Esas No: 2015/4441
Karar No: 2020/5955
Karar Tarihi: 08.12.2020
Danıştay 10. Daire 2015/4441 Esas 2020/5955 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/4441
Karar No : 2020/5955
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …'e vesayeten …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın reddi yolundaki kararının, davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: ... Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan davacı tarafından, 30/04/2012 tarihinde başka bir hükümlü tarafından kesici aletle yaralanmasından dolayı zarara uğradığından bahisle açılan davada … İdare Mahkemesince verilen merciine tevdi kararı üzerine tesis edilen … tarih ve … sayılı davalı idare işleminin iptali ile uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olarak 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olaya karışan kişiyle davacı arasında daha önceden bir husumet bulunduğu veya bu kişinin davacının can güvenliğini tehdit ettiği ya da davacının anılan koğuşta kalmasının can güvenliği açısından sakıncalı olduğu yolunda idarenin bilgisine giren herhangi bir durumun söz konusu olmadığı, 27/04/2012 tarihinde verilen dilekçede ise can güvenliğinin tehlikede olduğundan ziyade şikayet edilen kişinin "temizliğe dikkat etmediği" iddiasında bulunulduğu dikkate alındığında, ani gelişen bir olay nedeniyle idarenin yürüttüğü güvenlik hizmetinin kusurlu olduğundan bahsedilemeyeceği açık olup, davacının yaralanması olayının meydana gelmesinde, davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru mevcut olmayıp bu haliyle olayda tazmini gereken manevi bir zarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından; cezaevi idaresinin koruma ve gözetimi altında iken ortaya çıkan zararda idarenin sorumluluğu bulunduğu, olayın akışı içinde beklenmeyen bir sonuç olmadığı, …'in disiplinsiz ve sorunlu davranışları nedeniyle, odasının değiştirilmesinin talep edildiği, buna rağmen adı geçen hükümlünün başka bir koğuşa alınmayarak yaralanmasıyla sonuçlanan olayın gerçekleşmesinde davalı idarenin kusurunun bulunduğu, cezaevi yönetimince, mahkumlar arasında sorunlu kişiliğiyle bilinen …'in kaldıkları koğuşa verilmiş olmasının idarenin bir hizmet kusuru olduğunu ortaya koyduğu, bu nedenle İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 22/09/2020 tarihli ara kararına cevabın geldiği görülmekle gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
...Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan davacı ile kardeşi … … Blok ... koridor … numaralı … kişilik odada kalmakta iken İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı'nın … tarih … sayılı kararı ile … no'lu odada bulunan … isimli hükümlü, davacı ile kardeşi …'ün kaldıkları … Blok ... koridor … numaralı … kişilik odaya yerleştirilmiştir.
30/04/2012 tarihinde sabah sayımı esnasında duyulan bağrışmalar nedeniyle görevli memurlar tarafından odaya girilmiş, …'in davacı ile kardeşini permatik ucunda bulunan jiletle yüzlerinden yaraladığı tespit edilmiştir.
