Ceza Genel Kurulu 2017/367 E. , 2018/213 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli yağma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, değişen suç vasfına göre kasten yaralama suçundan sanık ...’ın, TCK"nun 86/1, 86/3-e, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba; sanık ...’ün, TCK’nun 86/1, 53/1, 58, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, müsadereye ve mahsuba ilişkin Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2007 gün ve 58-190 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 18.04.2013 gün ve 15604-8564 sayı ile;
“...Sanıkların eyleminin yağma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 27.11.2013 gün ve 156-312 sayı ile bozma kararına direnmiştir.
Bu hükümlerin sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.08.2015 gün ve 73927 sayılı "onama, bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 258-1938 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.03.2017 gün ve 637-665 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar ... ve ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin nitelikli yağma suçunu mu, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanık ..."in beyanı alınmadan direnme hükümleri verilip verilemeyeceği ve direnme hükümlerinin yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanıklara bozma kararı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanıklardan ..."in tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi ve talimat mahkemesinde SEGBİS sisteminin olmaması nedeniyle sanığın beyanının alınmasından vazgeçilerek, diğer sanık ..."ın dinlenilmesi ile yetinilip, sanık ..."den aleyhe olan bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan ve direnme nedenleri ile bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan önceki hükümlerde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Öte yandan, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesinin, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacağında şüphe yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorunlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün, Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanık ...’in beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine aykırıdır.
Diğer taraftan; yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilirken, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmadan, önceki hükmün gerekçesinin tekrarı ile yetinilmesi de usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükümlerinin, belirlenen bu usulü nedenlerden dolayı sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2013 gün ve 156-312 sayılı direnme hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanık ...’in beyanının alınmaması, ayrıca usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden hüküm kurulması isabetsizliklerinden, direnmeye konu her iki sanık yönünden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.