14. Hukuk Dairesi 2015/6640 E. , 2015/6729 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Enez Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/06/2014
NUMARASI : 2012/85-2014/59
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.09.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 04.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 16.06.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. S.. Y.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, davalı adına tescil edilen 718 parsel sayılı taşınmaza murisi A..O..’ın hibesi ve yer göstermesiyle ev, ahır ve depo inşa ettiğini, bunların değerinin zemin değerinden fazla olduğunu, iyiniyetle yapıp tasarruf ettiği taşınmazların bulunduğu alanın ifraz edilerek bedeli karşılığında adına tescilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın ifraz olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi için öncelikli koşul iyiniyetli olmalıdır. İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olması; üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesi gerekir. Bu koşulların yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Somut uyuşmazlıkta, 11.100 metrekare yüzölçümündeki tarla niteliğindeki dava konusu 718 parsel sayılı taşınmaz davalı A.. O..oğlu, İ.. Y.. adına kayıtlıdır. 30.09.2013 günlü fen bilirkişi raporunda taşınmazın bir kısmının köy yerleşim alanında bir kısmının köy yerleşim alanı dışında kaldığı, davacının talep ettiği bölümün de taşınmazdaki köy yerleşim sınırları içerisinde kaldığı ve davacının tasarrufundaki kroki-2 de (G) ile gösterilen bölümün ifraz olanağının bulunduğu saptanmıştır. Hükme esas alınan Edirne İl Özel İdaresi, İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğünün 03.01.2014 günlü ve 53 sayılı yazısında, bilirkişi raporunun eki 2 numaralı krokide taşınmazda (K) ve (J) ile gösterilen alanın bir bütün olarak köy yerleşik alan sınırından ayrılarak ifrazı halinde köy yerleşik alan sınırlarında kalan bakiye (H), (I), (L) harfleriyle gösterilen alanın yola cephesi bulunmasıyla ifrazının olanaklı olduğu anlaşılmıştır. Davacı, 26.02.2014 günlü dilekçesinde, krokide (J), (I), (H) ve (G) ile gösterilen alanlarda tasarrufu bulunmasına rağmen ifraz edilebilen alanın tescilini de kabul ettiklerini belirtmiştir.
Edirne İl Özel İdaresi, İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğünün 03.01.2014 günlü ve 53 sayılı yazısında, bilirkişi raporunun eki 2 numaralı krokide taşınmazda (H) ile gösterilen alanın ifrazının olanaklı olmadığı belirtilmiş olup, davacının talebi (H) ile işaretli alan ile sınırlı bulunmayıp, tasarrufundaki alanlardan binaların bulunduğu (G) ile işaretli alanın adına tescili de istemleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle, taşınmazda davacının kullanımında bulunan kroki-2 de (G) ile işaretlenmiş alanın ifraz olanağı bulunduğundan, bilirkişilerden ek rapor alınarak, il idare kurulundan onay alındıktan sonra davacının isteminin hüküm altına alınması gerekir.
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın 15 gün içinde karar düzeltme yolu açıkk olmak üzere, 16.06.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.