Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 2195 ada 2 sayılı parselin bir kısmını davalının haksız biçimde kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesini ve ecrimisil istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, haksız müdahalenin keşfen saptandığı gerekçesiyle, elatmanın önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıya ait 2 sayılı parselin bir kısmının davalının paydaşı bulunduğu komşu 3 sayılı parsele katıldığı iddiasıyla eldeki davanın açıldığı; dava dilekçesinde ecrimisil isteğinin hangi dönemi kapsadığının ve miktarının gösterilmediği, duruşma arasında mahkemeye sunulan ancak davalıya tebliğ edilmeyen, takip eden duruşmanın müracaata kalması nedeniyle de duruşmada okunamayan 24.3.2008 tarihli dilekçede, istenen ecrimisilin 2000 yılından 2007 yılına kadar 10.000.-TL. olduğunun bildirildiği; 16.6.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile de ecrimisile dönem sonları itibariyle faiz yürütülmesinin istendiği görülmektedir.
Mahkemece, keşfe gidilmeden, davacının aynı taşınmaz hakkında Belediye aleyhine açtığı 2007/56 sayılı dava dosyasındaki keşif ve bilirkişi krokisi ile dosya üzerinden yaptırılan inceleme sonucunda düzenlenen rapor esas alınarak dava kabul edilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacının, ecrimisil faizine yönelik olan ve harçlandırılmayan ıslah dilekçesi, usulüne uygun olmadığından, faize hasren ileri sürdüğü temyiz itirazı yerinde değildir, reddine.
Davalının temyizine gelince:
Hemen belirtmek gerekir ki, savunma hakkı Anayasa"nın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olup HUMK.nun 73. maddesinde de, taraflar dinlenmeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet edilmeden hüküm kurulamayacağı açıkça vurgulanmıştır.
Öte yandan, her davanın açıldığı tarihteki koşullar çerçevesinde sonuçlandırılması gerekeceği de kuşkusuzdur.
Somut olayda, davacı tarafından ibraz edilen ve dava dilekçesinde bulunmayan bir talebi içeren 24.3.2008 tarihli dilekçenin davalıya tebliğ edilmemesi, bunun yanında, eldeki davada keşfe gidilmeden, davalının taraf olmadığı 2007/56 sayılı davada yapılan keşif sonucu düzenlenen krokili raporun ve bu rapor üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesinin hükme esas alınması nedeniyle davalının savunma hakkının kısıtlandığı açıktır.
Hal böyle olunca, 24.3.2008 tarihli dilekçenin davalıya tebliğ edilmesi ve savunması için kendisine imkan tanınması; ayrıca, mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılıp iddia ve savunmanın araştırılması ve tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalının savunma hakkı kısıtlanarak hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.