Esas No: 2015/264
Karar No: 2018/215
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/264 Esas 2018/215 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 16.12.2010
Sayısı : 183-1207
Sanık ..."nin görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK"nun 265/1, 62, 50/1-a ve 52/4. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Menderes Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.12.2010 gün ve 183-1207 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 27.10.2014 gün ve 4977-10119 sayı ile;
"CMK"nın 231/5. maddesinde yer alan "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder" şeklindeki düzenleme karşısında, bu mahiyetteki kararların mahkumiyet olarak nitelendirilemeyeceği gözetilerek, suç tarihi itibariyle sabıkası bulunmayan sanık hakkında "suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, sanığın kastının derecesi ile güttüğü amaç ve saiki" gözetilerek temel ceza alt sınırdan belirlendikten sonra, kişilik özellikleri lehe değerlendirilip, TCK"nın 62. maddesinin uygulanmasına karşın, bu defa aynı özellikler aleyhe değerlendirilip "dosya kapsamına ve sanığın sabıka durumuna göre, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaate varılamaması nedeniyle" şeklinde yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi suretiyle çelişkiye neden olunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.11.2014 gün ve 125957 sayı ile;
“Türk Ceza Kanununun "Takdiri indirim nedenleri" başlıklı 62. maddesindeki;
"(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir" şeklindeki düzenlemeyi içermektedir.
5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra "gibi" denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan; "failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri" gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil, yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nun, tıpkı 765 sayılı TCK’da olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; "failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkilerinin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak, uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkanı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında, hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.
Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
a) Suça ilişkin olarak;
1- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmesi ve hükmolunan cezanın, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
2- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
b) Sanığa ilişkin olarak;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
2- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
3- Mahkemece; sanığın, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
4- Sanığın bu kurumun uygulanmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde maddi olayda, görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK"nun 265/1, 62, 50/1-a ve 52/4. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanığın, geçmişi ve sosyal ilişkileri ile fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları göz önüne alınıp lehine takdiri indirim sebebi kabul edilerek TCK’nun 62/1. maddesi gereğince cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapıldığı görülmektedir.
16.12.2010 tarihli duruşmada alınan savunmasında pişmanlığını dile getiren sanığın, tutum ve davranışlarını bizzat gözlemleyen mahkemece, takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına ilişkin olarak gösterilen gerekçeler dosya içeriğine uygun, denetime elverişli, kanuni ve yeterli olup, yerel mahkemece sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin uygulanmasında isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bunun dışında, sanığın adli sicil kaydında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın bulunmasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmediği, CMK’nun 231. maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendindeki objektif şartın gerçekleştiği ve suçla oluşan birey ya da kamu zararı bulunmadığından aynı fıkranın (c) bendindeki şart yönünden de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına bir engel bulunmadığı görülmektedir.
Ancak, aynı fıkranın (b) bendinde belirtilen ve mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması şeklindeki subjektif şartın gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Sabıka kaydında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan, yargılama sürecinde de pişmanlık gösterdiğine ilişkin söylemde bulunan sanık hakkında, yerel mahkemece, alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirir bir neden bulunmadığı belirtilerek alt sınırdan ceza tayin edilmesi ve duruşmadaki hâli ile ikrarı lehine takdiri indirim sebebi olarak görülerek suçunu kabullenip pişmanlık göstermesi, kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu göz önüne alınarak TCK"nun 62. maddesince takdiri indirim nedenlerinin uygulanması, hapis cezasının TCK"nun 50. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre adli para cezasına çevrilmesi birlikte değerlendirildiğinde gösterilen gerekçelerde bir isabetsizlik bulunmaktadır.
Mahkemece, CMK"nun 231/5. maddesi uyarınca değerlendirme yapıldığı sırada, sanık hakkında, dosya kapsamına ve sanığın sabıka durumuna göre, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaate varılamaması nedeniyle CMK"nun 231. maddesinde öngörülen yasal şartlarının mevcut olmadığı anlaşıldığından, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin verilen kararda sanığın kişiliğiyle ilgili gösterilen gerekçede, temel hukuk ilkelerine ve kurallara aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Yerel mahkemece yasal çerçevede, sanığın kişiliği değerlendirdiği sırada dosya kapsamına ve adli sicil kaydındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar tekerrüre esas olmasa da sanık hakkında yeniden suç işlemeyeceği konusunda bir kanaat oluşmasına katkı sağlayabileceği gibi dosya kapsamı ve sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları mahkeme hâkimi üzerindeki kanaatine olumlu ya da olumsuz bir etki yaratabilecektir.
Bunun dışında, sanık hakkında TCK"nun 62. maddesi uygulandığı takdirde koşullar bulunduğu takdirde mahkemece TCK"nun 231/5. maddesinde yazılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi zorunlu ya da kaçınılmaz olacaktır.