Meydana gelen bu olay nedeniyle davacı tarafından, manevi tazminat ödenmesi istemiyle önce ... Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı idare ve …'e karşı dava açılmış, açılan davanın yargı yolu nedeniyle davalı idare yönünden usulden reddine karar verilmesi üzerine ... İdare Mahkemesinde açılan davada, … tarihli karar ile merciine tevdi kararı verilmesine müteakip davalı idarenin 18/06/2014 tarihli işlemi ile başvurunun reddine karar verilmesi üzerine 02/07/2014 tarihinde bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin, eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarla hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Anayasa'nın 17. maddesinde, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, 56. maddesinde de Devletin, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerin Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 2. maddesinde, herkesin yaşam hakkının yasanın koruması altında olduğu belirtilmekle, yaşam hakkının korunması devletlere bir yükümlülük olarak öngörülmüştür.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2., Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 6. ve Anayasamızın 17. maddesinde belirtildiği üzere; “her insanın doğuştan gelen yaşama hakkına sahip olduğu ve bu hakkın yasalarla korunmasının gerektiği”, insan hakları içinde değer sırası bakımından ilk sırada yer alan ve en temel insan hakkı olarak kabul edilen yaşama hakkının diğer tüm hakların varlık sebebi olduğu ve bu hakların kullanımının yaşama hakkına bağlı olduğu, bu bakımdan bu hakkın kullanımı için devletin yalnızca insan yaşamına saygı gösterme anlamında negatif bir yükümlülük altında olmadığı, aynı zamanda insan yaşamını etkin olarak korumak için gerekli adımları atmak, bu kapsamda bireyleri diğer kişilerin yaşamsal tehlike yaratan eylemlerinden korumak için uygun önlemleri almak, yaşama kasteden eylemleri caydırıcı ve etkin şekilde cezalandırmak için kanunlarında gerekli yaptırımlara yer vermek, bu hükümlerin ihlal edilmesini önlemeye ve cezalandırmaya yönelik ceza kovuşturmasını etkili şekilde organize etmek ve kişinin bizzat kendi yaşamına son vermesinin önüne geçmek için gerekli tedbirleri almak gibi pozitif yükümlülüklerinin de olduğu kabul edilmektedir.
Nitekim, hükümlü ve tutuklular ile gözaltında bulunan kişiler bakımından yaşama hakkının daha özel bir öneme sahip olduğu, zira bu kişilerin devletin denetimi ve gözetimi altında oldukları ve bu hassas durumları ile yaşama hakkı yönünden daha etkin bir şekilde korunmalarının gerektiği açıktır.
Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır. Yaşam ve vücut bütünlüğü üzerindeki temel hak, devletlere pozitif ve negatif yükümlülük yükleyen haklardandır. (AYM, E.2007/78, K.2010/120, K.T. 30/12/2010, Serpil Kerimoğlu ve diğerleri başvurusu § 50, Elif - Ferhat Mutlu başvurusu § 54, A.Z.Ö. başvurusu § 62 ).
Devletin, negatif bir yükümlülük olarak, yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bunun yanı sıra devlet, pozitif bir yükümlülük olarak, yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin, gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü altındadır (AYM, E.1999/68, K.1999/1, K.T. 6/1/1999). Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür (AYM, E.2005/151 K.2008/37, K.T. 3/1/2008; E.2010/58, K.2011/8, K.T. 6/1/2011, Serpil Kerimoğlu ve diğerleri başvurusu §51, A.Z.Ö. başvurusu § 62 ).
Davaya konu olay tarihinde yürürlükte olan 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, adalet kurumlarının açılması, geliştirilmesi ve denetimi bu Kanun'un amaçları arasında belirlenirken, 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak, ceza infaz ve ıslah kurumları, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak ve idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek, (j) bendinde, ilgili mevzuat hükümlerine göre infaz ve ıslah işlerini düzenlemek, Adalet Bakanlığı'nın görevleri arasında sayılmış, 11. maddesinin 1. fıkrası ile de, ceza infaz kurumları ve tutukevlerini yönetmek, denetlemek ve hesap işlerini izlemek görevleri Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne verilmiştir.
