
Esas No: 2021/641
Karar No: 2021/1268
Karar Tarihi: 19.10.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/641 Esas 2021/1268 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 6. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında kurulan hükme yönelik taraf vekillerinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Selçuklu Belediye Başkanlığı (Belediye) ait işyerinde alt işverenler nezdinde 2004 yılından askerlik nedeniyle işten ayrıldığı 25.04.2015 tarihinde kadar güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, son ücretinin 2.050,00TL olduğunu, işyerinde yemek yardımı yapıldığını, çalışma saatleri 08.00-20.00 arasında ise de ortalama saat 22.00’ye kadar ve ayrıca ayda 2–3 pazar günü çalıştığını, fazla çalışma ücretleri ile dini bayramların ilk iki gününde ve resmî bayramlardaki çalışmalarının karşılığının ödenmediğini, yıllık izinlerini kullanmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarının faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları belirsiz alacak davasına konu olamayacağından bu alacaklar bakımından davanın usulden reddi gerektiğini, esas yönünden ise iş sözleşmesinin davacının devamsızlığı sebebiyle haklı nedenle feshedildiğini, fazla çalışma yaptığına ve genel tatillerde çalıştığına dair bir kayıt bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İzmir 6. İş Mahkemesinin 15.02.2017 tarihli ve 2015/313 E., 2017/89 K. sayılı kararı ile; iş sözleşmesinin davacı tarafından askerlik sebebiyle haklı nedenle feshedildiği ve davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, haftada 7,5 saat fazla çalışma yaptığı, dini bayramların ilk iki günü ile milli bayramların tamamında çalıştığı, 150 gün karşılığı yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. İzmir 6. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
8. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 13.12.2017 tarihli ve 2017/1056 E., 2017/1691 K. sayılı kararı ile; davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin hizmet süresine ve fazla çalışma ücreti alacağına yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, diğer tüm istinaf itirazlarının reddi ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 23.12.2020 tarihli ve 2020/3478 E., 2020/19805 K. sayılı kararı ile; davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…Somut olayda, davacı Belediye Başkan Koruması olarak davalı nezdinde çalışmış olup; dava dilekçesinde, çalışma saatlerinin 08.00-20.00 saatleri arasında olmasına rğamen, ortalama saat 22.00’ye kadar süren çalışmalarının olduğunu başkan koruması olması nedeniyle çoğu zaman gece yarılarına kadar çalışmak zorunda kaldığını, günde en az iki saat ve bazen bunu aşacak şekilde fazla çalıştığınıayda 2-3 defa pazar günleri de çalıştığını ancak karşılığının ödenmediğini ileri sürmüştür. Davalı ise ihale sözleşmesinde 1500 saat fazla çalışma ücretinin ihale bedeline dahil olduğunun kararlaştırıldığını, yüklenici firmalarca düzenlenen puantaj cetveli ve ücret bordrosunda davacının fazla çalışma yaptıına ilişkin bir bilgiye yer verilmediğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince, tanık beyanları gözetilmek suretiyle davacının haftanın 5 günü 08.00-20.00 saatleri arasında çalıştığı, 1,5 saat ara dinlenme tenzili ile haftalık 52,5 saat çalışmasının, 7,5 saat fazla çalışmasının bulunduğu kabul edilmek suretiyle fazla çalışma ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan ek rapor uyarınca, davacı tanıklarının beyanına göre davacının ayın 2 haftasında, haftanın 5 günü, 08.00-22.00 saatleri arasında çalıştığı, 1,5 saat ara dinlenme kullandığı, haftalık 17,5 fazla çalışma yaptığı; ayın kalan iki haftasında ise haftanın 7 günü 08.00-22.00 saatleri arasında çalıştığı, bu haftalarda haftalık 42,5 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmek suretiyle fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmıştır.
