10. Hukuk Dairesi 2020/4348 E. , 2021/4666 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
(Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin bozma kararı sonrası, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince bozma ilamına uyularak verilen kararın davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının dava dışı borçlu ... Tic. Ltd. Şti.nin yetkilisi olduğunu, kurum tarafından ödeme emirleri gönderildiğini, ancak şirket üzerinde iki araç kayıtlı olduğunu, öncelikle şirketin mal varlıklarından borçlarının tahsil edilebileceğini, davacının şirkette 1.000-TL sermaye payına sahip olduğunu, borçtan hissesi oranında sorumluluğunun bulunduğunu belirterek ödeme emirlerinin iptalini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili; davanın süre ve görev yönünden incelenmesi gerektiğini, kurum işlemlerinin doğru olduğunu, dava dışı ... Tic. Ltd. Şti."nin borçlarından dolayı ortakların da hisse oranında sorumlu olduğunu, davacıya tebligatın yapıldığını belirterek davanın reddini, davacıya aleyhine 6183 sayılı kanunun 58. maddesi gereğince %10 haksız çıkma tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi tarafından davanın kabülü ile; dava konusu edilen Ümraniye SGK tarafından başlatılan 2011/010810 takip nolu ödeme emri, 2009/057039 takip nolu ödeme emri, 2008/038084 takip nolu ödeme emri, 2008/038083 takip nolu ödeme emri, 2008/025517 takip nolu ödeme emirlerinin iptaline, davacının bu ödeme emirleri nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, usul ve esas açısından ilk derece mahkemesi kararını yerinde bulmak suretiyle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan tüm işlemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi ve %10 haksız çıkma tazminatına hükmedilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı yönünden temyiz etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
İnceleme konusu dosyada; dava dışı ... Ticaret Limited Şirketi"nin ana sözleşmesinin tescil tarihinin 30/05/2006 tarihi olduğu, şirket sermayesinin 50.000,00 TL olduğu, şirket yetkililerinin ..., ... olduğu, davacı ..."in şirket kurucu ortağı olduğu, sermayesinin 1.000,00 TL olduğu, ilk 10 yıl için ..."ın şirket müdürü seçildiği, ..."ın 14/11/2007 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirkette sahip olduğu hisseyi ..."a devrederek ortaklıktan ayrıldığı, ..."ın şirket ortaklığından ve müdürlük görevinden ayrılması üzerine ..."ın aksi bir karar alınıncaya kadar şirket müdürlüğüne atanmasına karar verildiği, davacı ..."in dava dışı şirkette müdür sıfatına sahip olmadığı, şirket kuruluşundan itibaren sahip olduğu sermayesinin 1.000,00 TL, şirket sermayesinin ise 50.000,00 TL olduğu, 12.02.2018 tarihli haciz bildirisi ile ... ."ın dört adet gayrimenkulüne haciz konulduğu, 12.12.2018 tarihinde şirket adına banka haczi yapıldığı ve şirketin aracına 2019 yılında haciz konulduğu anlaşılmaktadır.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.
6183 sayılı Yasanın 35. maddesinde ise, “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüş iken, öngörülen istisnaları dışında 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı maddeye, “Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden, birinci fıkra hükmüne göre, müteselsilen sorumlu olurlar. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda, pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde, bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde fıkralar eklenmiştir.
Somut olayda; öncelikle 6183 sayılı Yasa 35. madde kapsamında irdeleme yapılarak, prim borçlarının ilgili şirketten tahsili için davalı Kurum tarafından ne gibi işlemler yapıldığı, borcun tahsil edilip edilmediği hususları araştırılarak, prim borcunun ilgili şirketten tahsil imkanı olup olmadığı tespit edilmeli, yapılan inceleme sonucunda şirketten tahsil imkanının olmadığı ve davacının prim borcundan sorumlu olduğu değerlendirilirse, hissesi oranında sorumluluk tutarları saptanarak sonucuna göre karar verilmelidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 05.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.