21. Hukuk Dairesi Esas No: 2006/1897 Karar No: 2006/3349 Karar Tarihi: 03.04.2006
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2006/1897 Esas 2006/3349 Karar Sayılı İlamı
21. Hukuk Dairesi 2006/1897 E. , 2006/3349 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Adana 1.İş Mahkemesi Tarih : 13.12.2005 No : 1158-1469
Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, geçirmiş olduğu iş kazası nedeni ile 5000.-YTL. manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. HMUK’nun 73 maddesinde açıkça belirtildiği üzere; Mahkeme, yanları dinlemeden onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu nedenle, tebligatın davadaki önemi büyüktür. Mahkemelerce çıkarılacak tebligatların tebliğ şekli 7201 sayılı Yasa ve Tebligat Nizamnamesi (Tüzüğü)"nde düzenlenmiştir. Bilindiği gibi tebliğ ile ilgili yasa ve tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerek tebliğ tarihi, yasa ve tüzükte emredilen şekillerle isbat edilebilir. Yasa ve tüzüğün bu konuda etkili önlemler almış olmasının tek amacı tebliğin muhatabına ulaşması ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. Zira yazılı tebligat bir davaya ilişkin işlemleri o dava ile ilgili kişilere bildirmek için, mahkemelerce yasaya uygun biçimde yapılan bir değerlendirme işlemidir. O halde yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılara kadar uygulanması zorunludur. Tüzel kişilere yapılacak tebligatın şekli 7201 sayılı Yasa’nın 12 ve 13 maddeleri ile Tüzüğün 17 ve 18. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan yasa ve tüzük hükümlerine göre “Tüzel kişilere yapılacak tebligatın bunların yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Tüzel kişiliğin tebliğ yapılacak yetkili temsilcisinin herhangi bir nedenle mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olmaları halinde ise tüzel kişiliğin görevi nedeniyle yetkili temsilcisinden sonra gelen şahsa veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerde görevlendirilen yetkili şahıslara tebligatın yapılması gerekir. Bunlarında bulunmadığının tebliğ mazbatasında tesbit edilmesi halinde tüzel kişilik adına gönderilen tebligat diğer bir memur veya müstahdeme yapılabilir. Somut olayda ise dava yokluğunda görülen tüzel kişiliğe dava dilekçesinin ve duruşma gününün tebliğine ilişkin tebligatın “14.01.2002 gününde almaya yetkili E. B.” imzasına tebliğ edildiği görülmektedir. Tebligatı almaya yetkili memur veya temsilciye yada bu tür evrak almakla görevli olduğu belirtilen bir kişiye tebligat yapılması söz konusu olmayıp tebliğe ehil kişilerin bulunmadığı hususu da tebligat parçasına tebliğ memurunca araştırılarak meşruhat verilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda davalı tüzel kişiliğe duruşma günü ve dava dilekçesinin yukarda açıklanan şekilde usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği açıktır. Mahkeme aleyhine dava açılan tüzel kişiliğe usulüne uygun biçimde dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek davadan haberdar olması sağlanmadan işin esasına girerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 03.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.