8. Hukuk Dairesi 2013/15896 E. , 2014/9810 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Nizip Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2013
NUMARASI : 2010/667-2013/91
Hazine tarafından mirasçılık belgesi istemi davasının reddine dair Nizip Sulh Hukuk Mahkemesi"nden verilen 21.02.2013 gün ve 667/91 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Talepte bulunan Hazine vekili istem dilekçesinde, ölü Mehmet ve Zeynep kızı 1907 doğumlu E.. Ç.."in yapılan araştırmalara göre mirasçısı bulunmadığının tespit edildiğini, yasal mirasçısı bulunmayan kişilerin mirasının Devlete kalacağını açıklayarak adı geçenin mirasçılık belgesinin verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, mirasbırakan E.. Ç.."in mirasçıları olarak görünen Müslüm, Hayriye ve Zeynep"in nüfus kayıtlarının kapalı olduğu ve davacı vekili tarafından kendisine verilen süre de bu şahısların ölüm araştırmasının yapılabilmesi için ilgililerin İlçe Nüfus Müdürlüğü"ne müracaatı sağlanmadığı, nüfus kayıtlarının bu haliyle mirasçılık belgesi düzenlenmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde talep eden vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mirasçılık belgesi, mirasçıların miras bırakanla soybağı ilişkisini ve miras paylarını gösteren bir belgedir. Mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davaların kural olarak hasımsız olarak açılması ve çekişmesiz yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması gerekir. Hukuki yarar bulunması koşulu ile bu tür davaların uyuşmazlık çıkaran kişiler hasım gösterilmek suretiyle hasımlı olarak açılması ve çekişmeli yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması da mümkün bulunmaktadır. Bunun yanında çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olduğundan hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Tarafların iddia ettikleri olaylar ve öne sürdükleri deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır. Buna karşılık çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise resen araştırma ilkesi uygulanır. Hasımsız açılan bu tür davalar sonucunda verilen kararlar kesin hüküm oluşturmayacağı gibi açılacak bir iptal davası sonucunda her zaman değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 30"uncu maddesinde; doğum ve ölümün öncelikle nüfus sicilindeki kayıtlarla, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa her türlü delille kanıtlanabileceği belirtilmiştir. Nüfus kayıtlarında düzeltme kararı verme görevinin Sulh Hukuk Mahkemeleri"nin görevini aştığı, Asliye Hukuk Mahkemeleri"nin görevine girdiği gözetildiğinde maddede belirtilen doğum ve ölüme ilişkin kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde kayıt aksinin her türlü delille kanıtlanabileceğine ilişkin hükmün ancak Asliye Hukuk Mahkemeleri"nde ve kayıt düzeltme davalarında uygulanabileceği, mirasçılık belgesi verme ile görevli Sulh Hukuk Mahkemeleri"nce mirasçılık belgesi verilmesi veya verilmiş bir mirasçılık belgesinin iptali istemi ile açılmış davalara kaydın doğru olmadığını araştırılamayacağı, kesinleşmiş bir kayıt düzeltme kararı veya kayıt aksini gösterir tespit kararı bulunmadıkça delil toplanarak kayıt aksine karar verilemeyeceği kuşkusuzdur.
