20. Hukuk Dairesi 2015/15005 E. , 2016/12453 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; .... mahallesi 373 ada 42 parsel sayılı taşınmazı davacının satın almak sureti ile edindiğini, taşınmazın ifrazı için tapu müdürlüğüne başvurduğunda taşınmazın bir kısmının Hazineye ait ... mahallesi 237 ada 2 parsel sayılı taşınmaz sınırları içerisinde kaldığını öğrendiğini, taşınmazının ifraz sonucu ile 61, 62, 63, 64 ve 65 sayılı parsellere ayrıldığını, 64 ve 65 parsel sayılı taşınmazlarının 4083 m² kısmının .... mahallesi 237 ada 2 sayılı parselde kaldığını, asliye hukuk mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açıldığını, ancak .... mahallesinde yapılan kadastronun .... mhallesinde yapılan kadastrodan sonra olup, Işıklar mahallesindeki kadastronun ikinci kadastro olduğu gerekçesi ile davalarının reddedildiğini bu ilâmın 11/03/2014 tarihinde kesinleştiğini belirterek, Işıklar mahallesi 373 ada 42 parsel sayılı taşınmazın (ifraz sonrası 64 ve 65 sayılı parsellerin) el konulan kısım ve işe yaramaz hale gelen kısımları karşılığı bedel olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000.-TL maddi tazminatın ve 10.000.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı idareye tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile; 8.219,65.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talep ile manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
"Dava konusu 373 ada 42 parsel sayılı taşınmaz 31046 m² yüzölçümü ve hali arazi vasfıyla 2002 yılında kadastro sonucu Hazine adına tescil edilmiş, Hazinenin satışı ile dava dışı üçüncü kişiye, üçüncü kişinin 12/04/2006 da yaptığı satışla davacı adına tapuya tescil edilmiştir.
Davacının taşınmazının ifrazı için tapu müdürlüğüne başvurduğundan taşınmazının komşu Gölcük mahallesinde bulunan Hazine adına kayıtlı 237 ada 2 sayılı parselle mükerrerlik arzettiğini öğrenmiş, tapu müdürlüğünde yapılan ifrazla dava konusu taşınmaz, 17/10/2011 tarihinde 373 ada 61, 62, 63, 64 ve 65 sayılı parsellere ayrılmıştır. Hazine parseli ile mükerrerlik arzeden parsellerin 373 ada 64 ve 65 sayılı parseller olarak belirlenmiş ve bu parsellerin tapu kaydına kadastro müdürlüğünün 05.04.2011 tarihli yazısı ile; 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği düzeltme yapılacağı ve satış yapılmaz şerhi 05.04.2011 tarihinde yazılmıştır.
Davacı Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/159-209 sayılı dosyasında maliki olduğu taşınmazda 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği yapılan düzeltmenin iptali istemi ile dava açmış, ancak davacının davasının reddine karar verilmiş ve bu karar 25.11.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı bu sefer asliye hukuk mahkemesinin 2013/232 E. - 2014/13 K. sayılı dosyasında, maliki olduğu 373 ada 42 sayılı parselle mükerrerlik arzeden ve Hazine adına kayıtlı olan Gölcük mahallesi 237 ada 2 sayılı parsele karşı tapu iptal ve tescil davası açmış ancak bu davanın da reddine karar verilmiş ve hüküm 11/03/2014 tarihinde kesinlemiştir.
Bunun üzerine davacı maliki olduğu taşınmazın miktarının azalması nedeni ile temyize konu tazminat davasını açmıştır. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; 2002 yılında yapılan kadastro çalışmalarında, komşu .... köyü 237 ada 2 parsel sayılı taşınmazla mükerrerlik arzedecek şekilde kadastrosunun yapıldığı, kadastroda yapılan bu yanlışlığın 3402 sayılı Kanunun 41. maddesine dayanılarak düzeltilmeye çalışıldığı, oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklandığı ve TMK"nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği muhakkak olup, zararın tazmini gerektiğine ilişkin mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; mahkeme davacının uğradığı zararı tespit ederken, davacının dava konusu taşınmazı satın aldığı tarihteki değerinin dava tarihine uyarlanması ile belirlenen bedeli esas almıştır.
Hemen belirtilmedir ki Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zarar gerçek zarar olup, burada gerçek zarar; tapunun yüzölçümünün azalması nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Açıklanan sebeplerle; mahkemenin dava konusu taşınmazın değerinin belirlenmesinde esas aldığı yöntem, davacının gerçek zararını karşılayacak nitelikte değildir.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir. Oysa, mahkemece taşınmazın arsa mı yoksa arazi mi olduğu konusunda yöntemine uygun araştırma yapılmamıştır.
Bakanlar Kurulunun Yargıtayca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır. Bu hususlar belediye başkanlığından ve diğer ilgili mercilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Buna göre, taşınmazın niteliği arsa olarak belirlenir ise emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan 01/08/2011 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile tazminat istemine dayanak taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin karşılaştırıldığı rapor alınması, alınan emsal ile tazminata konu taşınmaza ait Arsa Metrekare
Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, tazminata konu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Şayet taşınmazın niteliği arazi olarak belirlendiği takdirde ise; arazi niteliğinde bulunan taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tazminat istemine konu taşınmazın değeri hesaplanmalı, bu şekilde taşınmazın değeri belirlenerek gerçek zararlar saptanmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.