(Kapatılan)19. Hukuk Dairesi 2018/2451 E. , 2020/1176 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından verilen davalı vekilinin istinaf talebinin reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne yönelik kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı tarafından davacı şirket aleyhine taraflar arasında imzalanan 18/11/2013 tarihli kredi sözleşmesine istinaden 441. 885,23 USD bedelli icra takibi başlatıldığını, davacının icra dosyasında talep olunan alacağa ilişkin 41.885,23 USD tutarındaki faiz borcu bulunmadığını, sözleşmede ana paranın 400.000 USD faizin ise %10 olduğunu, ancak bu kredi sözleşmesi incelendiğinde bunun TTK hükümlerine aykırı ve geçersiz olduğunu, zira o dönemde davacı şirketin yönetim kurulu üyesi ve imza yetkilisi olan ... isimli şahsın, krediyi veren ... şirketinin de ortağı ve yetkilisi olduğunu, sözleşmeyi imzalayan bu şahsın hem kredi alan hem kredi veren durumunda olduğunu, bu hususun TTK"nın 395. maddesinde belirtilen şirketle muamele yapma yasağına aykırı olduğunu ve şirket genel kurulu kararı olmadan sözleşmeyi imzaladığını, o dönemde USD mevduat faizinin %2,5 USD kredi faizinin %3,58 iken %10 faiz kararlaştırıldığını, böylece kredi veren şirketin menfaatlerinin önde tutularak, davacı şirketin zarara uğratıldığını, sözleşmenin batıl olduğunu belirterek 41.885,23 USD"lik faiz tutarı yönünden borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 17 Kasım 2014"te %10 faiziyle birlikte geri ödenmek üzere davacının hesabına 400.000 USD gönderildiğini, vadesinde borç ödenmediğinden davacıya ihtar gönderildiğini, davacının ihtarnameye itiraz etmediğini ve borcu ödemediğini, bunun üzerine davacı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davacının bu takiple ilgili olarak asıl borca ve işlemiş faizlere bir itirazda bulunmadığını, ancak sözleşmenin 8. maddesine göre Dubai Mahkemelerinin ve Dubai İcra Dairelerinin yetkili olduğundan bahisle yaptıkları itirazın icra hukuk mahkemesince kaldırıldığını, MÖHUK"nun 47.maddesi gereği Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığını, Türk Mahkemelerinden ancak tenfiz istenebileceğini, kredi sözleşmesi borçlu tarafından benimsendiğinden, davacının TTK"nın 395.maddesine göre butlan iddiasında bulunamayacağını, hesap mutabakatı niteliğindeki ihtarnameye de itiraz edilmediğini, gönderilen 400.000 USD"nin herhangi bir itirazi kayıt konulmadan davacı tarafça alındığını, süresinde itiraz edilmeyen ihtarnamenin İİK"nın 68.maddesi anlamında bir belge niteliği kazandığını, sözleşmenin davacı tarafça benimsendiğini, sözleşmenin kabul edilip faiz kısmının geçersiz olduğunun iddia edilemeyeceğini, faizin sözleşmenin esaslı unsuru olduğunu, fahiş olmadığını, ticari işlerde faizi serbestçe kararlaştırabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından her ne kadar TTK" nın 395/1 maddesi hükmüne göre sözleşmeyi davanın her iki tarafı adına da imzalayan ..."ın kendisi ile işlem yapabilmesi için davacı şirketin genel kurulundan izin alması gerektiği ve bu nedenle sözleşmenin ve sözleşmede yer alan faize ilişkin düzenlemenin batıl olduğu iddia edilmişse de; taraflarca sözleşmenin yerine getirildiği ve asıl alacağa ilişkin kısım üzerinde ihtilaf kalmadığı, sözleşmenin hayata geçirildiği ve artık o sözleşmeye geçerlilik tanındığı, asıl alacağa ilişkin kısmın sonuçlandığı, bu nedenle faize ilişkin kısmın batıl olduğunun kabulünün TMK’nın 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olacağı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 2. maddesi gereğince yıllık %2 faiz oranının belirlendiği, bu madde gereği faiz tutarının 40.000,00- USD olduğu, takip talebinde 1.885,23- USD’ lik fark bulunduğu gerekçesiyle bu kısım yönünden davalı tarafın borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, sözleşmeyi şirket adına imzalayan yetkilinin sözleşme akdedilen diğer şirketin de ortağı ve yetkilisi olduğu, sözleşmede Amerikan Doları için öngörülen faiz oranının % 10 olduğunu, Merkez Bankası"nca gönderilen 15/03/2018 günlü yazı ekindeki tabloda 17/11/2014 sözleşme tarihi itibariyle bir yıl vadeli USD hesaplarına uygulanan faiz oranının % 3 olduğunun anlaşıldığı, tacirler arası faiz oranının serbest ise de davada şirket yetkilisinin diğer şirket lehine hareket ederek adına sözleşme yaptığı şirketi zarara uğrattığı iddia edildiği, yasal faizin 3 katından fazla olarak öngörülen oranın fahiş olduğu, Türk Ticaret Kanunu 395. maddesine göre yönetim kurulu üyesinin genel kuruldan izin almadan şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamayacağı, aksi halde şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebileceği, diğer tarafın böyle bir iddiada bulunamayacağının düzenlendiği, sözleşmeyi yapan şirket yetkilisinin sözleşmeyi bizzat icra etmesi nedeniyle takip tarihine kadar şirketin sözleşmeyle öngörülen fahiş faiz oranından haberdar olduğunun kanıtlanmadığı, alınan kredinin kullanımı için de aynı durum söz konusu olduğu gibi kredinin kullanılması nedeniyle krediye itiraz edilmemesinin sonradan öğrenilen fahiş faize itiraz edilmesine engel olmadığı, Türk Ticaret Kanunu 395.maddesi butlanı ileri sürme hakkını sadece davacı şirkete tanıdığından bunu ileri sürüp sürmemek veya kısmi ileri sürme hakkının da bulunduğunu, öngörülen fahiş faiz nedeniyle davacı şirketin zarar gördüğü açık olduğu, Merkez Bankası"nın bildirmiş olduğu % 3 faiz oranına göre davacının sorumlu olduğu faiz miktarının 12.000 USD hesaplandığı gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulü ile İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 22.03.2017 tarih ve 2015 /1151 E., 2017/204 K.sayılı kararının, 6100 sayılı HMK"nın 356 vd. maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, İstanbul 6.İcra Müdürlüğü"nün 2015/5209 esas sayılı icra takibine konu 441.885,23 USD toplam alacak için de yer alan 41.885,23 USD faizin 29.885,23 USD bölümünden davacının borçlu olmadığının tespitine, 12.000 USD yönünden talebin reddine, kötüniyet tazminatına ilişkin talebin reddine, davacının dava açmakta haklı olduğu ve kötü niyetinin kanıtlanmadığı gerekçesiyle davalının kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle davalı vekilinin temyiz sebeplerine göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 22.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.