Öte yandan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 31 ve devam eden maddelerinde kimlerin ölüm bildiriminde bulunabilecekleri, ölüm kaydının hangi hallerde nüfus kütüklerine işleneceği açıklandıktan sonra 33"üncü maddesinde ölmüş olduğu halde aile kütüklerinde sağ görülenlere ait ölüm tutanaklarının, ölüm olayını gösterir belge ile başvurulması halinde nüfus müdürlüklerince düzenlenerek gerekli işlemin yapılacağı, herhangi bir belge ibraz edilememesi durumunda ölüm beyanının doğruluğunun nüfus müdürlüklerince araştırıldıktan sonra düzenlenecek ölüm tutanağının mülkî idare amirinin emri ile işleme konulacağı, bu kanuna dayanılarak çıkartılan yönetmeliğin 69"uncu maddesinin 3"üncü bendinde de ölüm bildirimi sırasında herhangi bir belge verilemediği takdirde; ölünün hısımlarının ve ölüm olayını bilenlerin kimlikleri ile yerleşim yeri adreslerinin tespit edileceği, bu belgelerin mülkî idare amirliği aracılığı ile güvenlik makamlarına gönderilerek kişinin ölümünün araştırılmasının isteneceği, kütüklere ilgilinin ölüm araştırmasının yapıldığı açıklamasında bulunulacağı, bu araştırma sonuçlanıncaya kadar kayıt üzerinde işlem yapılamayacağı, kişinin öldüğünün tespit edilmesi halinde ölüm olayının aile kütüğüne tescil edileceği, hakkında araştırma yapılan kişinin sağ olduğunun anlaşılması halinde ise yapılan açıklamanın silineceği, 4 üncü bendinde de Genel Müdürlükçe, MERNİS ve Adres Kayıt Sisteminde yer alan bilgilerden yararlanılarak uzun süredir işlem görmeyen ve ölü olması muhtemel olup da aile kütüklerinde sağ görülenlerin araştırılmasının, üçüncü fıkrada belirtilen usule göre Nüfus Müdürlükleri"ne yaptırılacağı belirtilmiştir. Bütün bu maddeler birlikte değerlendirildiğinde nüfus kütüğünde kayıtlı ve sağ görünen kişinin ölüm kaydı kütüklere işlenmedikçe veya Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile kişinin ölmüş olduğu belirlenmiş olmadıkça çekişmesiz yargı işi olarak mirasçılık belgesini inceleyen Sulh Hukuk Mahkemesi"nce kişinin sağ olduğunun kabul edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Nüfus Müdürlükleri"nce ölüm araştırması yapılması ve buna ilişkin açıklama yazılarak kütükteki kaydın kapatılmış olması bu sonucu değiştirmez.
Somut olaya gelince, dosya içeriğinde toplanan delillerden mirasbırakan E.. Ç..’in Gaziantep Nizip İlçesi, Tahtani Mahallesi Cilt:13, Hane:242’da nüfusa kayıtlı olduğu, 10.01.2002 tarihinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlükte olduğu tarihte dul ve çocuksuz olarak öldüğü, eşi Mustafa"nın 07.02.1987 tarihinde, annesi Z. G.’ın 28.06.1952 tarihinde, babası M. G.’ın 11.02.1917 tarihinde, kardeşleri Müslüm, Zeynep ve Hayriye"nin davacı ile aynı yerde nüfusa kayıtlı oldukları ve Nüfus Müdürlüğünce ölüm araştırması yapılması nedeniyle kayıtlarının kapatıldığı, bu kişilerin ölü olup olmadığının tespiti için yaptırılan kolluk araştırması sonucu dosyaya ibraz edilen tutanaktan; bu kişileri tanıyan bilen kimseye ulaşılamadığının bildirildiği, Mahkemece verilen yetki belgesine istinaden, Hazine tarafından, mirasbırakanın kardeşlerinin ölüm araştırmasının yapılması için Nizip Nüfus Müdürlüğü"ne yapılan yazılı başvuruya verilen cevapta, ölüm araştırmasının yapılabilmesi için ilgililerin Nüfus Müdürlüğüne müracaatının gerekli olduğu, ölünün hısımlarının veya ölüm olayını bilenlerin kimlikleri ve yerleşim yerleri tespit edilemediğinden ölüm araştırmasının yapılamadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Az yukarıda açıklanan hukuksal olgular ve miras bırakanın eş ve altsoyunun bulunmadığı, babası ve annesinin kendisinden önce öldüğü gözetildiğinde öldükleri delillerle belirlenmedikçe mirasın tamamının mirasbırakanın kardeşlerine kalacağı, kardeşlerinin kayıtlarının kapatılmış olması ölmüş oldukları sonucunu doğurmayacağından bu halde de mirasçı olacakları, mirasın hiçbir şekilde hazineye kalmayacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca mahkemece toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ölüm araştırmasının yapılıp sonuçlandırılması idari bir işlem olduğu, talep eden vekiline bu hususta verilecek sürenin makul olması gerektiği verilen makul süre gereğinin yapılmaması halinde mevcut kayıtlara göre karar verilmesi gerektiği gözardı edilerek eksik araştırma ve soruşturma ile ve mevcut kayıtlar aksine yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, talep eden Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/III-2. bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.