Hukuk Genel Kurulu 2021/642 E. , 2021/1269 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Afyonkarahisar İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 07.03.2011-10.03.2015 tarihleri arasında davalı nezdinde tır şoförü olarak çalıştığını, işçilik alacaklarının ödenmemesi sebebiyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları ile son aya ait ücret ve harcırahın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki itirazında bulunduklarını, davacının 07.03.2012 tarihinde işe başladığını, fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini, haftada altı gün çalıştığından hafta tatili alacağının bulunmadığını, ulusal bayram ve genel tatillerde çalışılmadığını, yıllık izinlerini kullandığını, son ay ücretinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. Afyonkarahisar İş Mahkemesinin 02.12.2015 tarihli ve 2015/218 E., 2015/505 K. sayılı kararı ile; dosyadaki resmi kayıtlara göre davalı şirketin fabrikasının ve merkezinin Isparta’da bulunduğu, şubesinin ise İzmir ilinde bulunduğu, davanın açıldığı tarihte davalı şirketin ikametgâhı sayılan Isparta İş Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Afyonkarahisar İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 08.02.2016 tarihli ve 2016/1680 E., 2016/2805 K. sayılı kararı ile özetle; yetkili mahkemenin belirlenmesi hususunda araştırma yapıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. Afyonkarahisar İş Mahkemesinin 09.10.2019 tarihli ve 2016/181 E., 2019/610 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacı vekilinin dava konusu alacak taleplerini arttırdığı ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Afyonkarahisar İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 03.03.2020 tarihli ve 2020/1057 E., 2020/4104 K. sayılı kararı ile; taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…Dosya içeriğine göre, davacı vekili tarafından fazlaya dair hakları ve ıslah hakkı saklı tutularak kısmi dava açılmış olup, Dairemiz bozma ilamına uyulmasından sonra, davacı vekili tarafından, 29.04.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talep konusu alacağın miktarı artırılmıştır. Mahkemece, bozma sonrası yapılan ıslah talebine itibar edilerek buna göre hüküm kurulması isabetli olmamıştır. Belirtilen sebeple; bozma sonrası ıslah talebi hiç yapılmamış kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Bozma kararı sonrası dosyanın tevzi edildiği Afyonkarahisar 2. İş Mahkemesinin 09.10.2020 tarihli ve 2020/408 E., 2020/43 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin ilk bozma kararının esasa ilişkin olmayıp usule ilişkin olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, mahkemenin yetkisizliğine dair verilen ilk kararın Özel Dairece yetkili mahkemenin tespiti yönünden araştırma yapılması gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece yapılan yargılamada davacı vekilinin ıslah dilekçesine itibar edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce davacı vekilinin direnme kararını temyizinde hukukî yararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
16. Öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.
17. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan unsurlardır. Diğer bir anlatımla, dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
18. Mahkeme, hem davanın açıldığı tarihte hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırıp inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı tarih itibariyle bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemece mesmu (dinlenebilir) olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekir.
19. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 114. maddesinde dava şartları düzenlenmiş olup bu maddenin 1. fıkrasının (h) bendinde "Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması" dava şartları arasında sayılmıştır.
20. Medeni usul hukukunda hukukî yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine işaret eder. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.
21. Yine bu yararın "hukukî ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması da gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135).
22. Öte yandan dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her talep için, talepte bulunanın hukukî yararının varlığı şarttır. Aksi hâlde mahkeme, böyle bir talebi inceleyip yerine getiremez (Kuru, Baki: Medenî Usul Hukuku El Kitabı, Cilt I, 2020, s.390).
23. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki; kanun yolu davanın taraflarına tanınan bir hukukî yoldur ki; bununla yanlış olan kararların (daha doğrusu yanlış olduğu iddia edilen kararların) tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi sağlanır.
24. Hüküm mahkemelerinin karar verirken yanlış yapmaları ihtimali bulunduğundan, verilen kararların daha yüksek bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi için, her hukuk sisteminde kanun yolları kabul edilmiştir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt III, s. 4483).
25. Kanun yollarından biri de temyiz kanun yolu olup nihai bir karar, kanunda öngörülen süre içinde, harca tabi ise harcı yatırılarak temyiz edilebilir. Bunlara ilaveten nasıl ki, davacının dava açmakta hukukî menfaatinin bulunması gerekiyorsa, temyize başvuranın da hukukî menfaatinin bulunması gerekir.
26. Buna göre temyiz yoluna başvuran tarafın temyiz ettiği kararın kaldırılması ya da değiştirilmesinde korunmaya değer bir menfaati olmalıdır. Davada haklı çıkmış olan tarafın da hukukî menfaati bulunmak kaydıyla hükmü temyiz etmesi mümkündür.
27. Yeri gelmişken usulî kazanılmış hak kurumuna kısaca değinilmesi gerekmektedir.
28. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
29. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmekte olup, bu noktada bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğacağı gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir.
30. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).
31. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması, o konuda yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi, görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve bozma kararının maddi hataya dayanması, gibi hâlleri de usulî kazanılmış hak oluşması mümkün değildir.
32. Somut olayda; mahkemenin yetkisizliğine ilişkin verilen ilk kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece yetkili mahkemenin belirlenmesi hususunda araştırma yapılması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacı vekilinin ıslah dilekçesi doğrultusunda alacakların hüküm altına alındığı, kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece tarafların sair temyiz itirazlarının reddi ile bozma sonrası yapılan ıslah talebine itibar edilerek hüküm kurulmasının isabetli olmadığı gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmüştür.
33. Özel Dairenin ikinci bozma kararı sonrası mahkemece yapılan yargılamada davacı vekilinin “…dava dosyası yetkisizlik kararı üzerine temyiz edilmiş, temyiz neticesinde de mahkemede tekrar görülmeye başlanmıştır. Yargıtay kararı usule ilişkin olup esasa ilişkin değildir. Yargıtay’ın son bozma ilamını kabul etmiyoruz” şeklindeki beyanı üzerine direnme kararı verilmiş ve direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
34. Yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgular birlikte değerlendirildiğinde; Özel Dairece ikinci bozma kararında taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle bozma kapsamı dışında kalan yönlerin kesinleştiği, usulî kazanılmış hakkın istisnalarının bulunmadığı, davalı lehine olan bozma nedenine ise direnilmesi karşısında artık davacı vekilinin lehine olan bu kararı temyiz etmekte hukukî yararının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
35. Bu nedenle davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.