Davacı davalı işyerinde belediye başkanı koruması olarak çalışmış olup; davacı tanığı ... beyanında kendisinin özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, davacı ile aynı şartlarda çalışmadığını ifade etmiş olup; davacının çalışma saatlerine ilişkin kesin ve net beyanda bulunmaktan kaçınmıştır. Diğer davacı tanığı ... ise davacı gibi belediye başkanı koruması olarak çalıştığını belirtmiş olup; dinlendiği tarihte davalı Belediye ile husumetli olduğunu ifade etmiş ise de, söz konusu dosyası davalı temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08.10.2020 tarihli, 2020/5328 Esas ve 2020/11149 Esas sayılı ilamı ile bozma sonrası onanarak kesinleşmiştir. Buna göre, davacının davalı işyerinde kendisi ile aynı işi yapan davacı tanığı ... dosyasında kesinleştiği üzere, haftalık 14 saat fazla çalışma yaptığının kabulü dosya kapsamı ve işin niteliğine uygun düşmekle, buna göre fazla çalışma ücreti alacağının tespiti gerekirken yazılı şekilde fazla çalışma ücreti alacağı hesabı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır. …Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının toplam hizmet süresine göre 9 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı gerekçesiyle 150 gün yıllık izin hakkının bulunduğu kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 9 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 08.04.2021 tarihli ve 2021/318 E., 2021/676 K. sayılı kararı ile; fazla çalışma ücret alacağı yönünden bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra, yıllık izin ücret alacağına yönelik bozma yönünden ise davalının ilk derece mahkemesinin yıllık izin ücret alacağı ile ilgili kararı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmadığı, bu nedenle yıllık izin ücret alacağına dair ilk derece mahkemesi kararının davalı açısından kesinleştiği, ikinci olarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun gerek 31. maddesi gerekse 194. maddesi açısından somut olay irdelendiğinde; davacı tarafın dava dilekçesinde davacının yıllık izinlerinin kullandırılmadığını iddia ettiği, dava dilekçesi ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, davacının yıllık izin ücret alacağı yönünden iddiasını somutlaştırdığı yani davalı işyerinde çalıştığı sürede yıllık izinlerini kullanamadığını belirttiği, eldeki davada bu alacak yönünden uyuşmazlığın aydınlatılmasını zorunlu kılan bir durum bulunmadığı, tarafların beyanlarının alınmasının toplanmayan delil olarak nitelendirilemeyeceği, yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene ait olup davalı işverenin yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlayamadığından yıllık izin ücret alacağının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı işçinin yıllık izin ücreti alacağının, dokuz yıllık çalışma süresi boyunca hiç izin kullanmadığı kabul edilerek hesaplandığı somut olayda, hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü ve somutlaştırma yükü kapsamında davacının bu hususta beyanı alındıktan sonra tüm deliller kapsamında oluşacak sonuca göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin hizmet süresine ve fazla çalışma ücreti alacağına yönelik istinaf itirazlarının kabulüne, davacı vekilinin diğer, davalı vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının reddi ile hükmün HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile fazla çalışma ve yıllık izin ücreti alacakları yönünden bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından fazla çalışma alacağına yönelik bozma sebebine uyulduğu, yıllık izin ücreti alacağına ilişkin bozma sebebine ise direnildiği, uyuşmazlık konusu olan ve hüküm altına alınan yıllık izin ücreti alacağı miktarının brüt 11.739,00TL olduğu dikkate alındığında, direnme karar tarihi olan 13.04.2021 tarihi itibariyle Bölge Adliye Mahkemelerinin verdiği kararlarda 78.630,00TL olan temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
15. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete"de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, aynı Kanun’un 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.
17. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK"ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle ile belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
18. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 13.04.2021 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 78.630,00TL’dir.
19. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
20. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ile fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
21. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar tarafların istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacı vekilinin hizmet süresine ve fazla çalışma ücreti alacağına yönelik istinaf itirazlarının kabulüne, davacının vekilinin diğer, davalı vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının reddine, davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddi ile hükmün HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
22. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; fazla çalışma ve yıllık izin ücreti alacakları yönünden karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından fazla çalışma ücreti yönünden bozma kararına uyulmakla birlikte yıllık izin ücreti alacağı yönünden ise direnme kararı verilmiştir.
23. Bu durumda direnme kararını temyiz eden davalı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan 11.739,00TL yıllık izin ücreti alacağı açık biçimde Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 13.04.2021 tarihinde geçerli olan 78.630,00TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, temyiz edilebilirlik sınırı belirlenirken Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında uyuşmazlık konusu alacak miktarının değil; hüküm altına alınan toplam alacak miktarının esas alınması gerektiği, bu nedenle eldeki davada yalnızca yıllık izin ücreti alacağı miktarına göre temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinin hatalı olduğu, hüküm altına alınan toplam alacak miktarına göre değerlendirme yapılması gerektiği, ancak somut olayda toplam alacak miktarı da temyiz edilebilirlik sınırı altında kaldığından bu gerekçe ile davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddine karar verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
26. Diğer taraftan, davalı vekilinin bozma kararının uyulan kısmı kapsamında verilen yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE oyçokluğu ile,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2-Davalı vekilinin Özel Daire bozma kararının uyulan kısmı kapsamında verilen yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 19.10.2021 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz kesinlik sınırının düzenlendiği 6100 sayılı HMK 362/2. maddeye göre alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kesinlik sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir. Bu durumda davalı için kesinlik sınırı aleyhine hükmedilen miktara göre, davacı için ise hükümde reddine karar verilen taleplerin toplamına göre belirlenmelidir.
