Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/8482
Karar No: 2016/12464

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/8482 Esas 2016/12464 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2015/8482 E.  ,  2016/12464 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve ihbar olunan Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili dava dilekçesi ile, Orman Yönetimince açılan dava sonunda.... mah.175 ada, 6, 187 ada 8 ve 191 ada 2 ve 3 sayılı taşınmazların yörede 1947 yılında yapılıp 1948 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığından bahisle tapusunun iptaline, orman niteliğiyle Hazine adına tesciline dair 06/06/2006 tarih ve 1999/110 E. - 2006/107 K. sayılı kararın verildiğini ve kesinleştiğini, zeytin ağaçlı tarla ve zeytinlik olarak müvekkillerinin murisi ... ve ... adına tapularının verildiğini, tüm bu uygulamalar sırasında orman kadastrosuyla ilgili tapu kaydında bir işlem bulunmadığını, aksi taktirde bu yerlerle ilgili ne alım satım ne de kişilerin adlarına parselleme işlemlerinin gerçekleşemeyeceğini bu yerlerin müvekkillerinin murislerine tapulamayla geçtiğini aleni ve Devletin güvencesi altında ki tapu kaydının da halen dahi temiz olup, üzerinde hiçbir kısıtlılık şerhi bulunmadığı için her türlü tasarrufa açık ve müsait olduğunu, yapılan orman tahdit haritası uygulaması ve tapu iptallerinin neden bu kadar çok geciktirilip, 50 yıldan fazla sürede gerçekleştiğini, nitekim Yargıtay Büyük İçtihadı Genel Kurulunun 22/03/1999 tarihli 1993/5 E.- 1999/1 K. sayılı içtihatlarının da bulunduğunu, davacıların fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 80.000.00.-TL tazminatın yasal faizi ile birlikte hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 20.10.2011 tarih ve 2011/6485-11894 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Yörede 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre 1968 yılında yapılıp 19.08.1968 ilâ 19.10.1968 tarihleri arasında ilân edilen kadastroda ... mahallesi 175 ada 6 sayılı parsel 15310 m² yüzölçümünde zeytin ağaçlı tarla niteliğiyle, Nisan 1946 tarih 8 numaralı sicilden gelen Mayıs 1946 tarih 3 nolu tapu kaydı ile ... ve ...,
    187 ada 8 sayılı parsel 11476 m² zeytin ağaçlı tarla niteliğiyle Nisan 1946 tarihi 21 ve 22 numaralı sicillerden gelen Mayıs 1946 tarih 4 ve Mayıs 1946 tarih 5 numaralı tapu kayıtları ile .... ve ...,
    ... mahallesi 191 ada 2 sayılı parsel 9742 m² yüzölçümünde 15 zeytin ağaçlı tarla niteliğiyle Mayıs 1946 tarih 5 numaralı tapu kaydı ile ...
    Aynı mahalle 191 ada 3 sayılı parsel 1607 m² yüzölçmünde zeytin ağaçlı tarla niteliğiyle Mayıs 1946 tarih 3 sıra numaralı tapu kaydı ile ... ve ... adlarına tesbitleri hükmen kesinleşerek tapuya kayıt edilmiştir.
    ... Kadastro Mahkemesinin 30.04.2002 gün ve 2001/1-2 sayılı dosyasında; davacı: ... ve ... 14.07.1993 günlü dilekçeleriyle davalı ... Yönetimi aleyhine,...mahallesi 175 ada 6, 193 ada 11, 191 ada 2, 191 ada 3, 187 ada 8 sayılı parsellerin 95 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca orman sınırları içine alınıp buna ilişkin komisyon kararlarının 24.02.1993 tarihinde ilan edildiği, tapu ile malik oldukları 50 yıldır aralıksız zilyet ettikleri ... ayrımında bulunan zeytinli tarla nitelikli taşınmazlarının orman niteliği taşımadığı, orman olarak sınırlandırmalarının iptali istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan araştırma sonunda çekişmeli taşınmazların 1947 yılı orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, sonraki aplikasyon işleminde bu sınırlara uyulmasa da, halen orman sınırları içinde aplike edildiğinin belirlendiği, tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle davanın reddine ve Kadastro Kanununun 22/son maddesi uyarınca kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kalan dava konusu... mahallesi ... mevkii 191 ada 3, 175 ada 6, 193 ada 11, 191 ada 2 ve 187 ada 8 sayılı parsellere ilişkin kayıt ve belgelerin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılmasına karar verilmiş, karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25.09.2003 gün ve 2003/4679 E. - 5954 K. sayılı kararı ile hüküm fıkrasının ikinci fıkrasında yer alan “Kadastro Kanununun 22/son maddesi uyarınca kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan dava konusu .... mahallesi, .... mevkii 191 ada 3, 175 ada 6, 193 ada 11, 191 ada 2 ve 187 ada 8 sayılı parsellere ait kayıt ve belgelerin olduğu gibi tapu sicil müdürlüğüne aktarılmasına” cümlesinin kaldırılarak bunun yerine "Çekişmeli ... mahallesi İ... mevkii 191 ada 3, 175 ada 6, 193 ada 11, 191 ada 2, 187 ada 8 sayılı parselerin etrafındaki sınırlaması itirazsız kesinleşmiş orman alanları ile birlikte orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline" cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün HUMK"nın 438/7. maddesi uyarınca düzeltilmiş şekliyle onanmasına karar verilmiş, davacı tarafın karar düzeltme istemi de dairenin 02.04.2004 gün ve 2004/4340 E. - 7080 K. sayılı kararı ile red edildikten sonra kesinleşmiştir.
    ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.06.2006 gün ve 1999/110-107 sayılı dosyasında da; davacı ... Yönetimi tarafından davalı sıfatıyla ... aleyhine, ... mahallesi 175 ada 6, 187 ada 8, 191 ada 2 ve 3 sayılı parsellerin kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı iddiasıyla, tapu kaydının iptali ve adına tescili, davalı gerçek kişilerin el atmasının önlenmesi istemiyle dava açılmış, mahkemece kadastro mahkemesinin 2001/1 Esasına kayıtlı dava dosyasında parselin orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline ilişkin hükmün kesinleştiği gerekçesiyle, tapu tescil istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalıların el atmasının önlenmesine karar verilmiş, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20.03.2007 gün ve 2007/1582 E. - 3541 K. sayılı kararı ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretine ilişkin olarak yapılan düzeltmeyle birlikte onanmış, davalı ....ve ..."in karar düzeltme istemi de Dairenin 04.12.2007 gün ve 2007/12208 E. - 15723 K. sayılı kararı ile red edildikten sonra kesinleşmiştir.
    ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.03.2009 gün ve 2008/1-46 sayılı dosyasında; davacı ..., ..., ..., ... 31.12.2007 tarihli dilekçeyle davalı Hazine aleyhine, ... mahallesi 175 ada 6, 187 ada 8, 191 ada 2 ve 3 sayılı parsellerin, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı iddiasıyla tapu kayıtlarının iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tesciline ilişkin kararların kesinleştiği, asliye hukuk mahkemesinin 06.06.2006 gün ve 1999/110-107 Esaslı dosyasında açıklandığı gibi, tapusu iptal edilen müvekkillerine ait taşınmazın üzerinde zeytin ağaçları bulunduğu, bu yüzden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bu zeytin ağaçlarının bedeli olan 34.000,00.-TL."nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle dava açmış, mahkemenin taşınmazların kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, bu nedenle tapu kayıtlarının hukukî değerini yitirdiği, bu nedenle değer verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararı, davacılar tarafından temyiz edilmiş, hüküm Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 13.04.2010 gün ve 2010/3933 - 6584 sayılı kararı ile taşınmaz üzerinde iyi niyetle yetiştirilen ağaçların Hazine tarafından karşılıksız elde edilmesinin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılık ilkesine aykırılık
    teşkil ettiği dolayısıyla davacıların muhik bir tazminat istem hakkının bulunduğu gerekçesiyle bozulmuş, Hazine vekilinin karar düzeltme istemi 18.01.2011 gün ve 2010/19089-251 sayılı kararı ile red edilmiş, getirtilen dosya aslı incelendiğinde, dosya üzerinde daha sonra bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.
    Her ne kadar mahkemece, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Hazine sorumluysa da, davanın tapu kaydının iptali nedeniyle doğan zararın tazminine ilişkin olduğu, Orman Yönetimince yapılan orman tahdidinde Orman Kanununun 10 ve 11. maddeleri gereğine yasal yükümlülükler yerine getirilmiş olup yapılan ilanın tebliğ hükmünde olduğu, orman tahdidine itiraz edilmeksizin kesinleştiği, davacıların ise 1947 yılında orman olarak sınırlandırılan ancak tapu kütüğüne bu konuda şerh düşülmeyen taşınmazı önceki maliklerinden satın aldıkları bilahare taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle tapusunun iptali nedeniyle uğradıkları zararları belirtilerek bu zararın tazmini için dava açtıkları, tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde tarafların iddia ve beyanları, mahkemenin 1999/110-107 sayılı dosyası kapsamına göre davanın sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Ne var ki; mülkiyet hakkı, Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Kanunla değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ... VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış,....-TÜRKİYE davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Borçlar Kanununun 108. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinde her zaman dava açabilirler .
    Gerçekten de dava, ... Kadastro Mahkemesinin 30.04.2002 gün ve 2001/1-2, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.06.2006 gün ve 1999/110-107 ve ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.03.2009 gün ve 2008/1-46 sayılı kararlarının kesinleşmesi ile davacılar için bir zarar oluştuğu kabul edilmelidir. Sözü edilen kararların kesinleşmesinden sonra 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde açıldığından, mahkeme gerekçesi yerinde değildir.
