Taraflar arasında görülen davada; Davacılar ve müdahiller çekişme konusu 471, 1445, 1446 ve 1497 parsel sayılı taşınmazların kadastroca miras bırakanları Y.adına tesbit ve tescil edildiğini, davalı tarafından açılan iptal ve tescil davası sonucunda miras bırakanın mirasçıların saklı payını zedelemek kastı ile davayı kabul etmesi nedeniyle, dava konusu taşınmazların davalı adına tesciline karar verildiğini ileri sürerek, tenkis isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, 2.Hukuk Dairesince; saklı payı zedeleme kastına yönelik temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, ancak miras bırakana ait 374 parselin 1/2 si 976 parselin tamamının tereke aktifine dahil edilmeden tasarruf nisabı ve saklı paya elatma bulunup bulunmayacağının anlaşılamayacağını belirterek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tenkis isteğine ilişkin olup, hükmüne uyulan 2.Hukuk Dairesinin 14.02.2008 tarihli bozma ilamında "saklı payı zedeleme kastına yönelik temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, ancak miras bırakanın 374 ve 976 sayılı parsellerinin terekenin aktifine dahil edilmeden tasarruf nisabının aşılıp aşılmadığının hesaplanamayacağına, kazanılmış hakların nazara alınması" gerektiğine işaret edilmiştir. Mahkemece, anılan taşınmazlar terekeye katılmak suretiyle, yeniden bilirkişiye rapor düzenlettirilmiş ise de ilk hüküm davacılar ve müdahil davacılar tarafından temyiz edilmeyip, yalnızca davalı tarafından temyiz edilmiş olması; müdahil davacıların davaya katıldıkları tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanunun 513.maddesine göre, zamanaşımına tabi olduğu ve süresinde davalı tarafından zamanaşımı itirazında bulunulduğu ve sözü edilen bozma ilamında bu hususun incelenmediği gözetildiğinde müdahil davacılar yararına kazanılmış hak da oluşturmayacağı anlaşılmakla müdahil davacılar yönünden davanın reddi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Öte yandan, kazanılmış hak kuralı gereğince, ilk hükmü davacılar temyiz etmediklerine göre, bozmadan önce belirlenen saklı paya ilişkin bedel üzerinden hüküm kurulması gerekirken, bozma sonrası artan meblağ üzerinden karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davalının, temyiz itirazları bu nedenle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.