
Esas No: 2020/2644
Karar No: 2020/3160
Karar Tarihi: 05.10.2020
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2020/2644 Esas 2020/3160 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 04/11/2014 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve ..., ve ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre temyiz eden davalıların tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.
2.Davacının temyiz itirazlarına gelince:
Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve bir kısım davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalılardan ..."in sürücüsü olduğu, ... adına kayıtlı aracın kaza yapması sonucu yaralandığını ve iş göremez hale geldiğini, % 42 oranında kalıcı olarak sakatlandığını, ceza dosyasındaki tutanaklardan araç sahibi ..."ün kaza öncesinde vefat ettiğinin anlaşıldığını, aracın tereke kapsamında olduğunu, henüz mirasçılarca paylaşılmadığını ancak oğlu ..."ün kullanımında olduğunun öğrenildiğini belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu olayda; olayın gelişim şekli, olay tarihi, davacının yaralanma derecesi, yaralanmanın yüzde olması ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) no’lu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, temyiz eden davalıların tüm temyiz itirazlarının (1) no’lu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/10/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.