06/04/2006 tarih ve 26131 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün “Hapis Cezalarının İnfazında Gözetilecek İlkeler “ başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasının “f” bendi, ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınmasını zorunlu kılmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasının incelenmesinden; ...Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının … tarih ve … sayılı kararı ile … no'lu odada bulunan … isimli hükümlünün, davacı ile kardeşi …'ün kaldıkları … Blok ... koridor … numaralı … kişilik odaya yerleştirildiği, 30/04/2012 tarihinde sabah sayımı esnasında duyulan bağrışmalar nedeniyle görevli memurlar tarafından odaya girildiği, …'in davacı ile kardeşini permatik ucunda bulunan jiletle yüzlerinden yaraladığının tespit edildiği, olaya müdahale edilerek yaralıların acil olarak hastaneye sevk edildiği, …'in tedbir amaçlı olarak müşahade altına alındığı, meydana gelen bu olay nedeniyle manevi tazminat ödenmesi istemiyle 09/05/2014 tarihinde davalı idareye başvurulduğu, anılan başvurunun Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işlemi ile reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İdare Mahkemesince, olaya karışan kişiyle davacı arasında daha önceden bir husumet bulunduğu veya bu kişilerin davacının can güvenliğini tehdit ettiği ya da davacının anılan koğuşta kalmasının can güvenliği açısından sakıncalı olduğu yolunda idarenin bilgisine giren herhangi bir durumun söz konusu olmadığı, 27/04/2012 tarihinde verilen dilekçede ise can güvenliğinin tehlikede olduğundan ziyade şikayet edilen kişinin "temizliğe dikkat etmediği" iddiasında bulunulduğu dikkate alındığında, ani gelişen bir olay nedeniyle idarenin yürüttüğü güvenlik hizmetinin kusurlu olduğundan bahsedilemeyeceği, bu bağlamda davacının yaralanması olayının meydana gelmesinde, davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Olayda, aynı koğuşta hükümlü olarak bulunan davacının kardeşi …'ün de olay günü … tarafından yüzünden yaralandığı, bu yaralama olayı nedeniyle … tarafından manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılan davada; .. İdare Mahkemesinin … tarihli ara kararı ile … isimli hükümlünün daha önce benzer fiiller nedeniyle disiplin cezası alıp almadığının sorulmasına, cezaevindeki disiplin cezalarını ve nedeni fiilleri gösterir dosyasının davalı idareden istenilmesine karar verilmiş olup, gelen cevabi yazı ve eklerinden; …'in daha önce benzer fiiller nedeniyle hücreye koyma, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama gibi disiplin cezalarıyla birden fazla kez cezalandırıldığı görülmektedir.
Bu durumda, … isimli hükümlünün, daha önce karıştığı benzer yaralama olaylarından cezaevi idaresinin bilgisi olduğu, bu yönüyle cezaevi idaresince, hükümlü …'e karşı diğer hükümlülerin korunması yönünden gerekli olan tüm tedbir ve önlemlerin alınması gerektiği, bu bağlamda davacının yaralanmasının önlenmesi hususunda davalı idarenin Tüzüğün hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkelere ilişkin 5. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde yer alan “...hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur..” hükmüne riayet edilmeyerek, davalı idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin gereği olan gözetim ve koruması altında bulunan hükümlülerin beden bütünlüklerini korumaya yönelik gerekli önlemleri almayarak, yeterli dikkat ve özeni göstermeyerek hizmeti kusurlu işlettiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle, İdare Mahkemesince hizmet kusuru esas alınarak ortaya çıkan yaralanma olayı nedeniyle davacının manevi tazminat istemi yönünden uygun bir miktar tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan; davacı tarafından, idareye tazminat istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline de karar verilmesi istenilmiş olup, idari eylemlerden doğan tam yargı davalarında, idareye başvurarak ön karar alınması zorunlu olduğundan, ancak böyle bir ön karar alındıktan sonra tam yargı davası açılabildiğinden, 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesi kapsamında yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin, idari davaya konu olabilecek nitelikte bir işlem olmadığı gözetilerek bozma kararı sonrasında verilecek kararda iptal istemi yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği açıktır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddi yolundaki ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/12/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Dava, ...Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan davacı tarafından, 30/04/2012 tarihinde başka bir hükümlü olan … tarafından kesici aletle yaralanmasından dolayı zarara uğradığından bahisle açılan davada …. İdare Mahkemesince verilen merciine tevdi kararı üzerine tesis edilen … tarih ve … sayılı davalı idare işleminin iptali ile uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olarak 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Cezaevlerinin iç güvenliğini sağlamakla görevli olan davalı idare, üstlendiği hizmetin kötü veya geç işlemesi, gereği gibi işlememesi şeklinde ortaya çıkan hizmet kusurundan kaynaklanan zararları tazminle yükümlüdür. Ancak hizmetin kusurlu işletildiğinden söz edilebilmesi için de olayın oluş şekli değerlendirilerek hizmette ortaya çıkan eksiklik veya aksaklığın açık biçimde ortaya konulması zorunlu olup; yalnızca cezaevinde bir olayın meydana gelmiş olmasından hareketle hizmetin kusurlu işletildiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Zira cezaevindeki mahkum ve tutukluların zarara yol açan eylem ve kusurlu davranışlarının bütünüyle önlenmesi olanaksız olduğu gibi; davalı idarenin, cezaevinde yürütülen hizmetle nedensellik bağı kurulamayan her türlü olay ve zararlardan hukuken sorumlu tutulması sorumluluk hukukunun ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.
