
Esas No: 2018/1091
Karar No: 2021/1263
Karar Tarihi: 19.10.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/1091 Esas 2021/1263 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 4. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacılar ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin oğlu ..."nun 2003 yılından itibaren cam temizlik görevlisi olarak çalıştığını, davalı ... Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. işverenliğinde çalışırken 27.02.2010 tarihinde iş kazası geçirdiğini, 45 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 12.04.2010 tarihinde vefat ettiğini, davalı işveren tarafından gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmadığından, kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak anne, baba ve üç kardeşi için şimdilik 20.000,00TL maddi, 20.000,00TL manevi tazminat ile 5.000,00TL kıdem tazminatı ve 900,00TL ücret alacağının kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (Bakanlık) vekili cevap dilekçesinde; husumet, görev ve zamanaşımı ile birlikte müvekkili Bakanlığın kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, ayrıca işveren olmadığından sorumlu tutulamayacağını, kazanın ölen işçinin kusurundan kaynaklandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ...m Sağlık Hizmetleri Otomasyon Gıda Tem. Ltd. Şti. (... Şirketi) vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin taraf sıfatı bulunmadığını, kazanın olduğu tarihte mütevveffanın müvekkili şirkette çalışmadığını, bu nedenle davanın taraf sıfatı yokluğundan reddini savunmuştur.
7. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; dava konusu edilen alacaklardan dolayı sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığını, Kurum ile davacı arasında iş sözleşmesi bulunmadığını, dava dilekçesinin sonuç kısmında talep edilen tazminatların davalı şirketten tahsilinin talep edildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
8. İstanbul 4. İş Mahkemesinin 11.12.2013 tarihli ve 2010/652 E., 2013/764 K. sayılı kararında; kazanın meydana geldiği tarihte ihaleyi üstlenen şirketin davalı ... Şirketi olmadığı, dava dışı Marmara Temizlik Şirketi olduğu bu nedenle davalı ... Şirketi hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi ve davacıların talep edebileceği kıdem tazminatının 6.269,32TL olarak hesaplandığı ancak dava dilekçesinin netice-i talep kısmında kıdem tazminatı talep edilirken davalı şirketten denilmek suretiyle ... dışlanacak şekilde talepte bulunulduğundan bu talebinde reddi gerektiği, davacı baba ..."ya destekten yoksun kalma şartı gerçekleşmediği için aylık bağlanmadığı, bu sebeple maddi tazminat talep etmesinin mümkün olmadığı, davacı anne ..."nun destekten yoksun kalma zararının 32.714,38TL hesaplandığı, bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değeri olan 22.751,95TL"nin mahsubundan sonra kalan zarar miktarının 9.962,43TL olduğu, dava dilekçesinde “müştereken ve müteselsilen” ifadesine yer verilmediğinden ve davalı asıl işveren Sağlık Bakanlığının olaydaki kusuru %10 olarak belirlendiğinden zarar miktarının kusur oranına karşılık gelen kısmı olan 996,24TL"den sorumlu tutulması ve fazlaya dair isteğin reddine, davacı baba ve annenin oğullarını kaybetmiş olmasından dolayı manevi tazminat talep etmelerinin mümkün olduğu ancak yine müşterek ve müteselsil ifadesine yer verilmediği için yalnızca %10 kusurlu davalı ... Bakanlığından kusur oranı dikkate alınarak takdir olunacak miktarda tazminat talep edebilecekleri, olay tarihi, tarafların müterafik kusur oranları, hak ve nesafet kurallarına göre takdir olunan 1.000"er TL manevi tazminatın Sağlık Bakanlığından alınarak davacılara verilmesine fazlaya dair isteğin reddine, davacıların murisleri ..."nun kaza tarihinden sonra 45 gün yaşadığı, bu süre için davalı SGK"nın geçici iş göremezlik ödeneği ödemesi gerektiği, kazalıya geçici iş göremezlik ödeneği ödenmediği anlaşıldığından mirasçılarının SGK"dan geçici iş göremezlik ödeneği talep etme hakları olduğu gerekçesiyle SGK hakkındaki davanın 889,50TL yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
9. İstanbul 4. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacılar ile davalı ... Başkanlığı ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 19.06.2014 tarihli ve 2014/11619 E., 2014/14516 K. sayılı kararı ile; iş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davası ile işçilik alacaklarına ilişkin davanın izlenecek yöntem ve esas alınan kıstaslar yönünden birbirinden farklı olduğu bu nedenle davaların tefriki gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin İkinci Kararı:
