20. Hukuk Dairesi 2015/4385 E. , 2016/12353 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili 26/12/2007 havale tarihli dilekçesiyle, müvekkilinin 246 ada 12 sayılı parselin bir kısım hissesini 26/03/2003 tarihinde ...oğlu 1963 doğumlu .... isimli bir şahıstan tapuda resmi satış ile satın aldığını ancak daha sonra taşınmazın bu kişiye değil .... oğlu 1924 doğumlu... ait olduğunu anlaşıldığını ve tapu müdürlüğü tarafından müvekkiline açılan tapu iptal davası ile taşınmazın gerçek maliki adına tescil edildiğini, müvekkilinin bu şekilde taşınmazın mülkiyetini kaybetmesi nedeniyle zarara uğradığını ve bu zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 10.000,00.-TL maddi tazminatın tapu iptal kararının kesinleşme tarihi olan 19/02/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi isteğiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne ve 500,00.-TL’nin 19/02/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, davacı ... ve davalı Hazine vekillerinin temyizi üzerine, hüküm Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 28/01/2014 tarih ve 2013/15715 - 2014/1781 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Somut olayda 4721 sayılı Kanunun 1007. maddesinde düzenlenen sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi olan 30.7.2010 gününde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak, niteliği belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki gerçek değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden taşınmazın resmi satış senedindeki bedelinin tahsiline karar verilmesi, doğru görülmemiştir.” denilmiştir.
Bozma kararından sonra davacı vekili 02/09/2014 tarihli harçlı ıslah dilekçesiyle tazminat isteğini toplamda 13.453,74-TL’ye yükseltmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ve 13.453,74-TL’nin 19/02/2007 tarihinden itibaren işleyene yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Tazminat isteğine dayanak 246 ada 12 parsel sayılı taşınmazın 108/214 hissesinin 03/06/2002 tarihinde imar uygulaması sonucunda İsmail oğlu ... adına tapuya tescil edildiği, davacının da 26/08/2003 tarihinde taşınmazı satın aldığı, ancak satın aldığı kişinin tapu maliki 1924 doğumlu ....olmayıp, 1963 doğumlu ... olduğu, bunun fark edilmesi üzerine tapu müdürlüğü tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası nedeniyle ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/43 E. - 1416 K. sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davacı adına olan tapu kaydının iptali ile önceki malik ... ve ... oğlu 1924 doğumlu .. . adına tapuya tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 19/12/2007 tarihinde kesinleştiği, aynı zamanda tapu müdürü ve memuru ile taşınmazın satışını yapan ... hakkında ceza davası açıldığı, ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/833 E. - 2005/657 K. sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda tapu müdürü ve memurunun görevi ihmal ve kötüye kullanma, ...’ın ise resmi evrakta sahtecilik suçlarından cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E. 2016/1 K. sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK’nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu nedenle davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 19/12/2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi.