Esas No: 2016/405
Karar No: 2018/201
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/405 Esas 2018/201 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : SİLOPİ 1. Asliye
Günü : 22.02.2013
Sayısı : 374-107
4733 sayılı Kanuna muhalefet suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanık ..."in 4733 sayılı Kanunun 8/4, TCK"nun 62, 52/2, 51/1, 51/3, 51/7-8 ve 54/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 80 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine ve suça konu kaçak eşyaların müsaderesine, suçta kullanılan 63... plakalı aracın müsaderesine yer olmadığına ilişkin Silopi 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.02.2013 gün ve 374-107 sayılı hükmün, katılan ... vekili ile sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 03.11.2015 gün ve 22330-21279 sayı ile;
"...I- Katılan ... idaresi temsilcisinin temyiz talebinin incelenmesinde;
Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibariyle, sanığın eyleminin 5752 sayılı Yasa ile değişik 4733 sayılı Yasa kapsamında kaldığı cihetle, suçtan doğrudan zarar görmeyen gümrük idaresinin davaya katılma ve hükmü temyize yetkisi bulunmadığı gibi katılmasına karar verilmesi de hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, gümrük idaresi temsilcisinin vaki temyiz talebinin 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince REDDİNE,
II- Sanığın temyiz talebinin incelenmesinde;
Miktar itibariyle kişisel kullanım sınırları içinde kaldığı anlaşılan dava konusu sigaraların 150 paket olmasına, dosya kapsamı ve sanığın mahkeme huzurundaki savunmasında ele geçen sigarayı ticari amaç için değil, kişisel kullanım amacıyla satın aldığını beyan etmesine göre; sanığın savunmasının aksine, ele geçen sigaraları ticari amaçla bulundurduğuna ilişkin cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 03.12.2015 gün ve 131281 sayı ile;
"...İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık;
Sanıktan elde edilen ve suç delili olarak kabul edilerek mahkûmiyete esas alınan suça konu sigaraların sanık tarafından kişisel kullanım için mi yoksa ticari amaç için mi bulundurulduğuna ilişkindir.
Dosyadaki 09.05.2012 tarihli olay ve yakalama tutanağında; "Şüpheli ..."in 09.05.2012 tarihinde saat 23.00 sıralarında sevk ve idaresi altında bulunan 63... plakalı İsa Anşin adına kayıtlı ... marka araçla Silopi ilçesi istikametinden Cizre ilçesine doğru seyir halinde iken Yeniköy Jandarma Komutanlığı yol kontrol ve arama noktasında durdurulduğu, Silopi Sulh Ceza Mahkemesinin 19.04.2012 tarih ve 2012/1047 değişik iş numaralı arama kararına istinaden yapılan aramada aracın ön koltuğu üzerinde faturasız ve bandrolsüz gümrük kaçağı 15 karton (150 paket) Kent marka sigara ele geçirilmiştir."
Sanık 09.05.2012 tarihinde soruşturma aşamasında Yeniköy Jandarma Karakol Komutanlığında olayın hemen akabinde verdiği samimi savunmasında özetle; "şoför olarak Irak ülkesine yolcu getirip götürdüğünü, 09.05.2012 tarihinde sevk ve idaresi altındaki araçla Silopi ilçesine geldiğini, söz konusu kaçak sigaraları Silopi ilçe merkezinde çeşitli dükkanlardan satın aldığını, bu sigaraları Cizre"de satacağını, maddi durumunun iyi olmadığını, kendisine ait bir işinin olmadığını ve çalışmak zorunda olduğunu" beyan ederek üzerine atılı suçlamayı ikrar etmiştir.
Ancak, 14.02.2013 tarihinde Silopi 1. Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda vermiş olduğu savunmasında ise; "İddianamede bahsi geçen 63... plakalı araç ağabeyim İsa Anşin"e aittir. Ağabeyimin benim bu yaptığım olaydan haberi yoktur. Ben sadece şoförlüğünü yaparım. Ben olay tarihinde söz konusu 15 karton sigarayı Silopi ilçesinden kendi kullanımım için almıştım. Herhangi bir ticaret kastım söz konusu değildir. Suç olduğunu bilmiyordum. Böyle bir şeyi ilk defa yaptım. Pişmanım" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanıkta yakalanan sigaraların miktarının fazlalığı ve olayın hemen akabinde 09.05.2012 tarihinde soruşturma aşamasında Yeniköy Jandarma Karakol Komutanlığında verdiği samimi savunmasında suçunu ikrar etmiş olması dikkate alındığında sanığın ticari kastla hareket ettiği çok açıktır. Yukarıda arz ve izah edildiği üzere sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün onanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 19.01.2016 gün ve 27999-134 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulumuzca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Silopi Sulh Ceza Mahkemesinin 19.04.2012 tarihli ve 1047 sayılı önleme arama kararına istinaden Yeniköy Jandarma Karakol Komutanlığı yol kontrol ve arama noktasında denetim yapan kolluk görevlilerinin, Silopi istikametinden gelip Cizre"ye gitmekte olan sanık ..."in sürücülüğünü yaptığı 63... plaka sayılı aracı 09.05.2012 günü saat 23.00 sıralarında durdurdukları, yapılan kontrolde aracın ön koltuğunun üzerinde bandrolsüz, hologramsız ve etiketsiz olduğu tespit edilen toplam 15 karton Kent marka sigaranın ele geçirildiği,
19.06.2012 tarihli kaçak eşyaya mahsus tespit varakasına göre; suça konu sigaraların CIF değerinin 300 Lira, gümrük vergileri toplamının 771,20 Lira, gümrüklenmiş değerinin ise 1071,20 Lira olduğu,
İpekyolu Gümrük Müdürlüğünün 05.07.2012 tarihli yazısı ile; olay nedeniyle oluşan kamu zararının 510 Lira olduğunun bildirildiği,
05.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda; paketleri üzerinde bandrol ve sağlık uyarıları bulunmayan, ithali yasak olmayıp izne tabi olan, gümrük vergisinden muaf tutulmayan, yabancı menşeili olduğu değerlendirilen sigaraların gümrük kaçağı olduklarının ve güvensiz ürün olmaları nedeniyle imha edilmelerinin uygun olacağının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık, müdafii hazır olmaksızın kollukta; maddi durumunun iyi olmadığını, olay günü 20.00 sıralarında yönetiminde bulunan araçla Silopi ilçesine geldiğini ve burada bulunan çeşitli dükkanlardan aldığı suça konu sigaraları Cizre ilçesine götürüp satacağını, bu eylemin suç olduğunu bilmediğini,
Mahkemede ise; olay tarihinde söz konusu 15 karton sigarayı Silopi ilçesinden kendi kullanımı için aldığını, herhangi bir ticaret kastının bulunmadığını savunmuştur.
Uyuşmazlığın çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle kaçakçılık suçlarına ilişkin mevzuat üzerinde durulmalıdır.
4733 sayılı ... Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 8. maddesinin dördüncü fıkrası;
"Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit (...) işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar ile ambalajları üzerinde bulunan ürün bilgileri ile bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin içerdiği bilgilerin farklı olması halinde, bu ürünleri üreten veya ithal edenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen ürünlere el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi hususlarında 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli tespitler yapılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir" şeklindedir.
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun suç tarihinde yürürlükte bulunan 3. maddesi ise;
"(1) Eşyayı, gümrük işlemlerine tâbi tutmaksızın Türkiye"ye ithal eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, belirlenen gümrük kapıları dışından Türkiye"ye ithal edilmesi halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.
(2) Eşyayı, sahte belge kullanmak suretiyle gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin, Türkiye"ye ithal eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Transit rejimi çerçevesinde taşınan serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı, rejim hükümlerine aykırı olarak gümrük bölgesinde bırakan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı, sahte belge ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır..." şeklinde düzenlenmiştir.
4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen suç, 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren ve genel gerekçesinde amacı kaçakçılıkla mücadelenin etkin bir şekilde ve uzman personel eliyle yürütülmesi, uygulamadaki tereddütlerin ve sıkıntıların ortadan kaldırılması olarak belirtilen 6455 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılıp, 5607 sayılı Kanuna müstakil bir suç olarak aktarılmıştır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin dördüncü fıkrası ile 5607 sayılı Kanunun 3. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan suçların oluşabilmesi için, failin öngörülen seçimlik hareketleri ticari amaçla gerçekleştirmesi gerekmektedir. Ancak, "ticari amaç" kavramından ne anlaşılması gerektiği hususunda anılan Kanunlarda bir tanımlamaya yer verilmemiştir.
Ticari amaç birçok kaçakçılık suçunda aranan bir manevi unsur olup öğretide bu konuda;
"Ticari amaç maddi menfaat elde etmek amacıdır. Ticaret maddi kazanç için yapılan faaliyettir. Failin amacı kazanç dışında amaç ise maddi unsuru eksik kalacaktır." (Erdener Yurtcan, Yeni Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Şerhi, Beta Yayınları, İstanbul, 2007, s.21); "Bu suç düzenlemesinde kast, özel kasttır. Bu nedenle, bu suç düzenlemesi ancak özel kastla işlenebilir. Bu özel kast, faildeki ticari amacı ifade eder. Failin, suç teşkil eden seçimlik hareketleri, ticari amaçla (saikle) işlemesi gerekir. Eğer, failde ticari amaç bulunmuyorsa, bu suç oluşmayacaktır. Bu nedenle, bu seçimlik hareketin kişisel kullanımlar için yapılması bu suçu oluşturmayacaktır." (Mustafa Özen, 5607 sayılı Kaçakçılık Kanununda Düzenlenen Suçlar, Adalet Yayınevi, 1.Bası, Ankara, 2015, s.98); "Ticari amaç olması için, belli bir uğraşın sonunda maddi bir menfaat gereklidir. Kazanç dışında başka bir amaç varsa belirtilen suç oluşmayacaktır. Örneğin, fail acıyarak yardım etmek veya korumak amacıyla belirtilen fiilleri işlerse bu takdirde koşulları çerçevesinde iştirak iradesi araştırılacaktır. Kişisel kullanım veya tüketim çerçevesinde yapılanlar suç kapsamında değerlendirilmemektedir." (Dilara Şahin, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunundaki İthalat Kaçakçılığı Suçları ve Kabahatler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2011, s.68); "Kendisinin kişisel kullanım ve tüketimi için kaçak eşyanın satın alınması, saklanması, taşınması hareketleri kasten işlense dahi bu suç oluşmayacaktır" (Selçuk Bütün, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Kapsamında Gümrük Kaçakçılığı Suçları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, 2008, s.70) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Gerek 4733 gerekse 5607 sayılı Kanunun amaçlarından biri de, ticari hayatta haksız kazanca bağlı rekabet dengesini bozabilecek unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle kanun koyucu, bazı kaçakçılık fiillerinde belirtilen hukuki değer bakımından doğrudan zarar doğurucu nitelikte bulunmayan ticari amaç dışı hareketleri suç kapsamı dışında tutmayı tercih etmiştir.
Ticari kelimesinin sözcük anlamı "ticaretle ilgili, ticarete ilişkin"dir. Ticaret ise "ürün, mal vb. alım satımı, kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği, alışveriş sonucu elde edilen, yararlanılan fiyat farkı, kâr" anlamlarına gelmektedir. (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 11. Bası, Ankara, 2011, s.2354-2355). Bu bakımdan "ticari amaç"ın, kazanç elde etmek amacı olarak tanımlanması mümkündür. Ticari amaç çoğunlukla bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten "tacir"ler tarafından güdülen bir amaçtır. Ancak ticari amacın, "tacir" sıfatıyla mutlak bir bağlantısı bulunmamaktadır. Zira tacir sıfatını taşıyan gerçek kişilerin tüm eylem ve işlemleri ticari değildir. Aynı şekilde tacir olmayan kişilerin de ticari maksatla hareket etmesi mümkündür. Ticari amaç, kazanç elde etmek için satmak amacıyla almakla da sınırlı değildir. Kişinin kendi şahsi ihtiyaçları dışında belirli bir meslek veya ticari faaliyetin icrası kapsamında maliyet unsuru olarak yahut alacak-borç ilişkilerinde kullanmak üzere yaptığı alımların da ticari amaçla yapıldığı kabul edilmelidir.
Tüm bu nedenlerle failin ticari amaçla hareket edip etmediği, ekonomik ve sosyal durumu, suça konu eşyanın cinsi, nevi, kullanım yeri, zamanı, miktarı, değeri, bulundurma ve ele geçiriliş biçimi gibi hususlar gözetilerek her olayın özelliğine göre değerlendirilip belirlenmelidir.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK"nun "İfade alma ve sorguda yasak usuller" başlıklı 148. maddesinin dördüncü fıkrası "Müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz" şeklinde olup, bu düzenleme ile; şüpheli veya sanığın kolluk tarafından müdafii hazır bulundurulmaksızın alınan ifadesinin, kendisi tarafından hâkim veya mahkeme huzurunda doğrulanmadığı takdirde hükme esas alınamayacağı kabul edilmiştir.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Silopi istikametinden gelip Cizre"ye gitmekte olan sanığın yönetimindeki aracın, Yeniköy Jandarma Karakol Komutanlığı yol kontrol ve arama noktasında denetim yapan kolluk görevlilerince durdurulması üzerine yapılan kontrolde, aracın ön koltuğu üzerinde gümrük kaçağı olduğu tespit edilen toplam 15 karton (150 paket) sigaranın ele geçirildiği olayda;
Sanığın kovuşturma evresinde, ele geçirilen sigaraları kendi kullanımı için aldığını ve ticari kastının bulunmadığını savunması, her ne kadar kollukça alınan ifadesinde, sigaraları Cizre ilçesine götürüp satacağını beyan ettiği belirtilmiş ise de, müdafi hazır bulunmaksızın alınan bu ifadesinin sanık tarafından mahkeme huzurunda doğrulanmaması nedeniyle CMK"nun 148. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca hükme esas alınmasının mümkün olmaması ve ele geçen sigaraların miktar itibarıyla ticari mahiyet arz etmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, sigaraları kendi kullanımı için aldığına dair savunmasının aksine ticari amaçla bulundurduğuna ilişkin mâhkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.