11. İstanbul 4. İş Mahkemesinin 10.06.2015 tarihli ve 2015/277 E., 2015/337 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu SGK ve davalı ... Şirketi hakkındaki davaların tefrikine karar verilerek davaya iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden devam edilmiş ve davalı ... Bakanlığının iş kazasından kaynaklanan tazminatlardan asıl işveren olarak sorumlu olduğu, davacılardan ... için aylık bağlanmadığından dolayı destek ihtiyacı ispatlanamadığından maddi tazminat talebinin reddine, diğer davacı Semra Aksu"nun ise bozma öncesi alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaba göre maddi tazminat talebinin 996,24TL olmak üzere kısmen kabulüne, her iki davacı içinde 1.000,00"er TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
12. İstanbul 4. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacılar ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
13. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 21.04.2016 tarihli ve 2016/913 E., 2016/7182 K. sayılı kararı ile; “..Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, dairemizce bozulmasına karar verilen 11/12/2013 tarihli hükümde dava dilekçesinde müştereken ve müteselsilen ifadelerine yer verilmediğinden bahisle davalı ..."nın kusuru oranında tazminatlardan sorumlu tutulduğu, 10/06/2015 tarihli temyiz incelemesine konu son hükümde de aynı miktarlara hükmedildiği, bu kapsamda gerekçede açıklanmasa da davalı ..."nın hüküm altına alınan tazminatlardan bozulmasına karar verilen hükümdeki gibi kusuru oranında sorumlu tutulduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık davacıların, dava açarken müteselsil sorumluluğa dayanıp dayanmadıkları noktasında toplanmaktadır. Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. nun 50. maddesi, ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. nun 51. maddesi uyarınca (TBK’nun 61. Maddesi) ve aynı Yasanın 142. (TBK’nun 163.) maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı bir dava ile de talep edebilir. Ancak, aynı Yasanın 141. (TBK 163) maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re"sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü, hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HUMK’nun 74. (HMK 26) maddesi buna engeldir.
Ana kural bu olmakla ve davacının dava dilekçesinde müteselsilen sözcüğünü kullanmak suretiyle tahsil isteği bulunmamakla beraber; dava dilekçesindeki sözlerden ve ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, davacının dolaylı bir biçimde müteselsilen bir ödetme isteği bulunduğu anlaşıldığı takdirde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanmasında yasal bir sakınca yoktur. Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. (Yargıtay HGK 15.05.1996 gün 1996/21-140E–1996/342K, 1996/21-104E-1996341K, sayılı kararları) Kuşku yoktur ki, yapılacak yorumlarda temel hüküm BK. nun 18. maddesidir. Bu genel yorum kuralı, dava sırasındaki bir beyanın, ya da dava ve cevap dilekçeleri ile tarafların yine dava sırasındaki yazılı bildirimlerinin yorumunda da uygulanır. Çünkü gerek dava dilekçeleri, gerekse tarafların dava sırasındaki sözlü ve yazılı diğer bildirimleri, kural olarak, birer hukuksal işlemdir ve her hukuk işlemi gibi BK. nun 18 (TBK’nun 19) ve MK. nun 2. maddeleri gereğince bildirimde bulunanın kullandığı sözlere bakılmayarak, afakî iyi niyet kurallarınca kullanılan sözlerden veya yazılardan ne gibi bir anlam çıkarılması gerektiği belli edilerek yorumlanmalı ve bu yorum sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
Somut olayda davacıların davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemedikleri açıktır. Dava dilekçesinde her ne kadar müteselsil sorumluluk hususu sükutla geçilmiş ise de dilekçe içeriğinden müteselsil sorumluluğun kastedildiği anlaşılmaktadır. Hukuki nitelendirme mahkemeye aittir. Açıklanan nedenlerle, davada teselsül kuralına dayanıldığı gözetilip, talep doğrultusunda davalı ... Bakanlığının mütesilen sorumlu olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kusuru oranında sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..” gerekçesiyle sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığı belirtilerek karar bozulmuştur
