13. Hukuk Dairesi 2014/120 E. , 2014/26037 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı avukat olduğunu, davalının vekili olarak alacakları için ... 8.İcra Müdürlüğü"nün 2007/6955 E. ve 2007/6956 E. sayılı dosyalarında icra takibi başlattığını, görevini özenle yerine getirmesine rağmen davalının 6.3.2008 tarihli azilname ile haksız olarak azlettiğini ileri sürerek aralarındaki sözleşmeye göre 200.000 TL vekalet ücreti ve icra takipleri nedeni ile 45.000 TL karşı yan vekalet ücreti olmak üzere toplam 245.000 TL"nin tahsilini istemiştir.
Davalı-karşı davacı, avukatlık sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını davacıya verdiği vekaletnamenin davacının yanında çalışan dava dışı çalışan tarafından kullanılarak alacaklı olmadığı bir şahsı borçlu göstererek sahte senetle icra takibi yaptığını bu eylem nedeni ile kendisi ve davacının çalışanı hakkında da soruşturma başlatıldığını, güveninin sarsıldığı ve icra dosyalarında, tahsilat olmasına rağmen kendisine herhangi bir ödeme olmadığını, avukatın görevini ihmal ettiğini savunarak davanın reddini dilemiş, karşı davasında ise icradan tahsil edilen 18.544,73 TL nin davacıda kaldığından davacı-karşı davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, asıl dava yönünden azil haklı görülmekle davanın kısmen kabulü ile 40.000,00 TL vekalet ücreti alacağın tahsiline; karşı dava yönünden ise davanın kabulü ile 18.544,73 TL"nin her bir miktarın tediye tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davacı, asıl davada vekalet ücreti ve karşı yan vekalet ücretinin tahsili amacı ile eldeki davayı açmış, 2014/120-2014/26037
Davalı-karşı davacı ise davacı avukat tarafından tahsil edilen fakat kendisine teslim edilmeyen 18.544,73 TL"nin tahsilini istemiştir. Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 6.3.2008 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Mahkemece azlin haklı olduğu kanaatine varılmış bilirkişi raporu esas alınarak icra dosyaları için sarfedilen emek ve icra dosyalarının gelmiş olduğu aşama nazara alınarak 40.000 TL vekalet ücretinin tahsiline karar verilmiştir. ... 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2008/807 E. sayılı dosyasının incelemesinde davacının yanında çalışan ..."ın yakınına ait bononun tahsili amacı ile ve vekaletname masrafından tasarruf etmek için lehtar kısmına davalının isminin yazıldığı bu şekilde davalının aslında alacaklı olmadığı bonodan dolayı adına takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Davalı anılan bu olay nedeni ile şikayet 2014/120-2014/26037
edilmişse de, hakkında takipsizlik kararı verilmiş, avukatın yanında çalışanın ise özel evrakta sahtecilik suçundan dolayı cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu husus başlı başına davalı- karşı davacının güvenin sarsılmasına neden olduğundan davalı karşı davacının azli haklıdır. Mahkemece de azil haklı bulunmuş, icra dosyalarının geldiği aşama ve avukatın emek ve mesaisi nazara alınarak davacı yararına 40.000 TL vekalet ücreti takdir edilmiştir. Ne var ki HUMK 62.ve (HMK73) ve gerekse Av. Kanunun 171/1 maddesine göre avukat icra takibini sonuçlandırıp alacağın tamamını tahsil etmeden vekalet ücretini müvekkilden isteyemez. O halde mahkemece de kabul edildiği üzere azlin haklı olduğu ve icra takibinin sonuçlandırılmadığı nazara alınarak asıl dava yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Karşı davalı-davacının temyiz itirazlarına gelince, karşı davada icra dosyasından tahsil edilen 18.544,73 TL"nin karşı davacı-davalıya verilmediği ileri sürülerek dava açılmıştır.Karşı davalı ise ibraz ettiği ibraname ile paranın iade edildiğini davalı-karşı davacıya verildiğini savunmuştur. Davalı-karşı davacı ibraz edilen ibranamedeki imzaya itiraz ettiğine göre mahkemece bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3- Bozma nedenine göre her iki tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün, davacı-karşı davalı yararına BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenlerle her iki tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.