Hukuk Genel Kurulu 2017/1789 E. , 2021/1292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “çek istirdatı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy (Kapatılan) 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin işyerinde 09.10.2012 tarihinde meydana gelen hırsızlık neticesinde dava konusu çekin çalındığını, çalınan kıymetli evrakın iptali için Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunulduğunu ve Bakırköy 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığını, bu dosyada verilen ödeme yasağı üzerine, TEB A.Ş. Gayrettepe Şubesinin göndermiş olduğu yazı cevabında; çekin TEB Faktoring A.Ş. tarafından tahsil edilmek üzere teslim edildiği ve 20.11.2012 tarihinde takastan sorulduğunun bildirildiğini, bunun üzerine ilgili mahkeme tarafından TTK’nın 758. maddesi uyarınca istirdat davası açılması için kendilerine süre verildiğini belirterek dava konusu çekin davalı ...’dan alınarak müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 04.02.2014 havale tarihli dilekçesi ile taraf değişikliği talep edilmiş ve talebin kabulü üzerine dava TEB Faktoring A.Ş.’ye yöneltilmişir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın haksız olduğunu, zira müvekkilinin dava konusu çekin ... ile imzalanan faktoring sözleşmesine istinaden temlik aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bakırköy (Kapatılan) 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.07.2014 tarihli ve 2013/157 E., 2014/231 K. sayılı kararı ile; davacının dava konusu çeki rızası dışında kaybettiği, davalının ise çeki Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin 22. maddesine uygun olarak almadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu çekin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Bakırköy (Kapatılan) 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 25.06.2015 tarihli ve 2014/18726 E., 2015/9421 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı, çekin hamili olduğunu ve çekin rızası dışında elinden çıktığını iddia etmiştir. Davacı, çekte, keşideci, lehdar ya da ciranta sıfatıyla yer almamaktadır. Çekte yer almayan davacı meşru hamil olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını usulüne uygun delillerle kanıtlayamamıştır. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…”
Gerekçesi ile karar bozulmuş, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.12.2015 tarihli ve 2015/856 E., 2015/897 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında, davalının çeki faktoring yoluyla elde ederek çeke hamil olduğu, ancak faktoring mevzuatı gereğince yükümlülüklerini yerine getirmeden çek hamili olduğu, zira dayanılan faturaların miktar itibariyle gerçek bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı hususlarını yansıtmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının dava konusu çekte keşideci, lehtar ya da ciranta sıfatıyla yer almadığı eldeki davada, davacının meşru hamil olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını usulüne uygun delillerle kanıtlayıp kanıtlayamadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece verilen kararın isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
13. Bilindiği üzere, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı eTTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) da aynı esas benimsenmiştir. Çek, 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabı ile 5941 sayılı Çek Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan tebliğlerle düzenlenen bir kıymetli evraktır. 6102 sayılı TTK’nın 670 vd. düzenlemelerine göre çek de poliçe ve bono gibi bir kambiyo senedidir. 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabında 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir (Bozer, Ali /Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 2018, s:221, 6102 sayılı TTK"nın 778. ve 6762 sayılı eTTK’nın 690, 730. maddeleri).
14. Çek, TTK’da tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna., Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s.268).
15. Bu havalenin yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de sıkı sıkıya şekle bağlılık esası geçerlidir. Zorunlu unsurlardan birinin bile eksikliği çekin bu niteliğini ortadan kaldırır. Çekin zorunlu unsurları, mülga 6762 sayılı eTTK’nın 692-693. maddelerinde gösterilmiştir (6102 sayılı TTK m.780, 781).
16. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Elden çıkan çek” başlıklı 792. maddesi (eTTK’nın 704. maddesi) ise;
“(1) Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.”
hükmünü içermektedir.
17. İstirdat davası olarak nitelenen bu dava özü itibariyle menkullerin iadesini sağlamak için açılan menkul davası niteliğindedir. Medeni hukukta bu dava gasp, çalınma veya ziya hâllerinde sadece kötü niyetli değil, iyi niyetli hamile karşı da açılmakta ise de, kambiyo senetleri yönünden bir sınırlama getirilmiş ve aynî haklardaki genel prensipten ayrılmak suretiyle, söz konusu davanın yalnızca kötü niyetli veya senedi iktisabında ağır kusuru bulunan kimselere karşı açılabileceği esası benimsenmiştir. Bu tür davalarda, davacının senedin rızası hilafına elinden çıktığını ve senedi elinde bulunduran şahsın kötü niyetli veya iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir (Öztan, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2000, s. 294).
18. Bu noktada “Faktoring (Factoring)” kavramı üzerinde durulması ve kurum olarak nasıl işlediğinin açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
19. Türkiye’de faktoringin gelişmesi 1980 sonrası dışa açık ekonomi politikaları ve ihracata dayalı sanayileşme stratejileriyle paralellik göstermektedir.
20. Ülkemizde kısa bir geçmişi olduğu hâlde hızlı bir gelişme gösteren faktoring hakkında 13.12.2012 tarihine kadar müstakil bir yasa yürürlüğe konmamış, faktoring işlemleri, önceleri 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak 1994 yılında yayımlanan "Faktoring Şirketlerinin Kuruluş ve Esasları Hakkında Yönetmelik", daha sonra da 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile faktoring şirketlerinin kuruluş ve faaliyet izni ve denetim yetkisinin BDDK"ya verilmesi üzerine BDDK tarafından çıkarılan ve 10.10.2006 tarih ve 26315 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan "Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik" hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Ancak, anılan yönetmelik hükümleri ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğu için 23.11.2012 tarih 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu (FKFFŞK) kabul edilmiş ve 13.12.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir (Saraç, Şükrü: Yargıtay Kararları Işığında Faktoring, Ankara, 2013, s.43). Bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra ise, 24.04.2013 tarihli “Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Şu anda ülkemizde faktoring işlemleri, FKFFŞK ve bu Kanun’a dayalı olarak çıkartılan Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümlerine göre yapılmaktadır.
21. Factoring (mevzuatta kullanılan şekliyle Faktoring) Latince “Factor” kelimesinden türetilmiştir.
Faktoring; “Müşterinin üçüncü şahıs olan borçlu karşısındaki mal tesliminden veya işgörme/hizmet ediminden ileri gelen alacaklarının karşılığını, alacağın tahsilinden önce avans olarak ödeyerek alacağın tahsil edilmemesi riskinin ve müşteri için borçlunun muhasebesinin tutulması, ihtar işlemleri gibi iş görme/hizmet edimlerinin üstlenilmesi suretiyle devir ve satın alınması” olarak tanımlanmaktadır (Kocaman, Arif: Faktoring İşlemlerinin Hukuki Niteliği, Ankara 1992, s.21).
22. Konuyu düzenleyen Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğe göre Türkiye’de bu işlemler ancak Faktoring Şirketleri tarafından yapılabilir.
23. Faktoring’in amacı, firmalara satışlarının ve kârlarının artması konusunda yardımcı olmaktır.
Kapsam olarak faktoring; bir mali kuruluş (factor/faktor) ile ticari borçlular (müşteriler) ve mal satan veya hizmet arz eden bir ticari işletme arasında (satıcı) üç taraflı bir sözleşme olup, genelde rücu hakkı olmaksızın alıcının borçluların hesap hasılalarını factor satın alır ve bu suretle müşterilere tanınan kredileri kontrol altında tuttuğu kadar, muhasebe ve tahsilatını da yürütür.
24. Faktoring işleminin üç tarafı vardır. Bunlar;
a) Müşteri (firma): Faktoring hizmetlerini talep eden ve alacaklarını faktoring şirketine devreden (satan) işletme,
b) Faktoring Şirketi (Factor): Müşterinin alacaklarını devir ve satın alarak karşılığında nakit olarak ödeyen şirket,
c) Borçlu: Müşterinin alacaklı olduğu kişi veya işletmedir.
25. Faktoring şirketlerinin yapamayacakları iş ve işlemler Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 19 ve 22/2. maddelerinde düzenlenerek;
19. madde ile;
“Bu Yönetmelik hükümlerine göre kendilerine faaliyet izni verilen şirketlerin, müşterileri ile yapacakları işlemler için yazılı sözleşme düzenlemeleri zorunludur.” şeklinde düzenleme yapılarak yazılı sözleşme yapma zorunluluğu getirilmiş,
26. 22. maddenin 2. fıkrasında ise;
“Faktoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilmeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler”
hükmüne yer verilmiştir.
27. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; çek iptali için açılan davada TTK’nın 758. maddesi uyarınca istirdat davası açması için mahkemece davacıya süre verilmiş, davacı tarafından verilen süre içerisinde ise eldeki dava açılmıştır.
28. Ancak TTK’nın 792. maddesine göre açılan bu davada, davacı dava konusu çekte keşideci, lehtar ya da ciranta sıfatıyla yer almadığı gibi meşru hamil olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını usulüne uygun delillerle kanıtlayamamıştır.
29. Zira, davacı sunmuş olduğu faturalarla dava konusu çeki dava dışı ilk ciroyu yapan Trakya Grup Plas. Cam San. Tic. Ltd. Şti.’den aldığını ispat edemediğinden çekin yetkili hamili olduğu söylenemez.
30. Diğer taraftan gerekçeli karar başlığında, dava tarihi 05.02.2013 olduğu hâlde 14.09.2015 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
31. Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazları da incelenmemiştir.
32. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazları ile davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.