Direnme Kararı:
14. İstanbul 4. İş Mahkemesinin 29.12.2016 tarihli ve 2016/393 E., 2016/673 K. sayılı kararı ile (e-imzalı kararda gerekçe mevcut olmayıp ıslak imzalı karardan alınan gerekçede); mahkemece verilen ilk kararın yalnızca davalılar tarafından temyiz edildiği, davacı tarafından temyiz edilmemiş olması sebebiyle usulî kazanılmış hak oluştuğundan bozma sebebi yapılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesinde müşterek müteselsilen ifadelerine yer verilmediğinden davalı ...’nın tazminatlardan mütevveffa işçinin müterafik kusuru dışında kalan toplam kusura isabet eden tazminat miktarından mı yoksa kendi kusuruna göre belirlenen tazminat miktarından mı sorumlu tutulmasının gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
17. Hukuk Genel Kurulunda işin esasına girilmeden önce UYAP ortamında kayıtlı bulunan direnme kararının gerekçe içermeyip sadece yargılamanın geçirdiği sürecin ve hüküm kısmının mevcut olmasına karşın, fiziki olarak imzalanan direnme kararının gerekçe içermesi karşısında bu hususun çelişki oluşturup oluşturmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
IV. GEREKÇE
18. Ön sorunun çözümü için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemeler ile 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 445. maddesi ile ilgili yönetmeliğin irdelenmesinde yarar vardır.
19. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141. maddesinin 3. fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır" hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
20. Öte yandan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 297. maddesi bir mahkeme hükmünün neleri kapsamı gerektiğini açıklamıştır. Buna göre;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir".
21. Bu düzenleme uyarınca bir mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
22. Ayrıca belirtmek gerekir ki; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin, HMK’nın 298. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
23. Bu aşamadan sonra yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme (rücu) olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde yer alması gerekir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 E. ve 1992/4 K. sayılı kararı).
24. Esasen kararın tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu HMK’nın 294 ve 298. maddelerinde yer vermiştir.
25. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), HMK"nın “Elektronik işlemler” başlıklı 445. maddesinin 1. fıkrasında “adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir” şeklinde tanımlandıktan sonra fıkranın devamında “Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hallerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır” hükmüne yer verilmiştir.
26. Anılan maddenin gerekçesinde, UYAP kapsamındaki tüm birimlerde her türlü yargısal, idari ve denetim faaliyetlerinin bu sistemle elektronik ortamda yürütüleceği belirtilmiştir.
27. 06.08.2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Bölge Adliye Ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî Ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in (Yönetmelik) “UYAP’ın kullanılması” başlıklı 5. maddesi:
“(1) İş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilir.
(2) UYAP kullanıcıları iş listesini günlük olarak kontrol etmek, işlemlerin gereğini yerine getirmek, ihtiyaç duyulan alanlarda veri ve bilgilerin derlenmesi, değerlendirilmesi ile gerekli adlî istatistiklerin üretilmesine esas bilgileri güvenilirlik, tutarlılık ve güncellik ilkelerine uygun olarak UYAP ortamına doğru, eksiksiz ve zamanında girmekle yükümlüdür.
(3) Fizikî olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP’a kaydedilir ve ilgili birime gönderilir.
(4) İhtiyaç duyulan nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fizikî olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler zorunlu olmadıkça ayrıca fizikî ortamda gönderilmez.
(5) Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla birimlere elektronik ortamda bilgi ve belge gönderebilirler.
(6) Gelen evraktan sorumlu personel, UYAP üzerinden birimlere gönderilen ve iş listesine düşen belgeleri derhâl ilgili kişiye ya da doğrudan dosyasına aktarır. Onay gerektiren evrak ilgilinin iş listesine yönlendirilir.
