20. Hukuk Dairesi 2016/9785 E. , 2016/12385 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 20/12/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili Av.... ile diğer taraftan davacılar ... ve arkadaşları vekili Av. .... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, 16.06.2004 tarihli dava dilekçeleriyle, miras bırakanları... adına kayıtlı .... Mahallesi 229 ada 21 parsel sayılı 3183 m² taşınmazın, davalı Hazine tarafından açılan dava sonucunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/90 - 2002/67 sayılı kararıyla “kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı” gerekçesiyle tapu kaydının iptal edilerek tescil harici bırakıldığını, bu nedenle zarara uğradıklarını ileri sürerek, şimdilik her bir davacı için 2.500.-TL olmak üzere 10.000.-TL tazminat isteğinde bulunmuşlar, daha sonra 20.04.2010 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile tazminat miktarını 1.432.507.-TL olarak arttırmışlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 313.835.-TL"nin 11.04.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline dair verilen kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 17.04.2012 gün ve 14589 - 4411 sayılı kararı ile hüküm bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Davalı Hazinenin Türk Medeni Kanunun 1007 (Medeni Kanunun 917) maddesinden kaynaklanan sorumluğunun dikkate alınması zorunludur.Bu bağlamda, çekişmeli taşınmazın değerinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
Bilindiği üzere; davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken; cins ve nev"i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir; arsa ise emsal satışlara göre olması gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin gözönüne alınmasında zorunluluk vardır.
Bunun sonucu olarak, arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi olması halinde net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması, bu konuda taraflara emsal gösterme olanağının tanınması; bu yönden mahkemece de re"sen araştırma yapılması, bilirkişi kurullarının açıklanan hususları irdelemeye, saptamaya ve değerlendirmeye yetkin, sıfat ve yeteneğe sahip uzman bilirkişilerden oluşturulması gerekir.
Çekişmeli taşınmazın arsa veya arazi olduğunun 17.4.1998 tarih 1996/3 esas ve 1998/1 sayılı İnançları Birleştirme Kararı içeriği ve sonucu ile birlikte gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Diğer yandan, Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararında değinildiği gibi, Belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan bir taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı (1/1000 ölçekli) imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerde bulunması; imar planında yer almayan taşınmazın arsa sayılabilmesi için ise belediye veya mücavir alan sınırları içinde ve belediye hizmetlerinden yararlanan meskun yerler arasında yer alması zorunluluğu da dikkate alınmalıdır.
Öte yandan, bu tür bir davanın, davacının taşınmaz mülkiyetini yitirdiği (iptal ve tescil davası kararının kesinleştiği) tarihten sonra açılabileceği; mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle taşınmaz değerinin tespiti ve taşınmaz üzerinde bina var ise, kişinin yapılanmada iyiniyetli sayılıp sayılamayacağının tespiti bakımından bu binanın ne zaman ve hangi aşamada yapıldığı da gözden uzak tutulmamalıdır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde araştırma, inceleme ve uygulama yapılarak, uzman bilirkişilerden çelişkileri giderir, hükme yeterli ve elverişli şekilde rapor alınması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir." şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabulü ile,
445.669,00.-TL tazminatın 11/04/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara veraset ilamındaki hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK 1007. md dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 1.350.00.-TL vekalet ücretinin kendilerini vekille temsil ettiren davacılar ve davalı Hazineye karşılıklı olarak verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının davacılara yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 20/12/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.