![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2018/4617
Karar No: 2019/749
Karar Tarihi: 07.02.2019
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/4617 Esas 2019/749 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesiyle; müvekkilinin 11/09/2008 tarihinde davalı işyerinde iş kazası geçirdiğini, iş kazası sonucu sağ elinde ki 3 parmağı işlemez hale geldiğini, olay günü müvekkilinin işi olmamasına rağmen ... isimli patronun pres makinesinde çalışmasını istediğini ve çalışması sırasında kazanın meydana geldiğini, olayda davalı işverenin tam kusurlu olduğunu, iş güvenlik tedbirlerinin alınmadığını, herhangi bir eğitim verilmediğini, olayla ilgili ... C, Savcılığınca 2008/30383 soruşturma numarası ile tahkikat yapıldığını, olaydan dolayı maddi ve manevi kayıp yaşadığını belirterek, müvekkilinin yaşadığı maddi ve manevi kaybın giderilmesi amacıyla 60.000,00TL manevi, 33.694,95TL maddi tazminat olmak üzere toplam 93.694,95TL tazminatın yasal faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B)Davalı Cevabı;
Davalıya ait cevap dilekçesi bulunmamaktadır.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı
Mahkemece 09.05.2017 tarihli ek kararında ""...Mahkememizin yukarıda tarih ve sayısı yazılı dava dosyası; 04/11/2016 tarihinde karara çıkmış ve dava aşamasında davalı şirket adına çıkarılan dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligatın adresten taşındığından bahisle bila tebliğ iade edilmesi üzerine ve şirket adına yazılan müzekkerenin de aynı şekilde bila ikmal iade edilmiş olup ... Ticaret Odası Başkanlığı"nın 12/11/2015 tarihli yazısında belirtilen adrese ile tebligata ve müzekkereye yazılan adreslerin aynı olması nedeniyle; davalı şirket adına gönderilen dava dilekçesi, bilirkişi raporları ve gerekçeli karar;7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesinde; "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.(Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.(Ek : 6/6/1985 - 3220/12 md.; Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır...." düzenlemesi öngörülmüş olup, Davalı ... Otomotiv ve Oto Gaz Sistemleri İnş. Müh. San. ve Tic. A.Ş."ye, Ticaret sicilinde kayıtlı adresine usulüne uygun olarak dava dilekçesi, bilirkişi raporları ve gerekçeli karar tebliğ edilmiş olup tebligatlarda herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı anlaşılmış olmakla, davalı vekilinin istinaf talep etme süresini geçirmiş olması nedeniyle istinaf talebinin reddine, Kararın bir suretinin davalı vekiline tebliğine, istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde ..... "" karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu
Davalı vekili, Yerel mahkemin haklı istinaf başvuru talebini süresinde olmadığını gerekçe göstererek reddetmesi yerinde bir karar olmadığını, Zira aşağıda detaylı olarak açıklanacağı üzere devam eden yargılama süresince müvekkil şirkete usule uygun herhangi bir bildirim yapılmadığını, Müvekkil şirket, ekte yer verilen Konya 2. İcra Müdürlüğü 2016/13155 E numaralı dosyası kapsamında, tarafına hasbel kader 27/04/2017 tarihinde tebliğ olunan ödeme emriyle söz konusu yargılamadan haberdar olduğunu, Yapılan istinaf başvurusu süresinde olduğunu, Zira söz konusu istinaf başvuru dilekçesi yerel mahkemeye ödeme emrinin tebliğ tarihi 27/04/2017"den sonraki tarih olan 05/05/2017 tarihinde verildiği, Dosya kapsamında yapılan yargılamada müvekkilin eski adresi olan 2. Organize Sanayi Bölgesi ... Cad. .../... adresine "Örn. No. 6 -Tebligat Tüz. M. 55; 35. Maddeye Göre Tebligat yapıldığını,. Oysaki Tebligat kanunu 35. maddede yer aldığı üzere " Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.3191 (Ek : 6/6/1985 - 3220/12 md.; Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.
" Dava tarihinden evvel müvekkil şirketçe adres ve ünvan hususunda yapılan değişkliklere rağmen yerel mahkeme dosyasında ticaret sicil gazetesindeki adrese bakılmadan ve ticaret sicile müzekkere yazılmadan doğrudan müvekkilin bulunmadığı adresteki binanın kapısına evrakın yapıştırılması suretiyle tebliğin yapılması usule aykırı olduğunu, Bu süreç içerisinde dava dilekçesi incelenememiş dosyadaki bilirkişi raporlarına beyanda bulunulamadığını, Haliyle dosyadaki tüm beyan ve alınan raporlara ilişkin itiraz haklarımızı saklı tuttuğunu. Zira bu aşamda davanın esasına ilişkin itirazlarımızı sunmamız mümkün olmadığını, Hukuki dinlenilme hakkı, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına almaktadır. Ancak, her yargılama süjesi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahiptir. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlandığını, Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunlu olduğunu, Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün olmadığını, res"en nazara alınması gereken sebeplerle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı
Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde ".....7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7/3. maddesine göre, 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 346. maddesine göre, istinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344. maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar. İlk derece mahkemesi tarafından 09.05.2017 tarihli ek karar usulüne uygun olarak 16.05.2017 tarihinde davalı vekiline tebliğ edilmiş olup, istinaf başvurusu yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 24.05.2017 tarihinde yapılmıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeler Kanunu"nun 346. maddesi gereğince davalının 09.05.2017 tarihli ek karara karşı yapılan istinaf başvurusunun süre yönünden reddine..."" karar verilmiştir.
F) Temyiz
Davalı vekili, Yerel mahkemenin usulüne uygun tebligat yapmaması sebebiyle kesinleşen karara ilişkin olarak tarafımızca yasal süre içerisinde istinaf talebinde bulunulmuş olup ek kararın tebliğinden sonra ayrıntılı istinaf sebeplerinin bildirildiğini, Mahkemenin 09.05.2017 tarihli ek kararına ilişkin müvekkilimize yürütülen icra emrini durdurmak için ivedikle istinaf yoluna gidilmesi gerektiğinden tehir-i icra talepli kısa istinaf dilekçesi gönderildiğini, 10.05.2017 tarihinde beyan dilekçesi adı altında uyapta yer aldığı için bölge adliye mahkemesi tarafından göz önünde tutulmaksızın süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmadığı ifade edildiği, Davacı vekilinin istinaf süresinin korunması için verdiği dilekçede, karara karşı kanun yoluna başvurma iradesi açıklandığı için adı geçenin 02.11.2016 tarihli dilekçesi ile kararın istinaf edildiğinin kabulü gerektiği, (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001, 5.cilt, sf:4578 v.d.)Bu durumda istinaf istemi süresinde olup işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi hukuka uygun olmadığını,Yerel mahkemin haklı istinaf başvuru talebimizi süresinde olmadığını gerekçe göstererek reddetmesi yerinde bir karar olmadığını, Zira aşağıda detaylı olarak açıklanacağı üzere devam eden yargılama süresince müvekkil şirkete usule uygun herhangi bir bildirim yapılmadığını, Müvekkil şirket, ekte yer verilen ... 2. İcra Müdürlüğü 2016/13155 E numaralı dosyası kapsamında, tarafına hasbel kader 27/04/2017 tarihinde tebliğ olunan ödeme emriyle söz konusu yargılamadan haberdar olduğunu, Yapılan istinaf başvurusu süresinde olduğunu, Zira söz konusu istinaf başvuru dilekçesi yerel mahkemeye ödeme emrinin tebliğ tarihi 27/04/2017"den sonraki tarih olan 05/05/2017 tarihinde verildiği, Dosya kapsamında yapılan yargılamada müvekkilin eski adresi olan 2. Organize Sanayi Bölgesi ... Cad. .../... adresine "Örn. No. 6 -Tebligat Tüz. M. 55; 35. Maddeye Göre Tebligat yapıldığını, Oysaki Tebligat kanunu 35. maddede yer aldığı üzere " Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.3191 (Ek : 6/6/1985 - 3220/12 md.; Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır." Dava tarihinden evvel müvekkil şirketçe adres ve ünvan hususunda yapılan değişkliklere rağmen yerel mahkeme dosyasında ticaret sicil gazetesindeki adrese bakılmadan ve ticaret sicile müzekkere yazılmadan doğrudan müvekkilin bulunmadığı adresteki binanın kapısına evrakın yapıştırılması suretiyle tebliğin yapılması usule aykırı olduğunu, Bu süreç içerisinde dava dilekçesi incelenememiş dosyadaki bilirkişi raporlarına beyanda bulunulamadığını, Haliye dosyadaki tüm beyan ve alınan raporlara ilişkin itiraz haklarımızı saklı tuttuğunu, Zira bu aşamda davanın esasına ilişkin itirazları sunmasının mümkün olmadığını,. Hukuki dinlenilme hakkı, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına aldığını, Ancak, her yargılama süjesi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahip olduğunu, Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlandığını, Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunlu olduğunu. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün olmadığını, res"en nazara alınması gereken sebeplerle temyiz yoluna başvurmuştur.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dava, iş kazası sonucu maluliyeti nedeniyle maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece; maddi tazminat alacağı talebinin Kabulü ile 33.694,95TL"nin 11/09/2008 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine. Manevi tazminat alacağı talebinin Kısmen Kabulü ile 6.000,00TL"nin 11/09/2008 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine. Manevi tazminat alacağına yönelik fazla istemin reddine. karar verilmiş, Mahkemenin 09.05.2017 tarihli ek kararı ile davalı ... Otomotiv ve Oto Gaz Sistemleri İnş. Müh. San. ve Tic. A.Ş."ye, ticaret sicilinde kayıtlı adresine usulüne uygun olarak dava dilekçesi, bilirkişi raporları ve gerekçeli karar tebliğ edilmiş olup tebligatlarda herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf talep etme süresini geçirmiş olduğu gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusu yasal bir haftalık süre geçtikten sonra yapıldığı gerekçesiyle davalının 09.05.2017 tarihli ek karara karşı yapılan istinaf başvurusunun süre yönünden reddine karar verilmiştir.Somut olayda çözüme kavuşturulması gereken konu ilk derece mahkemesinin istinaf talebinin süreden reddine dair 09.05.2017 tarihli ek kararına yönelik davalı vekilinin istinaf dilekçesinin süresinde sunup sunmadığı noktasıdır.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre ise kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).
Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur.
Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veye gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir.Davanın tümden kabul veya tümden reddedildiği hallerde, reddedilen bir talebi bulunmadığından davacının veya davacı yararına kurulan bir hüküm bulunmadığından davalının kararı temyizde ilke olarak hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmekte ise de tarafların kararın gerekçesini temyiz etme hakları bulunduğundan gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmelidir.O halde, somut olayda istinaf kanun yolu süresinin ek kararın tebliğinden itibaren işleyeceği açıktır.Öte yandan ilk derece mahkemesinin 09.05.2017 tarihli ek kararında istinaf yasa yolu süresi gösterilmemiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/09/2018 tarih ve 2018/9-584 E- 2018/1332 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere;1982 Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”Ayrıca Anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasında usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
HMK"nın 27’nci maddesi uyarınca;
"(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir".Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir (6100 sayılı HMK’nın gerekçesi m. 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.Hukuki dinlenilme hakkı kapsamında üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise davanın taraf ya da taraflarının, mahkemece yapılan işlemler neticesinde kabul edilebilir meşru (makul) bir beklenti içerisinde olup olamayacakları noktasıdır. Bu hususla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi bir kararında “…Bir mahkemeye başvuru hakkının yasal birtakım şartlara tabi tutulması kabul edilebilir olsa da mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı esneklikten kaçınmalıdır (Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29)…iflas hukukuyla ilgili bir davaya bakan Asliye Ticaret Mahkemesinin kısa kararında kanun yolu süresini belirtmediği gibi gerekçeli kararında da süreyi yanlış gösterdiği, asliye ticaret mahkemesi kararlarına karşı genel olarak on beş günlük bir temyiz süresinin öngörüldüğü, somut olayda olduğu gibi temyiz süresinin on gün olduğuna ilişkin ayrıksı bir durumun söz konusu olduğu davada, sürenin taraflara doğru bir şekilde belirtilmesinin daha da önem arz ettiği, bu açıdan başvurucunun gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceği, Mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında temyiz süresinin on gün olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren Yargıtay Dairesinin değerlendirmesinin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucunun temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği, bu açıdan kararın başvurucunun mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.”(Anayasa Mahkemesinin 09.06.2016 tarih ve B.no:2014/819 sayılı kararı, para.51, R.G. Tarih ve Sayısı:29.06.2016-29757).
Bütün bu açıklamalar doğrultusunda, 09/05/2017 tarihli yerel mahkemenin ek kararında istinaf kanun yolu süresinin açıkça gösterilmediği, davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesini de kararın kendisine 16/05/2017 tarihinde tebliğinden itibaren makul bir süre içerisinde 24/05/2017 tarihinde sunduğu dikkate alındığında, davalı vekilinin istinaf isteminin esastan incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin makul süre içerisinde sunulduğu değerlendirmek suretiyle gerekçeli istinaf başvurusu hakkında inceleme ile bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davalı vekilinin bu aşamada temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın incelenmek üzere BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.