Madde kesinlik sınırını alacağın tamamının dava edilmesi hâlinde kabul veya reddine karar verilen miktarlara göre belirlediğinden bu kalemlerden bir kısmının temyiz edilmemiş olması hâlinde dahi hükmün kesin olup olmadığı temyiz edilen kısma bakılarak değil, hükmün tamamındaki kabul veya reddedilen kısma bakılarak belirlenecektir. Çünkü maddede kesinlik sınırının, temyiz dilekçesindeki miktarlara göre değil hükümdeki miktarlara göre belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Temyiz edilen kısma bakılmayıp hükme bakılacak olmasının kısmi direnmelerdeki sonucu ise kesinlik sınırının; Hukuk Genel Kurulunun inceleyeceği kısım için ayrı, özel dairenin inceleyeceği kısım için ayrı olarak değil, her ikisi için de toplamları esas alınarak belirlenecek olmasıdır.
Toplamının esas alınmayarak, direnmeye konu ve uyulan kısımların ayrı ayrı esas alınması hâlinde mahkemenin bozma kararına tümüyle uyduğu veya tümüyle direndiği ancak aynı miktarlara hükmettiği kararların temyiz yolu açık iken kısmen direnme bulunan ancak aynı miktarlara hükmedilen kararlar temyiz edilememiş olacaktır. Bu ise miktar bakımından bir farklılık olmadığı hâlde kesinlik sırının aynı durumdaki kişilere farklı uygulanması sonucunu ortaya çıkarır. Oysa ki kesinlik sınırına ilişkin kurallar yorumlanır iken yasa yolunu mümkün kılan bir yorumun benimsenmesi asıl olmalıdır.
Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 T. 2011/13-625 E. 2012/27 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; dosya daha önce temyiz incelemesinden geçmiş ve bir kısım talepler yönünden temyiz edilmeyerek veya temyiz itirazları reddedilerek usulî kazanılmış hak doğmuş veya kısmi kesinleşme olmuş ise bu kalemler yeni hükümde yer almış olsa bile temyizinde hukuki yarar olmadığından bu miktarlar hariç tutularak kesinlik sınırı belirlenmelidir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kuralla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece verilen hüküm, özel daire tarafından fazla çalışma ücret alacağı ve yıllık izin ücret alacağı yönünden bozulmuştur. Mahkemece yıllık izin ve ücret alacağına ilişkin olarak önceki kararda direnilmiş, fazla çalışma ücret alacağı yönünden ise bozma kararına uyulmuş direnme hükmü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hüküm; davalı tarafından kısmi direnmeye konu yıllık izin ve ücret alacağı yönünden temyiz edildiği gibi bozma kararına uyularak verilen fazla çalışma ücret alacağı yönünden de temyiz edilmiştir.
İncelemenin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı yıllık izin ve ücret alacağı yönünden davalı aleyhine hükmedilen miktarın toplamı 11.739,00TL, incelemenin Özel Dairece yapılacağı fazla çalışma ücret alacağı yönünden davalı aleyhine hükmedilen miktar ise 19.466,09TL"dır. Davalı yönünden temyiz kesinlik sınırı için esas alınması gereken miktar bunların toplamı olan 31.205,39TL olmaktadır. Bu miktar 2021 yılı için temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00TL"nin üstünde olmadığından hüküm kesin olup temyiz talebinin reddi gerekmektedir.
Temyiz talebinin reddi gerektiği yönünde esasen aramızda görüş farkı yok ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulundaki temyiz incelemesi bakımından hükmün kesin olup olmadığının saptanmasında özel dairenin inceleyeceği kısım hariç tutulup, direnmeye konu 11.739,00TL’lik miktarın esas alınması gerektiği yönündeki gerekçe bakımından değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.