(7) Tutanak, belge ve kararlar elektronik ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanır. Elektronik ortamda düzenlenen ve güvenli elektronik imza ile imzalanan evrak UYAP kapsamındaki birimlere elektronik ortamda gönderilir. Ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
(8) Teknik nedenlerle fizikî olarak düzenlenen belge veya kararlar, engelin ortadan kalkmasından sonra derhâl elektronik ortama aktarılır, yetkili kişilerce güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP"a kaydedilir ve gerektiğinde UYAP vasıtasıyla ilgili birimlere iletilir. Bu şekilde elektronik ortama aktarılarak ilgili birimlere iletilen belge ve kararların asılları mahallinde saklanır, ayrıca fizikî olarak gönderilmez. Ancak, belge veya karar aslının incelenmesinin zorunlu olduğu hâller saklıdır. Elektronik ortama aktarılması imkânsız olan belgeler ise fizikî ortamda saklanır ve gerektiğinde fizikî olarak gönderilir.
(9) UYAP üzerinde hazırlanmış ve güvenli elektronik imza ile imzalanmış evrakın dış birimlere elektronik ortamda gönderilememesi hâlinde belge veya kararın fizikî örneği alınır, güvenli elektronik imza ile imzalanmış aslının aynı olduğu belirtilerek ilgilisi tarafından imzalanmak sureti ile gönderilir.
(10) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter. Elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması açısından saat 00:00"a kadar yapılması zorunludur.
(11) Güvenli elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi hâlinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.
(12) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’ta incelenebilir ve her türlü muhakeme işlemi yapılabilir.
(13) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
(14) Fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai saati sonunda biter.” düzenlemesini içermektedir.
28. Aynı Yönetmeliğin 214. maddesinde elektronik ortamda hazırlanan hükmün hükme katılan başkan ve hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP veri tabanında saklanacağı ayrıca hükmün çıktısının hükme katılan başkan ve hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanıp mahkeme mührüyle mühürlenerek karar kartonunda muhafaza edileceği belirtilmiş ve 216. maddesinde de tarafların elinde bulunan hüküm nüshalarının farklı olması hâlinde karar kartonundaki hükmün esas alınacağı hüküm altına alınmıştır.
29. Tüm bu düzenlemeler açık bir biçimde göstermektedir ki, mahkemelerce dava ve yargılama işlemlerine ilişkin olarak fiziki ortamda yapılan tüm işlemler elektronik ortamda UYAP kullanılarak gerçekleştirilir ve elektronik veriler UYAP"a kaydedilerek burada saklanır. Elektronik ortamdan fiziki olarak örnek çıkartılması gereken hâllerde ise tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek altı hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir (HMK m. 445/3).
30. Somut olayda UYAP’da elektronik imza ile imzalanan gerekçeli kararda yargılamanın geçirdiği süreç anlatılarak Özel Dairenin son bozma kararından bahsedildikten sonra “dava dilekçesi incelendiğinde” yazıldıktan sonra hüküm kısmının yazıldığı ve direnme ile ilgili gerekçenin yer almadığı, dosyada fiziken yer alan ıslak imzalı gerekçeli kararda ise “dava dilekçesi incelendiğinde” yazıldıktan sonraki kısmın devamında direnme kararına ilişkin gerekçeye yer verildikten sonra hüküm kısmının yazıldığı, böylece dosyadaki fiziki olarak bulunan ıslak imzalı karar ile UYAP’ta kayıtlı gerekçe bölümlerinin birbirinden farklı olduğu görülmüştür. Bu durumda yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
31. Nitekim HGK’nın 07.02.2018 tarihli ve 2015/9-2697 E., 2018/128 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
32. Hâl böyle olunca yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 445. maddesi ile Bölge Adliye Ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî Ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğe aykırı ve belgelendirmeyi bozucu nitelikteki direnme kararının bozulmasına, bozma nedenine göre taraf vekillerinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen usuli nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre taraf vekillerinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının davacılara verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.