    O halde, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin, taşınmazın arsa ya da arazi olmasına göre farklılık arz edeceği, somut olayda, tapusu iptal edilen taşınmazın arsa niteliğinde olduğundan değerinin, tapu iptal karanın kesinleşme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanacağı, bu itibarla emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tesbiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilemesi usûl ve kanuna aykırıdır” denilerek bozulmuştur.
    Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili, 11/06/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde 80000,00.-TL olarak talep ettikleri tazminat miktarını 4877880,00.-TL olarak ıslah ettiklerini belirtmiş, ancak ıslah harcını yatırmamıştır.
    Mahkemece; davacının davasının kısmen kabulüne, 4.745.164,89.-TL tazminatın 80.000.-TL"sinin dava tarihinden itibaren geri kalan kısmının ise ıslah tarihi olan 11/06/2013 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve ihbar olunan Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir.
    Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı kararı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. - 1948/3 K. sayılı YİBK’nın  değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.
    Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu nedenle, davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
    Dava dilekçesinde talep edilen miktar yönünden yapılan incelemede ise; dava konusu taşınmazlar kadastro sırasında zeytin ağaçlı tarla niteliği ile tespit ve tescil edildikten sonra, mahkeme kararı ile dava konusu taşınmazların tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tescillerine karar verildiği, davacıların maliki oldukları taşınmazların mülkiyetini mahkeme kararı sonucu kaybettikleri, mahkeme kararının kesinleşmesi ile dava konusu taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına 04.12.2007 tarihinde hükmen tescil edildiği anlaşılmaktadır.
    Her ne kadar, daha önceki bozma kararımızda dava konusu taşınmazların arsa niteliğinde olmasından dolayı değerinin tapu iptali ve tescil kararının kesinleşme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre belirlenmesinden bahsedilmiş ve mahkemece bozma kararına uyularak dava konusu taşınmazın değeri emsal satışlar esas alınarak değerlendirilmişse de; dava konusu taşınmazlar zeytin ağaçlı tarla vasfıyla kayıtlı iken hükmen orman olarak tapuya kaydedilmiştir. Taşınmazlar hiçbir zaman arsa vasfıyla tapu kütüğüne kaydedilmemiş olup, bozma kararında; taşınmazların arsa vasfında olduğuna ilişkin değerlendirme maddi yanılgı niteliğindedir. Mahkemece bozma ilamına uyulması sonucu usulî kazanılmış hak oluştuğu düşünülse de; usulî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar veya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 31.05.2006 gün ve E:2006/10-307, K:337; 10.05.2006 gün ve E:2006/4-230, K:288; 04.03.2009 gün ve E:2009/10-34, K:104; 14/07/2010 gün ve E:2005/8-368, K:2010/385 sayılı ilamı). Burada özellikle üzerinde durulması gereken maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukukî bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder (Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, Birinci Baskı 1976, sayfa:208).
    Maddi yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
    Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda, usulünce dosyada delil olarak dayanılan ve uyuşmazlığın esasına etkili olacak bir belge veya delilin incelenmesinde veya bunlara benzer durumlarda, yapılan inceleme sırasında gözden kaçma veya yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar ve maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı ve daha da ötesinde Anayasa ile korunan "Hukuk Devleti" ilkesini sarsacaktır.
    O nedenledir ki; Yargıtay, bu güne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir. (Aynı yönde bakınız: Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2011 gün ve E:2011/9-72, K:2011/99 sayılı kararı) ve nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 gün ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 gün ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 gün ve E:2011/9-72, K:2011/99 sayılı ilamları, yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.03.1972 gün ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 gün ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 gün ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 gün ve E:2009/13-370, K:2009/480; 13.03.2013 gün ve 2013/5-10, 2013/348 E.K. sayılı kararları; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, ... 2001, Cilt 5, sayfa 4771 vd.).
    Bu açıklamaların ışığında somut olay incelendiğinde, dava konusu taşınmazların hükmen orman vasfı ile tapuya tescillerinden önce "Zeytin ağaçlı tarla” vasfıyla tapuda kayıtlı oldukları, taşınmazların imar planı dışında kalıp etrafında meskun mahal bulunmadığı yönündeki Belediye imar ve şehircilik müdürlüğünün yazıları da dikkate alındığından taşınmazların arsa vasfında olduğunu kabul ederek değer belirlemesi doğru değildir.
    Açıklanan sebeplerle, dava konusu taşınmazların, niteliği arazi olarak değerlendirilmeli ve taşınmazların sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tazminat istemine konu taşınmazın değeri, hesaplanmalı, bu şekilde taşınmazın değeri belirlenerek gerçek zararlar saptanmalı, Yargıtay bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı da dikkate alınarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
    Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
    SONUÇ:Yurıda açıklanan nedenlerle, Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi