20. Hukuk Dairesi 2015/5782 E. , 2016/12343 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 17/05/2010 tarihli dilekçesiyle; .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/147 E. - 2001/239 K. sayılı dosyasında Hazinenin açtığı davada, müvekkiline usûlünce tebligat yapılmadığı ve yöntemine uygun taraf teşkili sağlanmadığı halde 4531 sayılı parselde adına kayıtlı 4 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verildiği, tebligat adresi yeterince araştırılmadan, davadan haberdar edilmeden karar verildiği gibi taşınmazın 5663 sayılı Kanunun belirlediği sit alanları dışında kaldığı ve özel mülkiyete konu olabileceği taşınmazın Hazine tarafından satışa çıkarıldığını belirterek taşınmazın davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescili, tapu iptali ve tescil taleplerinin yerinde görülmemesi halinde ise, taşınmazın değeri olarak şimdilik 10.000,00.-TL’nin davalıdan alınması istekleriyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; tapu iptali ve tescil isteminin kesin hüküm nedeniyle, tazminata ilişkin talebin ise Borçlar Kanununun 60. maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 19/11/2012 tarih ve 2012/9781 – 2012/13276 sayılı kararıyla temyiz isteğinin süre nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 16/01/2014 tarih ve 2013/20442 – 2014/537 sayılı kararıyla, bu kez temyiz talebinin süresinde yapıldığı açıklanarak önceki süreden ret kararı ortadan kaldırılarak yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Bilindiği üzere, gerek 6100 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 33. maddesi (1086 sayılı HUMK"nın 76. maddesi) uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukukî nitelendirmeyi yapmak ve uygulanacak yasa maddelerini tayin etmek görevi hâkime aittir.
Açıklanan ilke çerçevesinde davada ileri sürülen iddia değerlendirildiğinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 374 ve 375/h maddesi (1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 445/7. maddesi) kapsamından "Yargılamanın yenilenmesi" isteğine ilişkin olduğu kabul edilmelidir.
Bu durumda; tescilin dayanağı olan .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/147 E. - 2001/239 K. sayılı davasında gerçekten yöntemine uygun biçimde taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı, eldeki davanın davacısı olan ..."a savunma hakkı tanınıp - tanınmadığının belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, olayda uygulama yeri olmayan kesin hükümden söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Kabule göre de; Hazinece açılan önceki davanın 25/06/2002 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, taşınmaz mülkiyetinin yitirildiği tarih itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146. maddesi (Borçlar Kanununun 60. maddesi) uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tâbi olduğu, 1 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı bu nedenle tazminat davasının görülebilir olduğu, ne var ki davada öncelikle tapu iptali ve tescil istenildiğine göre anılan isteğin reddi halinde tazminat isteğinin değerlendirileceği kuşkusuzdur.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 6100 sayılı HMK’nın 379/1-c ve 379/2 maddesi gereğince yargılanmanın yenilenmesi talebinin reddine, tapu iptali ve tescil ile tazminat talepli davanın ise tefrikine karar verilmiş, verilen bu karar temyiz edilmeksizin 17/12/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Tapu iptali ve tescil ile tazminat istemli dava mahkemenin 2014/165 Esasına kaydedilerek yapılan yargılama sonunda, tapu iptali ve tescile yönelik talebin reddine, tazminat talebinin kabulüne ve 56.000,00.-TL’nin dava tarihi olan 17/05/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, terditli olarak tapu iptali ve tescil istemi, olmadığı takdirde ise 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Tazminat isteğine dayanak .... köyü, 4531 parsel sayılı 245,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tapuda "Arsa" vasfıyla 1/8 hissesi ve 1/8 arsa paylı 4 nolu meskende lehine kat irtifakı ile kayıtlı iken, Hazine tarafından açılan tapu iptali ve tescil istemli dava nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/01/2001 tarih ve 2000/147 – 2001/239 sayılı kararıyla 4531 sayılı parselin davacı ve dava dışı gerçek kişiler adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, verilen bu karar temyiz edilmeksizin 25/06/2002 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, tazminat isteğine dayanak ve 4531 sayılı parselde yer alan 4 nolu bağımsız bölüm değerinin, değerlendirme tarihi olan 25/06/2002 tarihinden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre, üzerindeki yapılara değerlendirme tarihindeki resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesapları gösterilip yıpranma payı düşülmek suretiyle ve ayrıca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüler de dikkate alınarak değerinin belirlenmesi gerekir. Buna göre yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda arsa değeri ve tüm yapının (ortak yerleri içerir biçimde) değeri hesaplandıktan sonra, toplam bedel üzerinden arsa payına düşen miktarına göre bağımsız bölümün karşılığı tespit edilir. Şayet o bağımsız bölüm yapısında değeri etkileyecek özellik ve nitelikte ekstra ilaveler varsa bunlarında gözönünde tutulması gerekir. Yukarıda açıklanan esaslar dairesinde sözü edilen bağımsız bölüme değer biçilmesi gerekir. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan soyut ifadelerle değer biçildiğinden, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bundan başka, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde faiz istenmeden talep edilen tazminat miktarının 10.000,00.-TL olduğu ve davacı vekili tarafından ıslah da yapılmadığı halde, talep aşılmak suretiyle fazla miktara ve faize hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
Hal böyle olunca, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihi olan 25/06/2002 tarihinden önceki yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve önceki bilirkişiler dışında yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 25/06/2002 tarihinde dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek arsa payının, bayındırlık resmi birim fiyatları esas alınıp, yıpranma payı da düşülmek suretiyle bağımsız bölümünün değeri tespit edilip oluşacak sonuca göre ve taleple bağlı kalınarak bir hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 19/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.