10. Hukuk Dairesi 2016/476 E. , 2016/2217 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, sigorta başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.1990 tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alınan davalılardan işveren babasına ait inşaat işyerinde 15.12.1990 tarihinde çalışmaya başladığı yönünde hakkında düzenlenen işe giriş bildirgesi 20.12.1990 tarihinde davalı Kuruma verilen 18.06.1975 doğumlu davacının bildiriminin yapılmayıp sigorta priminin de ödenmediği, bildirgedeki kimlik bilgilerinin doğru, sigorta sicil numarasının daha sonraki hizmetlerinde de kullanıldığı, işverence dönemsel sigorta primleri bordrosunun düzenlenmediği anlaşılmakta olup, Mahkemece, davacının anılan tarihte hizmet akdine tabi olarak bir gün çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun Geçici 7/1"nci maddesi uyarınca, anılan Kanunun yürürlük tarihine kadar 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Kanunun Geçici 20"nci maddesine göre oluşturulan sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet sürelerinin tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirileceği ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanunun 79 ve 108"inci maddeleri olduğu kabul edilmelidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Diğer taraftan, anılan Kanunun 60"ıncı maddesinin (G) fıkrasında, bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edileceği belirtildikten sonra Geçici 54"üncü maddede, 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında söz konusu (G) fıkrasının uygulanmayacağı açıklanmış olup fıkradaki “malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar” ibarelerinin, sigortalılar yararına bir yorumla, tabi olması gerekenleri de kapsadığı benimsenmelidir.
Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; davacının 15.12.1990 tarihinde davalı işyerinde işe başladığına dair işe giriş bildirgesi hak düşürücü süre dahilinde Kuruma verilmiş ise de, Kuruma intikal etmiş bordrolar mevcut olmayıp, anılan bildirgeye dayalı hizmet bildirilmemiştir. Davacı ile davalı işverenin baba-oğul olup, babanın oğlunun hizmetlerini bildirmeyip primlerini yatırmaması hayatın olağan akışına aykırıdır. Beyanları hükme esas alınan tanıkların aynı işkolunda çalışan veya işyeri sahibi bulunan komşu işyerlerinden olmadıkları da gözetildiğinde, fiili çalışmanın ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle; işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya aidiyeti hususu yöntemince saptanmalı, varsa iş yerinde tutulması gerekli dosya, puantaj kayıtları ve ücret bordrolarından yararlanılmalı, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalıştırdıkları kişiler yöntemince saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, belirdiği takdirde tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, toplanan tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre ve 60/G ile Geçici 54"üncü madde düzenlemeleri dikkate alınarak hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.