Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, tapuda miras bırakanları C. T. adına kayıtlı taşınmazların, davalı tarafından haklı bir neden olmaksızın kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, kullandığı taşınmazların davacılara ait olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava tapulu taşınmazlara elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar vermiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacılar tarfından miras bırakanları C.T. adına kayıtlı on adet tapulu taşınmazın davalı tarafından haklı bir nedeni olmaksızın kullanıldığından bahisle eldeki davanın açıldığı, yargılama aşamasında da çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede 3402 Sayılı Yasa uyarınca Kadastro uygulamasının yapıldığı, bazı taşınmazlarla ilgili tutanakların tutulduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 25, 26.maddesi hükmü uyarınca çekişmeye konu edilen taşınmazlarla ilgili olarak kadastro tutanağının düzenlenmesi ile birlikte 25. maddesinde belirtilen ve Kadastro Mahkemesinin görevi kapsamında olan davalar yönünden genel mahkemelerin görevinin son bulacağı ve aynı yasanın 27.maddesi hükmü gereğince genel mahkemedeki kadastro mahkemesinin görevi kapsamındaki davalar hakkında kadastro mahkemesine devir kararı verileceği tartışmasızdır.
Kendisine görevsizlikle ve buna bağlı devir kararı ile dosya intikal eden kadastro mahkemesinde, aynı yasanın 30.maddesi hükmü gözetilerek gerekli araştırma ve inceleme yapılıp gerçek hak sahibi adına tescil kararı vermesi gerekeceği de kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, Kadastro Mahkemelerinin bakmakla yükümlü olduğu başka bir ifade ile görev kapsamına giren davaların hangi tür davalar olduğu 3402 Sayılı Yasanın 25. maddesinde belirtildikten sonra Kadastro Yasasının 25.maddesinin son fıkrasındaki düzenlemeyle de hangi tür davaların bu mahkemede bakılıp görülemeyeceği kuşkuya yer vermeyecek tarzda açıklanmıştır.
Buna göre, Kadastro Mahkemeleri açıklayıcı nitelikte (ishari) davalara bakmakla görevli olup yenilik doğurucu (ihdasi-inşai) nitelikteki davaların Kadastro Mahkemelerinin görevi kapsamında kalmadığı açıktır.
Diğer taraftan, elatmanın önlenmesi davalarının hukuki dayanağı mülkiyet hakkının kapsamını belirleyen 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 683/2.maddesi hükmü olup, taşınmazların mülkiyetinin de tespitini zorunlu kıldığından Kadastro Mahkemelerinin görevi kapsamında olacağı şüphesizdir. Ancak, elatmanın önlenmesi isteği yanında veya müstakil olarak açılan yıkım veya ecrimisil istekli dava sonunda kurulacak hüküm inşai nitelik taşıyacağından, bu tür davaların kadastro mahkemesinde çözümlenmesine yasal olanak yoktur.
Somut olaya gelince, yargılama devam ederken bölgede kadastro çalışmalarının başladığı, eksikliğin tamamlatılması suretiyle getirtilen evraklardan da çekişmeli taşınmazların bir bölümü ile ilgili tutanak tanzim edildiği gözetildiğinde henüz davanın kesinleşmemesi sebebiyle davadaki elatmanın önlenmesi isteği bakımından mahkemenin görevsiz duruma düştüğü ve kadastro mahkemesinin görevli hale geldiği tartışmasızdır.
Görev, kamu düzeni ile ilgili olup, dava sonuçlanıp kesin hüküm halini alıncaya kadar her aşamada ve mahkemece re’sen gözetilmesi gerekli olan bir usul kuralıdır.
Hal böyle olunca, öncelikle davacının dayandığı tapuların kadastro tesbitinde uygulanıp uygulanmadığının dava edilen taşınmazlarla ilgili tespit tutanağı düzenlenip düzenlenmediğinin yerinde keşif yapılarak saptanması tutanak düzenlenen taşınmazlarla ilgili olarak elatmanın önlenmesi isteği bakımından görevsizlik kararı verilmesi, yıkım ve ecrimisil istekleri bakımdan, kadastro mahkemesinin görevi dışında olduğundan davanın ayrılması, kadastro mahkemesindeki dava sonucunun beklenilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi, kadastro tutanağı tutulmayan taşınmazlar yönünden ise genel mahkeme sıfatıyla tüm istekler yönünden davaya bakılarak sonuçlandırılması, gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.