Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/986
Karar No: 2010/2331

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/986 Esas 2010/2331 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/986 E.  ,  2010/2331 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 07/04/2009
    NUMARASI : 2007/210-2009/167

    Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı H. kendisinden hile ile aldığı vekaletnameyi kötüye kullanmak suretiyle 6037 ada 2 sayılı parseldeki 1 numaralı bağımsız bölümünü el ve işbirliği içindeki diğer davalı İlhami"ye devrettiğini ileri sürerek tapu iptali-tescil, olmaz ise taşınmazın değerinin tahsilini istemiştir.
    Davalı İlhami, taşınmazı iyiniyetle satın aldığını ve bedelini ödediğini belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, davalı İ."nin iyi niyetinin aksi kanıtlanamadığı gerekçesiyle hakkındaki davanın reddine, taşınmazın keşfen saptanan değerinin vekalet görevini kötüye kullanan davalı H.den alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
    Karar, davacı ve davalı H.tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, vekaletnamenin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Getirtilen kayıt ve belgelerden, çekişmeli 2 sayılı parseldeki 1 numaralı bağımsız bölümün davacıya ait iken, 25.5.2007 tarihli ve 1.6.2007 günü mesai saati bitimine kadar geçerli olan vekaletnameyle vekil kılınan davalı H.tarafından 29.5.2007 tarihli resmi akitte diğer davalı İlhami"ye satış yoluyla devredildiği görülmektedir.
    Davacı, davalı H.ile duygusal birliktelik yaşadıklarını, kendisine evlenecekleri konusunda vaatte bulunup hazırlıklar için çekeceği krediye esas olmak üzere taşınmazı teminat göstereceğini söyleyerek vekaletname aldığını, ancak bu vekaletnameyi kullanmak suretiyle taşınmazı anlaşmalı biçimde diğer davalıya sattığını sonradan öğrendiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu"nun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanunu"nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olayda, davalı H"in davacıyı kandırarak söz konusu vekaletnameyi aldığı ve vekalet yetkisini kötüye kullandığı, gerek mevcut deliller gerekse cezai soruşturma ve Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama sonucuyla sabit olduğuna göre, anılan davalının temyiz itirazı yerinde değildir, reddine.
    Davacının temyiz itirazına gelince; davalı İ"nin emlakçilikle uğraştığı, emlak piyasasındaki olayları bilebilecek tecrübeye sahip bulunduğu, dinlettiği tanıklardan Ahmet Karsandık"ın bürosuna diğer davalı H ile birlikte gittikleri ve vekaletnameyi göstererek bu vekaletnameyle devir işlemi yapılıp yapılamayacağını sordukları, bir hafta süreli olarak düzenlenmiş ve satış yetkisi yanında ipotek tesisi yetkisini de içeren vekaletnameden şüphelenerek gerekli araştırmayı yapması yerine satın alacağı taşınmazı dahi görmediği toplanan delillerden anlaşılmaktadır.
    Değinilen olgular, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, davalı İlhami"nin kendisinden beklenen araştırma ve özeni göstermediği, diğer davalı H..ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket ettiği, dosyaya sunduğu emlak komisyon sözleşmesi ile banka dekontlarının da aralarındaki bu danışıklı durumu gizlemeye yönelik olduğu sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, tapu iptali-tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile tazminat yönünden davanın kabul edilmesi isabetsizdir.
    Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine,3.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi