Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve davacı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalıların tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu beden gücü kaybına uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat isteminin SSK’nca karşılanmış olması nedeniyle reddine, 5.000,00.-YTL manevi tazminatın davalı P.L. San.Tic.A.Ş.’den tahsiline hükmedilmiş, hükmün gerekçesinde ise, davalı T.Ltd.Şti’nin kazada kusuru bulunmadığından hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, sadece davalı P. L. San.Tic.A.Ş.hakkında hüküm kurulmuş ise de, bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Kural olarak iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin tazminat davasının işveren veya kusurlu üçüncü kişilere yöneltilmesi gerekir. Bundan başka, aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçiler uğradıkları zarardan dolayı asıl işverene davalarını yöneltmeleri mümkün olup, bu sorumluluk yasadan kaynaklanır. 10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Yasası’nın 2. maddesinde, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiyi asıl işveren-alt işveren ilişkisi dendiği, bu ilişkide asıl işverenin alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işveren ile birlikte sorumlu olduğu, asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanamayacağı veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamayacağı aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem göreceği; 506 sayılı yasanın 87. maddesinde de sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Kanun’un işverene yüklediği ödevlerden dolayı aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı, bir işe veya bir işin bölüm ve eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı deneceği bildirilmiştir.
Somut olayda, davalılardan P. L. San.Tic.A.Ş.ile T. Ltd.Şti arasındaki 01.02.2002 tarihli işçilik sözleşmesine göre davalı P.L. San.Tic.A.Ş.’ne ait kara taşıtları lastik üretim tesislerinde ve yardımcı sosyal hizmetlerde işçilik gerektiren işlerin yürütülmesi ve işletilmesinde taşeron T. Ltd.Şti’nin sağlayacağı işçilerin istihdam edilmesinin kararlaştırıldığı, iş kazasına maruz kalan davacının da anılan işçilik sözleşmesi gereğince taşeron T. Ltd.Şti tarafından asıl işveren P. L.San.Tic.A.Ş.’nde çalıştırılmak üzere teknisyen olarak görevlendirildiği dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Yukarıda bahsedilen yasal düzenlemeler ve maddi olgular karşısında iş kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkin davada davacı tarafça tazminat alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istenilmesine rağmen, taşeron T.Ltd.Şti’nin davalı P. L. San.Tic.A.Ş. ile birlikte yasadan kaynaklanan müştereken ve müteselsilen sorumluluğunun bulunduğu göz ardı edilerek hatalı değerlendirme sonucu davalı T. Ltd.Şti hakkındaki davanın davalının kusuru bulunmadığından reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3-Ayrıca, olayın oluş şekline, müterafık kusur oranlarına, husule gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın alım gücüne, özellikle 26.06.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine, hak ve nesafet kurallarına göre hükmedilen manevi tazminatın az olduğu da açıkça belli olmaktadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, 06.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.