20. Hukuk Dairesi 2015/10143 E. , 2016/12451 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ile DSİ vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 18/01/2010 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği...köyünde 690 sayılı parselin sınırında bulunan yaklaşık 40.000 m² yüzölçümündeki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kısman kabulü ile 05/09/2012 tarihli krokide (B2-KD) ile gösterilen 1720 m², (A1-KD) ile gösterilen 315 m², (A3-KD) ile gösterilen 925 m² ile işaretli taşınmazların bağ niteliğiyle davacı adına tapuya tesciline, (B2-K), (A1-K) ve (A3-K) ile işaretli taşınmazlar hakkında mülkiyetin tesbitine karar verilmiş; hüküm, davalılar Hazine, ... Yönetimi ve DSİ Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 07/02/2013 tarih 2013/3160 - 7475 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""Mahkemece, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda, yeşil renk ile gösterilen maksimum su kotu dışında kalan ve ... sayılmayan (B2-KD), (A1-KD) ve (A3-KD) işaretli taşınmazların davacı adına tesciline; maksimum su kotu içinde kalan (A1-K), (B2-K) ve (A3-K) işaretli bölümlerde ise, mülkiyetin tesbitine karar verilmişse de; yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; taşınmazın ... olup olmadığı konusunda uzman ... mühendisi bilirkişi tarafından araştırma ve inceleme yapılmamış, bu konuda uzman olmayan fen bilirkişi raporuna göre karar verilmiştir. Ancak, dosyaya getirtilen 2010/4 sayılı değişik iş dosyasında ... Mühendisi... tarafından hazırlanan rapor ile temyize konu dosyada hükme esas alınan fen bilirkişi raporu birbiri ile çelişmekte olup, bu çelişki mahkemece ...’den alınan 01.05.2012 günlü ek raporda da açıklanmıştır. Ayrıca, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda komşu parseller gösterilmediği ve mahkemece de komşu parsel tutanakları getirtilmediği için rapor denetime elverişli değildir. Dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden önce iki ayrı tarihte çekilmiş steroskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita ve kadastro mühendisi ile bir ... yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve
ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası 1/5000 ve 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu belirlenmeli, ... sayılmayan ve zilyedlikle kazanılacak yerlerden ise, öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tespit harici bırakılma tarihi ile su altında kalma tarihi arasında 20 yıl geçip geçmediği maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorularak saptanmalı, keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hâli hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dosya içine konulmalı, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 03/07/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 2. fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak, gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, ... sayılan yerlerden ise Hazine ve ... Yönetiminin tescil istemi bulunup bulunmamasına göre sonuç değerlendirilerek bir karar verilmesi."" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 07/02/2013 tarih 2013/3160 - 7475 sayılı bozma ilamına uyularak; davacının tescil talebi davası yönünden davanın kısmen kabulü ile fen bilirkişisinin 18/07/2014 havale tarihli raporunda (b3) harfi ile göstermiş olduğu 3.506,689 m²"lik kısmın 4. sınıf kuru tarla vasfıyla, (d5) harfi ile göstermiş olduğu 687,538 m²"lik kısımda 18-20 yaşlarında sıra arası ve sıra üzeri 3x3 olan kapama bağ vasfındaki taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline; davacının mütemmim cüzlerin aidiyetinin tespiti talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile fen bilirkişisinin 18/07/2014 havale tarihli raporunda (d6) harfi ile göstermiş olduğu 7.204,889 m²"lik kısımda bulunan 18-20 yaşlarında sıra arası ve sıra üzeri 3x3 olan kapama bağ vasfındaki taşınmazın, (d8) ile (c4) harfleri ile göstermiş olduğu 1.782,982 ve 1.700,374 m²"lik kısımlarda bulunan ve baraj gölü suyu altına girip çıkmış olan 3x3 sıra arası mesafesinde bulunan kapama bağın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı ... ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu 31/12/1987 tarihinde kesinleşmiş, çekişmeli taşınmaz tescil harici bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına göre, mahkemenin 05.09.2012 tarihli kararı davacı tarafından temyiz edilmemesine rağmen bozmaya uyulmuş ve fen bilirkişisinin 18/07/2014 havale tarihli raporunda (b3) harfi ile göstermiş olduğu 3.506,689 m²"lik kısmın 4. sınıf kuru tarla vasfıyla, (d5) harfi ile göstermiş olduğu 687,538 m²"lik kısımda 18-20 yaşlarında sıra arası ve sıra üzeri 3x3 olan kapama bağ vasfındaki taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline; davacının mütemmim cüzlerin aidiyetinin tespiti talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile fen bilirkişisinin 18/07/2014 havale tarihli raporunda d6 harfi ile göstermiş olduğu 7.204,889 m²"lik kısımda bulunan 18-20 yaşlarında sıra arası ve sıra üzeri 3x3 olan kapama bağ vasfındaki taşınmazın, (d8) ile (c4) harfleri ile göstermiş olduğu 1.782,982 ve 1.700,374 m²"lik kısımlarda bulunan ve baraj gölü suyu altına girip çıkmış olan 3x3 sıra arası mesafesinde bulunan kapama bağın davacıya ait olduğunun tespitine dair verdiği karar, usûli kazanılmış hakkın ihlali mahiyetindedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptal edilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001). Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı ilamı, YHGK.’nun 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ilamı, YHGK.’nın 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Bu itibarla, somut olayda, bozma kararında, "Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 05/09/2012 tarihli krokide (B2-KD) ile gösterilen 1720 m², (A1-KD) ile gösterilen 315 m², (A3-KD) ile gösterilen 925 m² ile işaretli taşınmazların bağ niteliğiyle davacı adına tapuya tesciline, (B2-K), (A1-K) ve (A3-K) ile işaretli taşınmazlar hakkında mülkiyetin tesbitine karar verilmiş; hüküm, davalılar Hazine, ... Yönetimi ve...Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir."" Bu durumda temyize konu olmayan 05.09.2012 tarihli fen bilirkişi raporundaki (B1), (B3), (A2) harfleri ile gösterilen kısımlar yönünden davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece bozmaya konu 05.09.2012 tarihli fen bilirkişi krokisinde (B2-KD); (A1-KD); (A3-KD); (B2-K); (A1-K); (A3-K) harfi ile gösterilen kısımlar yönünden araştırma yapılarak sadece bu kısımlar yönünden karar verilmesi gerekirken kesinleşen kısımlar yönünden ve dava dışı kısımlar yönünden yazılı şekilde hüküm kurulması usûli kazanılmış hak kuralının ihlali sonucunu doğurduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar DSİ ve Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.