarihli ve 10857746 sayılı tahsis talebinin 04.12.2014 tarihli ve 1770875 sayılı Kurum yazısı ile Bağ-Kur hizmetinden dolayı prim borcu bulunması nedeniyle reddedildiği, 22.05.2001 tarihinden sonraki Bağ-Kur süreleri dikkate alınmadan 28.06.2013 tarihli tahsis talebine istinaden 01.07.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması istemi ile eldeki davanın açıldığı, yargılama sırasında yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un Geçici 63. maddesi gereği 31.12.2001 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığı durdurularak, 2829 sayılı Kanuna göre; 5090 gün 506 sayılı Kanun kapsamında hizmeti, 84 gün 2926 sayılı Kanun kapsamında hizmeti, 686 gün 1479 sayılı Kanun kapamında hizmeti birleştirilerek 28.05.2015 tarihli tahsis talebine istinaden 01.06.2015 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
36. Kurumun 22.07.2011 tarihli 2011/58 sayılı Genelgesinin 1. Kısmında yer alan “18 yaşın altında geçen hizmetler” başlıklı 1.1.3. maddesinde, “ .. Sigortalıların 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesine göre aylığa hak kazanma koşullarının belirlenmesinde 18 yaş uygulamasına bakılmaksızın, ilk işe giriş tarihine göre yaş, prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresi koşulları tespit edilecektir..” yönünde hüküm bulunmakta ise de Kurum bu görüş ve yaklaşımının 506 sayılı Kanun’un 60. maddesinin “G” bendi ile Geçici 54. maddesindeki düzenlemelere aykırı olduğu belirgin olmakla, normlar hiyerarşisinin benimsendiği hukuk sistemimizde kanuna aykırı genelgelerin uygulanma alanı bulunmayacağından 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddenin (B) bendinin uygulamasında 23.05.2002 tarihi itibarıyla sigortalılık süresi hesaplanırken 18 yaşın altındaki fiilen çalışmaya başlanılan gün yerine 18 yaşın doldurulduğu tarihin esas alınması ve buna göre sigortalılık süresi ve yaşlılık aylığı koşullarının belirlenmesi gerekmektedir.
37. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre; Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere 28.06.1967 doğumlu olup sigortalılığın başladığı 01.07.1981 tarihinde henüz 18 yaşını doldurmadığı sabit olan davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 506 sayılı Kanun’un 60. maddesinin “G” bendi ile Geçici 54. maddesi gereği 18 yaşını doldurduğu tarih olan 28.06.1985 tarihi olarak kabul edildiğinde, 23.05.2002 tarihinde 16 yıl 10 ay 25 gün sigortalılık süresi bulunan davacının 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesinin B bendinin (f) alt bendine göre 25 yıllık sigortalılık süresi ile 49 yaşını doldurması ve 5300 gün malüllük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunması şartı ile yaşlık aylığından yararlanabileceği, davacının anılan bentte sayılan prim ödeme gün sayısı ile sigortalılık süresi şartlarını sağlamakla birlikte 49 yaşını 28.06.2016 tarihinde dolduracağı dikkate alındığında, 28.06.2013 tarihli tahsis talebine göre aylık bağlanmasına hak kazanamadığı anlaşılmaktadır.
38. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
39. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 02.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.