İdarenin hukuki sorumluluğunun kabulü, öncelikle uğranılan zararın, zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurundan kaynaklanmamış olması şartına bağlıdır. Uğranılan zararın bütünüyle zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurundan kaynaklanmış olması halinde, yürütülen hizmet ile zarar arasında nedensellik bağı kurulmasına, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerinden hareketle idarenin hukuken sorumlu sayılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda, ...Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda, davacı ve kardeşinin kaldıkları … blok …. koridor … numaralı … kişilik odaya … isimli hükümlünün yerleştirildiği, 30/04/2012 tarihinde sabah sayımı esnasında duyulan bağrışmalar nedeniyle görevli memurlar tarafından odaya girildiği ve …'in davacı ile kardeşini permatik ucunda bulunan jiletle yüzlerinden yaraladığının tespit edildiği, bu olay nedeniyle … hakkında "kasten yaralama" suçundan açılan davada, …. Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…., K:…. sayılı kararında; sanığın olay günü elindeki jiletle kardeş olan her iki müştekiyi de yüzde sabit iz oluşacak nitelikte yaraladığı anlaşıldığından, ayrı ayrı cezalandırılması cihetine gidilmiş, aksi ispatlanamayan sanık savunmasına göre sanığın eyleminin müşteki …'ün kendisine küfür etmesi nedeniyle haksız tahrik altında kalarak işlediği kabul edilerek sanık lehine Türk Ceza Kanunu'nun 29. madde hükümlerinin uygulanmış olduğu görülmüştür.
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile yukarıda izah edilen ... Asliye Ceza Mahkemesi kararının birlikte irdelenmesinden; yaralama olayının, tamamen davacının aynı koğuşta birlikte kaldığı kardeşi …'ün, hükümlü olan …'e küfretmesi nedeniyle haksız tahrik altında meydana geldiği, bu nedenle olayın oluş biçimi ve gelişimi gözönüne alındığında, bu eylemin davalı idare ile zarar arasında nedensellik bağını kestiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından 27/04/2012 tarihinde cezaevi idaresine verilen dilekçede…'in bir takım sorunlarından bahsedilerek koğuştan alınması talep edilmiş ise de, oda değişikliği talebini karara bağlamak ile görevli olan İdare ve Gözlem Kurulu'nun haftada bir kez toplanması, olayın ise toplantı günü gelmeden gerçekleşmiş olması karşısında bu yönüyle de davalı idarenin olayda herhangi bir kusur ve ihmalinin bulunduğundan söz edilemeyeceği açıktır.
Bu durumda, idareye atfı kabil bir hizmet kusuru ve zararı doğuran eylemin idarenin yürüttüğü hizmete bağlanabilirliğinin söz konusu olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin tazmin sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılmakla İdare Mahkemesi kararının, yukarıda belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.