8. Hukuk Dairesi 2019/1784 E. , 2019/3546 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVACI-3. Kişi : ...
DAVALI-Alacaklı :
Borçlu :
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı vekili ve davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili, dava dışı borçlu hakkında kesinleşen takip sonucu haciz yapılan işyerlerinin borçludan devralındığını ve haczedilen menkullerin müvekkiline ait olduğunu belirterek, istihkak iddialarının kabulüne, haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlunun da davalı olarak gösterilmesi gerektiğini, hacizlerin vergi kayıtları uyarınca borçluya ait olan işyerlerinde yapıldığını, haciz mahallinde borçlunun babası ve borçluya ait çok sayıda evrak bulunduğunu, bu nedenle davanın reddine ve davacı aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, "....adresinde yapılan hacze yönelik talebin kabulüne, ....adresinde yapılan hacze yönelik talebin ve tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1. Yargıtayın ve Dairemizin istikrar kazanan uygulamasına göre; borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise davada taraf olarak gösterilmesi gerekli değildir. Ne var ki, somut olayda yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenememiştir. Bu nedenle borçlunun davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması için, davacı alacaklıya süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun ""Taleple Bağlılık İlkesi"" başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında; ""Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir"" hükmü düzenlenmiştir. Davacının talebinin, "...Mahallesi Atatürk Caddesi ..." adresi ile .... adresinde yapılan hacizlere yönelik olmasına karşın mahkemece, ...Mahallesi adresinde haczedilen menkullere ilişkin olarak hüküm kurulmayarak, talep konusu olmayan, "...." adresinde haczedilen menkullere yönelik hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3. 17.02.2014 tarihinde; "...adresinde yapılan hacizde, işyeri levhasında borçlunun işletmesi olan ".... isminin yazılı olduğu, haciz mahallinde borçlu adına düzenlenen 22.05.2013 tarihli sevk irsaliyesı, 09.10.2013 tarihli teslim fişi, 22.08.2013 tarihli borçluya ait para yatırma dekontu, 05.04.2013 tarihli borçlu işletmeye ait cari hesap ekstresi bulunmuştur. Dosya kapsamındaki belgelerin incelenmesinde, vergi dairesinden gelen yazı cevabı uyarınca 13.02.2013 tarihinde haciz adresine ilişkin borçlunun terk dilekçesi vermesi sonrasında yapılan yoklamada, dava dışı...isimli kişinin tespit edilmesine rağmen, üçüncü kişinin 16.09.2013 tarihinde işe başlama beyanında bulunduğu, yapılan yoklamada borçlunun üçüncü kişinin çalışanı olarak tespit edildiği, ayrıca üçüncü kişi adına vekil sıfatıyla 10.11.2013 tarihinde vergi dairesine şube açılış bildiriminde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Takibe dayanak bonolar 22.11.2012 ve 08.04.2013 tarihlerinde düzenlenmişlerdir. Borçlu borcun doğumundan sonra, ödeme tarihinden önce işyerinde faaliyetini resmi kayıtlar üzerinde sonlandırmış görünse de, üçüncü kişinin maiyetinde ve vekili sıfatıyla hareket ettiği vergi kayıtlarıyla sabittir. Haciz sırasında bulunan evraklardan da anlaşılacağı üzere, borçlu hala haciz adresinde faaliyetini sürdürmektedir. Açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi ile takip borçlusu arasında bağ bulunduğu ve danışıklı işlemlerle alacaklılardan mal kaçırdıkları kabul edilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
4. Bozma neden ve şekline göre davacı üçüncü kişi vekili ve davalı alacaklı vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderine ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesi gerekli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2), (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine,
02.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.