Esas No: 2020/9145
Karar No: 2022/6577
Karar Tarihi: 23.05.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/9145 Esas 2022/6577 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/9145 E. , 2022/6577 K."İçtihat Metni"
Mahkeme : İSTANBUL Anadolu 54. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 05.01.2015 tarihli çağrı davetnamesi ile 10 gün içerisinde adı geçen müdürlüğe gelmesi konusunda ihtarda bulunulduğu ve 10.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği; ancak sanığın yasal sürede herhangi bir başvuru yapmadığı, ısrar şartının oluştuğu anlaşıldığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
1- Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanunun 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından,sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, bu kapsamda UYAP'ta görülen İstanbul (Kapatılan) Anadolu 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/01/2014 - 2013/430 esas ve 2014/55 karar sayılı dosyasının getirtilerek incelenmesi, gerektiğinde Cumhuriyet Başsavcılığından ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemişse, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu
yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararı veren ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkumiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 ayılı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Yasa ile değişik TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2- 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi bir tasfiye maddesi olup madde bütünüyle dikkate alındığında, 6545 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra, devam eden kovuşturmalarda izlenecek yol açıkça belirtilmiş, maddenin 2. fıkrasında, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191. madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verileceği emredici hüküm olarak düzenlenmiştir. 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin 2. fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinden sonra aynı zamanda denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanacağı veya uygulanabileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş, sadece hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191. madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir.
İstanbul Anadolu 54. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/12/2014 - 2014/418 esas ve 2014/503 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 6545 sayılı Kanun'la 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddesi yollaması ile 5237 sayılı Kanun’un 191. maddesi kapsamında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı zamanda sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 191/3. maddesi uyarınca 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
6545 sayılı Kanun’un 191/3. maddesindeki "Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir." şeklindeki düzenleme de dikkate alınarak yukarıda açıklanan nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, aynı zamanda sanığın 5237 sayılı Kanun'un 191/3. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ilişkin verilen tedbir kararının gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasına karar verilmesi,
3- Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK'nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün
uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 karar sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişiklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3.fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
4- UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede; sanık hakkında; 27.02.2014 tarihinde işlediği iddia edilen "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçu nedeniyle 13.04.2014 tarihinde düzenlenen iddianame ile açılan kamu davasında, İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.01.2015 - 2014/857 esas ve 2015/12 sayılı kararı ile TCK’nın 191/1, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 6000 TL adli para cezasına hükmedildiği ve hükmün kesinleştiği, sanık hakkında; 04.03.2014 tarihinde işlediği iddia edilen "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçu nedeniyle 17.04.2014 tarihinde düzenlenen iddianame ile açılan kamu davasında, İstanbul Anadolu 69. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 24.10.2016 gün-2014/635 esas ve 2016/550 sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve hükmün kesinleştiği, temyize konu dosya yönünden ise sanık hakkında, 14.03.2014 tarihli eylemi nedeni ile "kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma" suçundan, 16.04.2014tarihinde iddianame düzenlendiği, üç suç arasında hukuki kesintinin bulunmadığı anlaşılmakla; söz konusu dosyaların aslı veya onaylı örneğinin getirtilip denetime imkan verecek şekilde incelenen dosya arasına konulması ve tüm deliller değerlendirilerek her üç suçun “bir suç işleme kararının icrası kapsamında” işlenip işlenmediğinin, sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesi; zincirleme suç oluşturduğunun kabul edilmesi halinde, ağır sonuç doğuran suç esas alınarak belirlenecek cezanın, zincirleme suç nedeniyle TCK'nın 43. maddesi gereğince artırılması ve böylece bulunacak sonuç cezanın, kesinleşen hükümlerdeki sonuç cezadan “fazla olması halinde” aradaki fark kadar “ek cezaya hükmolunması”, aksi halde “ek ceza verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5- İstanbul Anadolu 54. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/12/2014 gün-2014/418 esas ve 2014/503 sayılı kararı ile sanık hakkında verilen 10 ay hapis cezasına ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması karşısında, hüküm açıklanırken, 5271 sayılı CMK’nın 231/7. maddesinde yer alan “Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.” şeklindeki düzenlemeye aykırı bir şekilde, bahse konu hapis cezasının TCK'nın 50/1-f maddesi kapsamında 5 ay süre ile kamuda çalıştırılmasına çevrilerek mahkûmiyet hükmü kurulmuş olması,
6- Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi sırasında “... 5 ay süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına” yerine “... 5 ay süre ile kamuda çalıştırılmasına” şeklinde yazılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 23.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.