14. Hukuk Dairesi 2015/6382 E. , 2015/6734 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gemerek Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/06/2014
NUMARASI : 2013/10-2014/263
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 27.01.2009 gününde verilen dilekçe ile mera sınırlandırılmasının iptali ve tapuya tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, belediyeden ihale ile satın aldığı taşınmazın kadastro tespiti sırasında 163 ada 117 parselde mera olarak sınırlandırıldığını, mera niteliğinde olmadığını, imar planında ve mücavir alanda kaldığını ileri sürerek evinin bulunduğu yerin adına tescilini istemiştir.
Davalı Belediye Başkanlığı vekili, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddini savunmuştur.
Davalı Hazine vekili ise dava konusu yerin mera olduğunu ve davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 31.10.2012 tarihli, 2012/10126 Esas, 2012/12315 Karar sayılı bozma ilamında belirtilen sebeplerle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, taşınmazın 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planında kaldığı ve bu tarihten önce yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlandığı ancak dava konusu yerin mera olarak kullanımının teknik olarak mümkün olup olmadığının tespiti bakımından dosyanın ziraat bilirkişisine tevdine karar verildiği ancak masraf yatırılması için verilen kesin süreye rağmen davacı vekilince masrafın yatırılmadığı gerekçesiyle davanın ispatlanamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak hüküm kurulmuş ise de Dairemizin bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
Daha önceki bozma kararımızda da belirtildiği üzere 4342 sayılı Mera Kanununun Geçici 3. maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır.
Dosya içerisindeki G.. B..nın 13.11.2013 tarihli, 1044 sayılı cevabi yazısından dava konusu taşınmazın 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Bu şekilde Geçici 3. maddede sayılan koşullardan biri gerçekleşmiştir. Ancak, aynı taşınmazın 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımının teknik açıdan mümkün olup olmadığı konularında yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki;
Belirtilen hususların iki başlık altında incelenmesi gerekmektedir. Bunun için de öncelikle mahallinde yeniden kadastro fen elemanı, ziraat mühendisi ve inşaat mühendisi bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak;
1- Dava konusu taşınmazın da içerisinde bulunduğu 163 ada 117 parsel sayılı meranın dava tarihi itibariyle yerleşim yeri olarak işgal edilip edilmediği konusunda ada bazında inceleme yapılarak buradaki yapılaşma durumu incelenmeli, Geçici 3. maddede belirtildiği şekilde işgal boyutunda olup olmadığı tespit edilmelidir. Bunun için de 163 numaralı adayı gösteren geniş pafta sureti üzerinde dava tarihi itibariyle mevcut olan yapılar işaretlenerek değişik açılardan fotoğrafları çekilerek dosyaya konulmalı, yapılaşma oranı belirlenmeli, bu konuda ayrıntılı bilirkişi raporu düzenlenmelidir.
2- Aynı şekilde dava konusu mera parselinin dava tarihi itibariyle teknik açıdan mera olarak kullanılmasının mümkün olup olmadığı konusunda da yine yukarıda belirtildiği şekilde inceleme yapılarak açıklığa kavuşturulmalı, ziraat mühendisi bilirkişiden bu konuda ayrıntılı rapor düzenlenmesi istenmelidir.
Diğer taraftan görülmekte olan bu davada daha önceki bozma ilamımızda belirtildiği üzere 4342 sayılı Mera Kanununun Geçici 3. maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, uyuşmazlığın sadece bu kapsamda değerlendirme yapılarak çözümlenmesi gerekmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun 4. maddesinin 3. fıkrası gereğince meralar özel mülkiyete konu edilemez ise de aynı kanunun Geçici 3. maddesi bir tasfiye hükmü niteliğinde olduğundan belirli koşulların gerçekleşmesi halinde mera vasfının değiştirilebileceği ve meraların özel mülkiyete konu olabileceği kabul edilmiştir. Ancak, bu amacın gerçekleşebilmesi için de Geçici 3. maddede belirtilen koşulların aynı anda ve birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu itibarla mahkemece gelinen aşamada davacı tarafından davalı Belediyeden satın alındığı ileri sürülerek tescili istenen yerle ilgili olarak ada bazında yukarıda belirtildiği şekilde ayrıntılı incelemeler yapılarak bu yerlerin 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilip edilmediği, ikinci olarak da mera parselinin teknik olarak mera vasfını kaybedip kaybetmediği belirlenmelidir.
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere dava konusu taşınmazın 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içerisinde kalması, aynı taşınmazın (ada bazında) yerleşim yeri olarak işgal edilmiş olması ve son olarak da dava tarihi itibariyle artık teknik açıdan mera olarak kullanılmasının mümkün olmadığının kesin olarak belirlenmesi halinde davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, dava konusu yerin mera olarak kullanımının teknik olarak mümkün olup olmadığının tespiti bakımından yüksek ziraat mühendisi tarafından yapılacak bilirkişi incelemesi için gerekli ücretin yatırılmaması nedeniyle davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; mahkemenin gerekçesinde Geçici 3. maddedeki koşulların gerçekleşmediğine yönelik tespitlerin yanında çekişmeli yerlerin zilyetlikle edinilemeyeceği, mera olan bir yerin gerçek kişilere satışının hukuki sonuç doğurmayacağı, bu tür satışlar bakımından kişilerin iyi veya kötü niyetli bulunmasının sonuca etkili olamayacağı şeklindeki değerlendirmelerin davanın reddine gerekçe yapılması da yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.06.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.