Bu itibarla, yerel mahkemece sanık hakkında CMK"nun 231/5. maddesince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin kararda gösterilen gerekçede bir çelişki bulunmadığı" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 19.01.2015 gün ve 11479-1214 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının; temel cezanın belirlenmesi ile takdiri indirim uygulanması sırasında gösterilen gerekçelerin çelişip çelişmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
05.02.2010 tarihinde jandarma görevlilerince yürütülen önleyici hizmet devriyesi faaliyeti kapsamında, alkol satışı yapılan lokantaların kapanış saatlerine uyup uymadıklarının denetimi sırasında, sanığın işlettiği lokantanın kapalı olması gereken saatte açık olduğunun tespit edildiği, sanık hakkında idari işlem yapılmak için tutanak tanzim edildiği sırada, sanığın jandarma çavuş olan katılana “sen başka yerde karşıma çıkma, ben sana o zaman sorarım, senin evini de bulurum” diyerek tehdit etmek suretiyle görevi yaptırmamak için direndiği,
Adli sicil kaydına göre; sanık hakkında 28.10.2009 kesinleşme tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın bulunduğu,
Sanığın ilk iki oturuma katılmadığı, hakkında düzenlenen yakalama emri üzerine yakalanarak mahkemesince sorgusunun yapıldığı,
Sanık ...; lokantasında bulunan müşterilerin iş yerini boşaltmamalarından dolayı vaktinde dükkanını kapatamadığı için hakkında tutanak tutmak isteyen jandarma görevlisine, almış olduğu alkolün de etkisiyle “sen başka yerde karşıma çıkma, ben sana o zaman sorarım, senin evini de bulurum” dediğini ve pişman olduğunu savunduğu,
Sanığın dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışının olmadığı,
Yerel mahkemece, temel ceza tayin edilirken "suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, sanığın kastının derecesi ile güttüğü amaç ve saiki dikkate alınarak" asgari hadden cezalandırıldığı, sanık hakkında "geçmişi ve sosyal ilişkileri ile fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları" lehine indirim nedeni olarak kabul edilerek TCK"nun 62. maddesinin uygulanmasına karar verildiği,
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmamasına ilişkin olarak ise; “Dosya kapsamına ve sanığın sabıka durumuna göre, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaate varılamaması” şeklinde gerekçe gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle temel cezanın belirlenmesi, takdiri indirim sebepleri ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kavramları üzerinde durulmalıdır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler 5237 sayılı TCK"nun 61. maddesinin birinci fıkrasında;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasındaki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nun 61. maddesinin birinci fıkrasına uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Öte yandan TCK"nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesinde;
“(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nun 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK"nun, takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkânı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.
Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun birçok kararında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu tereddütsüz bir şekilde vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen ve Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346–25 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez" cümlesi, 6545 sayılı Kanunun 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hâkim tarafından her olayda resen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkân verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından biri, suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesidir. Burada kast edilen maddi zarar olup, manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Objektif şartlardan diğeri, sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan cezalandırılmamış olmasıdır. Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmakla birlikte adli sicilden silinme şartları oluşmuş mahkûmiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kanuni engel oluşturmayacak, ancak bu durum, sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirleme yönünden mahkemece değerlendirmeye tabi tutulabilecektir.
5271 sayılı CMK’nun 231/6-b maddesindeki “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucu, suça ve faile ilişkin tüm objektif şartları taşıyan herkes için mutlak surette hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini kabul etmeyip, hâkime belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır. Ancak, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki değerlendirmenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli gerekçe içermesi ve bu gerekçenin hükümde yer alan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ertelenmesi ve takdiri indirim uygulamalarında dayanılan gerekçe ile çelişkiye neden olmaması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Adli sicil kaydında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan, suçunu kabul ederek pişman olduğunu dile getiren, dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışı bulunmayan ve mahkemece bizzat sorgusu yapılan sanık hakkında yerel mahkemece temel cezanın alt sınırdan tayin edildiği, "sanığın geçmişi ve sosyal ilişkileri ile fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları" lehine indirim nedeni olarak kabul edilip TCK"nun 62. maddesinin uygulandığı ve “dosya kapsamına ve sanığın sabıka durumuna göre, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaate varılamaması” gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğine ilişkin düzenlemenin 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle sanığın adli sicil kaydında bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, yargılamaya konu suç tarihi itibarıyla sanık hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yasal engel oluşturmayacağı, sanığın görevi yaptırmamak için direnme suçunda giderebileceği maddi bir zarar bulunmadığından aynı fıkranın (c) bendindeki “Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” şartı yönünden de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına bir engel bulunmadığı görülmektedir. Ancak, aynı fıkranın (b) bendinde düzenlenen“Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” şeklindeki subjektif şartın gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Yerel mahkemece, sanık hakkında TCK’nun 62. maddesi uygulanırken "sanığın geçmişi ve sosyal ilişkileri ile yargılama sürecindeki davranışları" dosya içeriğine uygun olacak şekilde değerlendirilerek sanık hakkında olumlu sonuca ulaşılırken, adli sicil kaydında suç tarihi itibarıyla hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmeyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan ve giderebileceği maddi bir zarar bulunmayan sanığın CMK"nun 231. maddesinin altıncı fıkrasının (b) bendi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği yönünde kanaate ulaşılıp ulaşılamaması yönünde değerlendirilme yapılması gerektiği gözetilmeden “dosya kapsamına ve sanığın sabıka durumuna göre, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaate varılamaması” gerekçesiyle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinin yasal olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; "itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.